Ya biz ya onlar!
“Türkiye Cumhuriyetinin tarihinde çok hayati ve de ölümcül bir noktadayız”... Bu cümleyi son zamanlarda çok kullanır olduk. Bu sözler “kurtlar geliyor” gibilerden, uydurma korkutmalar değildi... Gerçekten, son zamanlarda, T.C.’nin üzerine çok çakallar saldırıyor... Atatürk’ün Cumhuriyeti,-hakikaten, çok güçlüymüş ki- içeriden ve dışarıdan, bütün saldırılara karşı şimdiye kadar dayanabildi! Bu “direncin” iki ayağı var; biri Atatürk’ün düşünceleri, emaneti! Bu “motivasyon” , milletin büyük kesiminde, sözde aydın ve yandaş yazarların çabalarına ve gençlerin beyinlerini yıkamalarına rağmen, hâlâ canlı fakat organize değil!
Fakat buna mukabil, karşı taraftan çok iyi organize ve orkestra edilmiş bir psikolojik operasyon yürütülmekte...
T.C. dayanıyor, dayandı çünkü hâlâ son “ayak” son organize ve inançlı kale henüz düşürülmedi!
İşte şu sırada aslı, doğruluğu henüz sabit olmamış “ıslak imza” suçlamasıyla, Albay Dursun Çiçek’in “kellesi” bunun için isteniyor... Arenaya çakalların önüne atılması isteniyor! Başbakan, Genelkurmay Başkanına meydan okuyor: “Bütün yanlışlar ortaya çıkmalıdır ve süreç hakkaniyet içinde devam etmelidir... Kim olursa olsun, nerede olursa olsun, bunların ortaya çıkarılması lazım” diyor ve adeta “Albayı verin, yoksa!” demeye getiriyor! “Yoksanın” arkasında ve sonrasında başka askeri kişilerin, yüksek rütbeli komutanların, “yargıya hesap” vermelerı talepleri de gelecek... Hatta yasalara göre İlker Başbuğ’u “görevden” alması da gündeme getirilecek! Yandaş basın kamuoyunu bunlara alıştırmakta...Acı olan -duyduğum doğruysa- muhalefet liderlerinin de bu oyuna uymaları!.. “Bakın muhalefet de bizimle aynı görüşü paylaşıyor” diyecekler... Ne var ki Baykal, Bahçeli ve bazı vatansever orduya karşı olmayan “liberal” yazarlar Türk Ordusunun bitirilmesini istemezler, ama! Ama maalesef adeta bu amaca destek veriyorlar!
Ancak “sorun Dursun Çiçek” değil... Ötekilerin asıl amaçları, bugünkü Orduyu “bitirmek” ve sözcülerinden Mümtaz’er Türköne’nin açıkça ifade ettiği gibi yerine “Nizam-ı Cediti” AB’nin lejyoneri, AKP’nin “hassa ordusunu” kurmak!... Albay Çiçek “günah keçisi.”
Ve asıl gerçekler
Eğri oturalım dolandırmadan, doğru ve açık konuşalım: Bugün T.C. -Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyet, gericilerin ve bölücülerin iyi “organize” ve “orkestra” edilmiş saldırısı altında... Bu “açık ve yakın” tehlike karşısında, muhalefet ve bazı siyasiler, vatansever kuruluşlar, yazarlar “ötekiler” kadar güçlüler mi? .
Ateş her yeri sarmışken, onlar -maalesef- “ok meydanında buhurdan” gibi kalıyorlar!
Eğer bugün, güçlü Türk Ordusu olmasaydı işimizi çoktan bitirmişlerdi. Ve işte bunun içindir ki hedefleri, Albay Çiçek üzerinden Türk Ordusu!
T.C.’nin varoluşu bu Ordumuzu sonuna kadar muhafaza etmekse, diğer söylenenler “teferruat” içerikleri “şeytanlıklarla” dolu ayrıntılar!
Düşmanlara şimdi aman verilirse - “namert köprüsünden” geçilirse -Albay Çiçek’ten sonra diğer generaller ve hatta Başbuğ sonunda da Ordunun kendisi “çakallara” teslim edilirse, “güçlü ordu” kalmaz, Türkiye de “güçlü” olamaz... Bu kadar açık!
Hiç aldanmayalım, bu sefer T.C., hakikaten tehlikeli fakat şimdiye kadar kolay atlatabilecek bir “virajda” değil “ölümcül bir noktada”!
Açılım sürüyor
Bu noktada da Başbakan Erdoğan “Kürt açılımını sonuna kadar sürdüreceğini” söyledi... Aslında, bir yüzyıl kadar öncesinden yabancılar tarafından başlatılan “Kürt açılımı”, sonunda Türkiye’nin küçültülüp “Büyük Kürdistan” olması raddesine geldi... Hükümet, Barzani’nin Kürdistan Devletini, fiilen tanımasıyla “Büyük Kürdistan’ı” da tanımış oldu..
Bu iktidar “Açılımın” içeriğini Atatürk’ün ölüm yıl dönümü olan 10 Kasım’da Mecliste açıklayacak. Duyarsızlıktan dolayı mı... Atatürk’ü bu açılıma alet etmek için mi?
Ama şurası muhakkak; Erdoğan’ın bu açılımı TBMM’de onaylanırsa Türk Bayraklarını -hem sadece bir gün değil- yarıya indirmek gerekecek’
O zaman “gelmiş ve gelecek” şehit tabutlarına selam durmakla, bu vebalin altından kalkamazlar...
Şu sırada gerçekte iki seçenek var; “Ya biz, ya onlar”... Ben Türk Ordusunun bu saldırıya karşı taarruzla mukabele etmesini beklerim.
Mustafa Kemal sağ olsaydı, böyle yapardı!