Türkiye’nin alınyazısını tam anlamıyla değiştirdi. Temelde başarılı bir komutandı
Demeçlerinde, yapmacık cümleler yoktur, gereksiz ilmî belagat cümleleri yer almamaktadır. İfadesi sade, özentisiz ve herkesin anlayabileceği düzeydedir. Onun içinden tek bir düşünce geçer: uygarlık. Mustafa Kemal’e göre, Türkiye hiçbir sınırlama söz konusu olmaksızın eksiksiz, dünyaya hâkim olan çağdaş uygarlığı kabul etmelidir.
Türkiye, son yıllar boyunca tarihin en şaşırtıcı devrini yaşamıştır. Bütün dünya onun çöktüğünü ve can çekiştiğini sanırken, birdenbire, âdeta insanüstü bir gayretle doğrulmuş ve ilerlemiştir. Bu olay, o derece beklenmedik idi ki, gelecek kuşakların daima dikkatini çekeceğine inanmaktayız; çünkü Türk’ün -haksız yere- değişikliğe ve çaba göstermeye yeteneksiz olduğunu iddia eden bütün tahminleri şaşırtmıştır. Ülkede gerçekleştirilen değişiklikler, şekil ve görünümde basit değişiklikler olmamıştır; yok olan yalnız sultanlık ve halifelik değildir, bütün eskimiş Doğu’dur. Asırlardan beri, uygar ülkelerin uzağında efsaneler, teokratik yasalar, çağa uymayan yaşama biçimleri, akla aykırı, geçerliliği kalmamış kurallar içinde hapsedilmiş olarak yaşayan bu millet, birdenbire hayatın ve aklın çağrısı ile ortaya atılmış ve ilerlemiştir.” Paul Gentizon (Mustafa Kemal ou l’Orient en Marche, Paris, 1929, p. 388).
“... Kemal Atatürk’ün çağımızın yetiştirdiği en büyük adamlardan biri olduğuna dair zihnimde en ufak bir şüphe yoktur. Gerçekten Türkiye, Atatürk’ün son 10 yılında başarmış oldukları ile Batı’nın bazı milletlerini etkiledi. Ancak bu milletlerin liderleri, Atatürk’ten çok farklı olarak demokrasinin değerlerini tehdit edici bir güçle kuvvetlendiler... Almanya’nın Hitler’i, hür milletini esarete götürmüş, Atatürk ise, esaret altındaki ulusunu özgürlüğe kavuşturmuştur. İtalya’nın Mussolini’si, sivil olduğu halde başkomutanlık sevdasına düşmüş, buna karşılık Atatürk, askerlik görevinin bittiğine inandığı anda sivil hayata geçmiştir. Gerek Hitler gerek Mussolini, toprak kazanma hırsları ile komşularının haklarına tecavüz etmişler ve birer imparatorluk kurma sevdasına kapılmışlardır. Atatürk ise, bunun tam tersini yapmış, bir imparatorluktan bir millet çıkarmıştır...” (Lord Kinross)
Dizimizi ülkemizde sekiz yıldan fazle bir süre kalarak bizimle birlikte yaşayan, bizi bir hayle yakından tanımış olan İngiliz gazeteci- yazar, David Hotham’ın şu önemli tespiti ile bitiriyoruz: “... Bütün milletlerin büyük adamları vardır; fakat. Atatürk’ün eşsiz kişiliğine benzer bir varlığın başka bir yerde bulunduğundan kuşkuluyum. O, ebedî Önderdir... Mustafa Kemal, I. Dünya Savaşı sonundaki karmaşık ortama tam zamanında müdahale eden bir devdi ve Türkiye’nin alınyazısını tam anlamıyla değiştirdi... Morali bozulmuş ve parçalanmış ülkesine bağımsızlık ve gururunu yeniden kazandıracak şekilde, askerî yenilgiyi zafere dönüştürdü. Temelde başarılı bir komutandı.
Sonraları giriştiği bütün hareketler başarıya ulaştı. Çünkü; ordu bütünü ile arkasında idi... Atatürk toprak işgal etmek veya diğer ülkelere saldırmak gibi hiçbir girişimde bulunmadı. İstanbul’u ve Boğazları’nı da kapsayacak şekilde Türkiye’nin yeni sınırlarını tespit ettikten sonra, bununla yetindi. Bu bakımdan, erişilmez bir gerçekçi idi...” (David Hotham The Turks, London, 1978. p. 23, 61.) (Bitti)