"Bugünkü Türk Devletinin yaşantısı tümüyle göz önüne alınırsa, eskisinden tamamen değişik bir görünüm ortaya çıkar. Harpten sonra Türkiye'de vukubulan inkılâp, sultanlığın ortadan kaldırılması ve cumhuriyetin kurulması ile sonuçlanmış, ülkede siyasî, sosyal, fikrî vs. inanılmaz değişikliklere yol açmıştır. Bu ülkede, önemli değişiklikler gerçekleşmiş ise, bu Mustafa Kemal Paşa sayesinde olmuştur. Bugünün Türkiye'sinde bütün reformların hazırlayıcısı ve yürütücüsü odur.
Yeni Cumhuriyetin reform devri, Mustafa Kemal'in zihniyetinden o derece etkilenmiştir ki, ekonomik, sosyal, siyasî veya fikrî bir meselenin incelenmesi, büyük Türk reformcusunun şahsiyeti üzerinde durulmadan yapılamaz. Bu sebepledir ki Mustafa Kemal Paşa, ülkenin ruhu haline gelmiştir. Yeni Cumhuriyet, Mustafa Kemal'in fikirlerinin simgesinden ibarettir." K.s. Chantitch - Chandan (Le Miracle Turc, Paris 1929, p. 7-8).
"Hemşehrileri, minnet ve sevgi belirtisi olarak Mustafa Kemal'e, Milletin Babası "Atatürk" adını vermişlerdir. Kuşkusuz tarih, ulusu ile bütünleşen, onun için savaşan, onun için acı çeken ve her türlü engele rağmen onun kaderini değiştiren Gazi gibi pek az önder örneği vermektedir.
Kısa aralıklarla, çok büyük bir reform gerçekleşmektedir. Bu Türk İnkılâbı, mantıkî bir plân içinde yürüyen özgün bir karakter göstermektedir. İnkılâp, ne insanî ihtirasların kızgınlığını, ne maddî zenginliklerin tahribini, ne de partilerin veya toplumsal sınıfların kanlı düşmanlığını tanımaktadır. O, Boğaziçi üzerinde gün ağarması gibi doğmakta ve yayılmaktadır.
Türk İnkılâbı, aklın eseridir. Onu yöneten insan, çağdaş yaşamın, siyasî ve sosyal meselelerin çözümünün ancak bilimde bulanabileceğini bilmektedir; ulusların yöneticilerinin, büyük bir ihtiyatsızlık olmadıkça dürüstlük ve faziletten ayrılmayacaklarını da bilmez değildir. Bu eski kurmay subay, bu sivil ceketli general bize Kant felsefesinin filozofu şeklinde görünmektedir. Fakat askerî eğitiminden ve muzaffer savaşçı mesleğinden bazı taktik prensipleri korumaktadır. Büyük bir eserin ancak milletin işbirliğiyle başarılabileceğini düşünmesi, onu demokrasinin şampiyonu yapmaktadır. O, ulus için ve ulus ile çalışmaktadır. O, bütün ruhlarda yaşama sevincini ve vatanın geleceğine güveni uyandırmaya özen göstermektedir. Ulus, yalnız siyasetin tesirlerinden değil, fakat aynı zamanda ona yüzyıllardan beri kabul ettirilmeye zorlanan karışık bir kültür egemenliğinden kurtulacaktır.
Halk okumayı öğrenmektedir; yeni alfabenin bu mücadelesi oldukça duygulandırıcı bir manzaradır. Önderin ardından bütün aydınlar, köylere dek, çocuklara olduğu kadar ihtiyarlara da bilginin nimetlerini vermeye gitmektedirler. Aynı zamanda dil de gözden geçirilmektedir. Arapça ve Acemcenin ona aktarmış olduğu bütün unsurları temizlemektedir. Bundan böyle dil, millî düşüncenin ifadesi olacaktır.
Tarihçiler, arkeologlar gerçek Türk uygarlığının belgelerini ortaya çıkarmaktadırlar. Batı uygarlığı ile ortak mirası oluşturmak üzere bilimsel tezler ileri sürülmüştür.
Türk ulusu, Batı uygarlığının ilkelerine hemen coşku ile uymuştur; İstanbul'da Asya kıyısından Avrupa kıyısına geçilen aynı hızla, Batıya dönmüştür. Mucize denebilir. Daha ziyade istenen, önceden tasarlanan, mantık üstüne kurulan ve millet aşkı ile başarılan bir eser.
Eserin yaratıcısına yaklaşmış olanlar, onun bakışının gücünü, sözünün doğruluğunu, kişiliğinin enerjisini, bilgisinin zenginliğini ve nüfuzunu bilmektedirler. Bu sebepledir ki o, kendine yaklaşanları çekmekte, ikna etmekte, olanlara güven vermektedir. Ve milleti birlik ve beraberlik içinde onu takip etmektedir." Edouard Herriot (Tekin Alp, Le Kemalisme, Preface, p. V-VII).
**