Atatürk, bir taraftan, savaş adamı; öte yandan da barış adamıdır
“Bugünkü Türkiye bir Asya devleti değildir. Birkaç yüz metrelik suyun iki kıtayı ayırdığı ve iki uygarlığı sınırladığını ileri sürmek saçmadır. Kaderimiz, menfaatlerimiz, geleceğimiz bizi Avrupa’ya bağlar. Dahilî imar eserimizi tamamlamak için muhtaç olduğumuz her şeyi Avrupa’dan alıyoruz. Ve bu eser başarılı olduğu gün, Türkiye’den çağdaş ve uygar bir devlet yaptığımız gün, bu arada Avrupa sınırlarını Ağrı dağına, İran dağlarına kadar götüreceğiz.”
Mustafa Kemal Paşa ve yakın çalışma arkadaşları tarafından 1921-1922 savaşı ertesinde Ankara’da ve diğer yerlerde başlatılan bu dev programın yürütülmesinde, yöneticiler, parlamenterler, gazeteciler, askerler, maliyeciler ve müteahhitler gibi tüm çalışanlar; öğrenmek arzusu ile dolu bir turisti, İstanbul’un zevk verici zarifliği yerine yeni başkentin yükseldiği çorak yaylalara çekenler; hepsi iman, umut ve gururla bu cümleyi söylemektedirler. Büyük canlandırıcının derin bir uykudan uyandırmayı başarabildiği halkının tertemiz enerjisine iman; gayrete hazır, birlik ve beraberlik içinde tutumlu, çalışkan bir ulusun geleceğine umut; nihayet beş yılda gerçekleştirilmiş ve gelecek için verimli vaat teşkil eden gurur.
O halde program şöyledir; eski Osmanlı Devletini yeniden kurmak ve uyarlamak değil, fakat imparatorluğun tasfiyesi sonucu coğrafî ve millî hudutlar içinde çağdaş bir devlet, Avrupalı bir devlet yaratmaktır. “ F. de Gerando (La Turquie Nouvelle, Paris 1927, p. 14-15).
Atatürk, askerî dehasını kısa sürede siyasal dehaya dönüştürebilen nadir liderlerden biridir. Bu gerçeği, Lord Kinross şöyle dile getirir: ”... Atatürk, her şeyden önce, büyük bir askerdi; fakat, zamanla büyük bir devlet adamı oldu. Tarihin bize anlattığı pek çok büyük “askerler ve büyük adamların yanında, bu iki özelliği kendinde toplayan pek az kişi vardır ve Atatürk, bu seyrek görülür kişilerdendir. O, büyük bir asker-devlet adamıdır. Atatürk, bir taraftan, savaş adamı; öte yandan da, barış adamıdır. İçindeki büyük askerî deha, ulusunu çökmekten kurtarmış ve yine, içindeki devlet adamı özelliği, hayatına ışık saçtığı ulusunun yeniden doğuşunu sağlamıştır...” (Lord Kinross, Gerçekçi Atatürk, The British Couııcil, Ankara, 1981, s. 8.)
Amerikalı bilim adamı Prof. Dr. Dankwart Rustow, Atatürk’ün büyüklüğünü şöyle tanımlar: “...Osmanlı İmparatorluğu’nun Türkiye Cumhuriyeti’ne dönüşümünde Kemal’in oynadığı rol, Weber’ce (Max Weber) bir terimle, çok kez karizmatik olarak anılan türdendir. Bir karizmatik lider, izleyicilerinin gözünde normal insan değer ölçülerini aşan ve onların yararına mucizeler yaratma yeteneğinde olan bir kişidir... Kemal’in büyüklüğü ülkesinin savunucusu, Cumhuriyet’in kurucusu ve köklü reformcu, olarak, üçlü başarısında yatar...” (Dankwart A. Rustow, Atatürk as Founder of a State, p. 208 (Devam edecek)