Ya benimsin ya da kara toprağın!

MHP tüzüğüne göre büyük kurultaylar iki yılda bir yapılır... Fakat yasanın verdiği yetkiyle Merkez Yönetim Kurulu’nun karar alması durumunda bir yıl ertelenebilir...
Bu yetki sürekli kullanıldığı için kurultaylar hep üç yılda bir gerçekleşti, 2012, 2009, 2006 gibi... Anlaşılan o ki, önümüzdeki kurultay için üç yılın tamamlanması beklenmeyecek ve 2015 genel seçimlerinden önce genel kurula gidilecek...
Seçimlerde umduğu sonuçları alamayan ve tabanında ‘yenilgilerin acısı’ndan ziyade son dönemde ‘ümitsizlik’ belirtileri ortaya çıkmaya başlayan partide kurultay bir ihtiyaç elbette... Bu ihtiyacı doğuran bugünkü şartlar olduğuna göre, kurultaya neden hemen değil de, ‘özel takvim’de gidiliyor?
Ya CHP gibi hemen mevcut delegeyle yapar, tartışmaları bitirirsiniz ya da klasikleşmiş şekilde üç yılı tamamlar, seçimden sonra kurultaya gidersiniz... Acaba bu ‘ara formül’ hangi ihtiyacı gidermeye, hangi tehlikeyi bertaraf etmeye yönelik?
Galiba burada esas olan ‘iradenin yönetime yansıması’ndan ziyade, ‘partiyi elde tutma’ stratejisi!.. ‘Kongreyse, buyurun kongre’ denilerek, sandık sonuçlarından öfkeli, başkalarının balkon konuşmalarını duymaktan bıkmış ‘tartışan’ kitlelerin bir nevi gazının alınacağı hesaplanıyor... Ama diğer yandan, önümüzdeki genel seçimler sonrasıyla ilgili ‘parti içi’ tedbirler hayata geçirilmek isteniyor...
Eğer önümüzdeki seçimlerin de öncekiler gibi geçme ihtimali ve artacak tepkiler hesaplanıyor, delege yapısı ‘tedbir’ amaçlı’ olarak değiştirilmek isteniyorsa, en kötü durum budur... Çünkü bu tutum, partiyi yönetenlerin gelecek seçimlerle ilgili tahminlerini, endişelerini ve özgüven problemlerini ele vermektedir.... Yöneticilerin bile endişeye düştükleri bir süreci, partinin diğer unsurları nasıl ümit ve zafer yolculuğuna dönüştürecekler, işte o büyük muamma!..
Keşke MHP’de kurultayın öncelikli amacı ‘kendi partililerinizi bir kere daha yenme’ duygusunu tatmin değil, ‘iktidardaki partiyi yenme’ hırsı ve azmi olsa... Keşke tedbirlerinizi kendi partililerinize karşı değil, ülkenin küçük bir ilçesindeki küçücük köydeki PKK okulunu zırhlı araçlar ve yüzlerce askerle gidip yıkamayan ve geri dönen bir sistemin muktedir partisine göre alsanız...
Mühür sizde olduğu sürece, kendi arkadaşlarınızı bir kere değil, defalarca yenebilirsiniz... Bunu da ispatlamaktan geri durmadınız, son derece başarılı oldunuz... Peki bunun partinize veya ülkenize ne gibi faydaları oldu, bir bilanço çalışması yapma cesareti gösterebildiniz mi meselâ?
Delege yapısını değiştirin, ‘mutemet’ hatta ‘en mutemet’ delegelerinizle bir zafer daha kazanın, ‘başkaldıran fitne’yi yine ezin ama ülkedeki fitne karşısındaki seriye bağlanmış yenilgilerinize ara vermeyin, bunu da fazlaca umursamayın!.. Sonuç? Gerçekte kim kaybediyor Allah aşkına?
CHP derhal kongreye gitti ve tartışmayı büyük ölçüde bitirdi... ‘Uygun takvim’ aramak yerine MHP yönetimi de aynı yolu izleyebilirdi... Üstelik büyük ihtimalle kurultayı kazanırdı da... Vurgulamaya çalıştığımız gibi, MHP’de ve ülke yönetiminde değişiklik olabileceği duygusu dumura uğramış, ‘ümitsizlik’diğer duygular içinde hissedilir derecede baskın durumda... Bu psikoloji hiç şüphe yok ki, önceliği ‘parti içi’ konumlarını korumak isteyenler için uygun bir zemindi...
Ayrıca her kritik yerde ortaya çıkan ‘Dere geçerken at değiştirilmez’ saplantısı yine sahne alır, ‘çok önemli zat’ olduğu zehabına kapılmış ve önümüzdeki dönemde Meclis’e girmesinin ancak Genel Merkez himmetine bağlı olduğunu bilen ‘şartlar gereği muhalif potansiyelliler’ kolay ikna edilebilirdi!.. Yani mevsim son derece uygundu...
Hâl böyleyken, ne şimdi, ne de seçimlerden sonra değil de Mart’ta yapılacak büyük kurultayın tek bir anlamı var... Partiyi yönetenler önümüzdeki seçimlerden alınacak sonuçlara güvenmiyorlar ve kendileriyle ilgili olarak ortaya çıkacak riske karşı şimdiden tedbir arayışı içine girmiş görünüyorlar!..
Tarihin en bunalımlı dönemini geçiren ülke için tedbir düşünmesi gerekenlerin, sürekli kendi pozisyonları için tedbir düşünmeleri ne acı...
Memleket Namık Kemal’in “Git vatan, Kâbe’de siyaha bürün” dediği günlerden tekrar tekrar geçerken milliyetçiliğin içine düştüğü inanılmaz blokaj...
Böyle giderse 2015’ten sonra karnı guruldayanlara ‘gurul-tay’, uyumakta ısrar edenlere de ‘horul-tay’ kalır!..

Yazarın Diğer Yazıları