Ya yarın?!!!
Dün” diye sormuştum... Bugün, 1 Kasım’da “ya yarın” diye soruyorum.. Malumlardan Ali Bayramoğlu “yarın” için umudunu ifade etmiş, “Önümüzdeki 29 Ekim bu açıdan umarız cumhuriyet bayramı kadar demokrasi bayramı da olur” diyor. Ahmet Altan’a göre de Cumhuriyet 88 yıl hiçbir şey yapmamış. Kutlanacak bir şey yokmuş... Umut, 2. Cumhuriyet; şimdi Türkiye gerçek demokrasiyle ya bu “Cumhuriyetle” ya da “Neo Osmanlı” saltanatıyla istedikleri kıvama gelecek... Yersek!..
***
Önümde devletin zirvesinin hep bir arada, alel usul adet yerini bulsun diye Anıtkabir’e Atatürk’ün huzuruna gidişlerinin fotoğrafı var.
Atatürk’ün huzurunda kendi deyimleriyle “sap gibi” durdular... O fotoğrafta Atatürk’e candan bağlı tek kişi eminim Cumhurbaşkanı’nın yaveri. Görevi çok güç...
Cumhurun başı Abdullah Gül, oradaki deftere yazmış: “Büyük Atatürk, Cumhuriyetimizin kuruluşunun 88. yıldönümünü gururla yaşıyoruz. Bize emanet ettiğin Cumhuriyeti, gösterdiğin istikamette daha da yücelteceğimize ve işaret ettiğin muasır medeniyetlerin üzerine taşıyacağımıza söz veriyoruz. Ruhun şad olsun.” Gül’ün Refah Partisi’ndeyken Atatürk, Cumhuriyet ve Türklük hakkında söyledikleri kayıtlarıyla sabit... Gül’ün ve “zirvedekilerin” içlerinden ne dedikleri, ne hissettikleri, Atatürk ve Cumhuriyet hakkında eskiden söylediklerinden belli. Bu fotoğraf, samimiyetsizliğin, takiyenin resmidir...
Gül, Cumhuriyetin yıldönümünün coşkuyla kutlanacağını söyledi ama kutlanamadı; “zirvedekiler” kutlamadılar. Van depremi bahanesiyle, kutlamaları, törenleri ve geçit resimlerini iptal ettiler. Coşku boğazlarımızda kaldı. Ama “coşku” milletin kalbinde idi.
Halkın sokaklara dökülüp bu büyük bayramı kutlamasına engel olamadılar. Merak ediyorum; Gül-Erdoğan yanaşmaları, yalakaları bu meydan okumanın anlamını acaba biraz anlamışlar mıdır?
Bu bayramı kutlamayan gazeteler ve televizyonlar da var. Onlardan da 29 Ekim’de coşku bir tarafa, bir ses, bir nefes bile çıkmadı... Bazı malumlar zaten geçen yıllarda da kutlamamışlardı.
***
Her nasılsa bir aralık eski Cumhuriyet’in öncülerinden ve oranın başında bulunmuş “imalat ıskartası” Hasan Cemal itiraf ediyor; “O zaman cumhuriyetin yıldönümünde gazetenin sahibi Nadir Nadi’nin talimatıyla beylik yazılar yazardım” diyor. Muhakkak onun gibileri vardı ama bütün yazarlar öyle değildik, değiliz. Onun gibi kalemler her devirde vardı. Yalakalar da her devirde yalaka...
Evet bu Cumhuriyet Bayramı Başbakanın talimatıyla tam bayram olamadı. Erdoğan’ın talimatı aynen şöyle: “23 Ekim 2011 tarihinde Van ili ve çevresinde meydana gelen deprem felaketi nedeniyle 29 Ekim bayramı kutlama törenlerinin sadece çelenk koyma ve tebrikleri kabul törenleri şeklinde icra edilmesi; tören geçişi, resepsiyon gibi diğer kutlama faaliyetlerinin yapılmaması uygun görülmüştür. Bilgilerini ve gereğini rica ederim.”
Sayın Başbakan; siz uygun görmediniz ama bilesiniz ki millet de sizin bu “uygunsuzluğunuzu” hiç uygun görmedi ve “derin” manasını anladı.. Aslında milleti coşkusundan mahrum etmekle büyük günah işlediniz. Zira depremden sonra cumhuriyeti kutlamak milletin birliğini göstermek için “farzdı” ... Acısı muhakkak, aheste aheste de olsa çıkacaktır...
***
Askeri geçitlerin de iptali acaba ordunun başında bulunan Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet Özel’i hiç rahatsız etmedi mi? Tabii talimat “siyasi” otoriteden. Ama gene de “esas duruşa geçmiş vaziyette” ordusunu teslim etmek gibi bir şey de var!..