Ya bu kanı durdurun ya millet durduracak (22 Haziran 2010)
İmralı’da besiye çekilen terör örgütünün başı Abdullah Öcalan, avukatları aracılığı ile Kandil’deki itlerine aynen şu işareti veriyordu:
- “31 Mayıs’tan sonra çekiliyorum. Bundan sonra sorumluluk KCK ve BDP’dedir. Ne yapacaklarına kendileri karar verecekler.”
Mesajı alan örgüt derhal harekete geçti.
İsrail’in Gazze’ye yardım gemilerine baskın düzenlediği gün, İskenderun’daki askeri birliğe saldıran teröristler, 9 askeri şehit edip ellerini kollarını sallayarak kaçtılar.
Genelkurmay’dan yapılan “Saldırılar artacak” açıklamasından bir gün sonra, bu kez kalabalık bir grup ile Şemdinli sınırındaki birliği hedef alan teröristler, 11 askeri şehit ettikten sonra, yine geldikleri gibi ‘tek parça’ halinde geri döndüler.
‘Ateşkes’, ‘açılım’, ‘barış’, ‘kardeşlik’ teraneleri arasında, ‘Kak’ Mesut Barzani ve ‘Mam’ Celal Talabani’nin egemen olduğu Irak’ın kuzeyinde iyice semiren terör örgütü, artık ağır silahlar ile ‘askeri birlikleri basacak’bir güce ulaşmış bulunuyor.
- “Bedeli ne olursa olsun” diye buyurdukları ‘açılımın’ geldiği son nokta işte budur.
AKP iktidarının ‘sıfır terör’ ile devraldığı ülke, yeniden “90’lı yıllara’ geri döndü.
Son dört ayda şehit sayısı 143’e ulaştı.
* * *
Bugüne kadar bir tek şehit cenazesine gitmeyen Tayip Erdoğan, bu defa işin ‘ciddi’olduğunu anlayınca, 5 bakanını ve 15 AB büyükelçisini de yanına alarak Van’da şehitler için düzenlenen törene koştu. Daha sonra Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ ile birlikte Şırnak’a giderek çatışma bölgesinde kameralara poz verdi.
Habur sınır kapısındaki rezalet öncesinde “Güzel şeyler olacak” diye buyuran Abdullah Gül de Ankara’daki cenaze törenine katılmak zorunda kaldı.
Atılan nutuklar, yine tanıdık türdendi:
- “Döktükleri kanda boğulacaklar.
Bu tür ‘hamasi’nutuklara karnı tok olan millet, ülkeyi idare edenlerden artık ‘etkin’ ve ‘kalıcı’ bir güvenlik stratejisinin tatbikata geçirilmesini istiyor.
Ama onlar, ‘icraat’ yapmak yerine her zamanki gibi sadece ‘mazeret’ üretiyorlar.
Neymiş efendim, ‘Amerika istihbarat vermemiş’de, ‘Heron uçakları uçurulamamış’da, ‘Gerekli tedbirler alınmamış’ da, falan filan...
Anayasa referandumu öncesinde “Gazze’yi kurtarmaya’ soyunanlar, sınıra 200 metre uzaklıkta bulunan Kandil’deki terör yuvalarını dağıtmak üzere, kapsamlı bir ‘sınır ötesi operasyon’ kararı almak için daha neyi bekliyor?
* * *
Bugüne kadar, bir vatan evladı toprağa düştüğünde millet, “Vatan sağ olsun” diyerek bağrına taş basıyor; olanları tevekkülle karşılıyordu.
Çünkü millet yöneticilerine güveniyordu.
Ama artık millet, oldukça ciddi bir ‘güvensizlik’ problemi ile karşı karşıya.
Başta ‘Cumhurbaşkanlığı’, ‘Başbakanlık’, ‘Bakanlık’ makamlarında oturanlar olmak üzere, bütün devlet erkanı her görüldükleri yerde protesto ediliyor, yuhalanıyor.
Yakında sıra ‘komutanlara’ da gelecek.
Mesele, ne “malî imkânsızlık” ile ne “yetkimiz yok” sözleri ile ne ‘lanet okuma’ ile, ne de başka mazeretlere sığınılarak, savsaklanacak bir mesele değildir.
Ne yapılacaksa bir an önce yapılmalıdır.
Millet, bir daha “Bölücü örgüt şunu yaptı”, “Saldırı emrini şu hain verdi”, “Silahlar şu ülke malı” türünden masallar dinlemek istemiyor.
Millet, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kurumlarının başındakiler ‘ne’ yapıyor, onu ‘bilmek’ ve ‘görmek’ istiyor.
Bıçak geldi, ta kemiğe kadar dayandı.
Ya bu akan kanı durdurun.
Ya da millet durduracak.