Bu çağa uyabilmek için, insanların doğru adımlar atmaları, doğru kararlar verebilmeleri, kendilerini çok iyi yetiştirmeleri ve yönlendirmeleri gerekmektedir. Her şeyden önce mümkün ise sevdiği bir işte çalışmak, sevmek ve sevilmek gerekmektedir. Çünkü o zaman insan genelde "sağlıklı olabilmektedir"... Hepimiz çalışırız, çünkü çalışmak yaşamımızın sağlıklı sürebilmesi için ön koşuldur. Çalışmak ayrıca hayatımıza anlam katar, kendimize olan saygımızı artırır. Çalışırken başarılı olursak, yaşamı daha fazla severiz. Devlet sektöründe çalışanlar günde ortalama 8-10 saat çalışırlar veya çalışır görünürler. Özel sektörde bu sayı yaklaşık 10-12 saattir. Ev-iş yeri arası 2-3 saat geçiririz. Çalışan insanın, kendine ve sevdiklerine, seveceği işlere ayıracağı süre günde ortalama yalnızca 1-2 saattir. Genelde işinde ve yaşamda mutlu olmayanlar ve yaşamdan düşenler, işe başlanılan her pazartesi sabahı, ah bir cuma gelse veya iş gününün sabahı ah bir akşam olsa diye bekler, dururlar. Bu arada yaşam süreci akar gider. Onun için her yaşanılan an'ı olabildiğince mutlu geçirecek şekilde kendimizi motife etmeliyiz
Hep pozitif olmak zorundayız
XXI. yüzyıl insanı olarak artık "böyle gelmiş, böyle gider" alışkanlıklarından kurtulmalı, duygu dünyalarımızı zenginleştirmeli ve eskimiş beyin haritalarımızı yenilemeliyiz. Biz bu anlamda Kocaeli Üniversitesi olarak XXI. yüzyılın mesleklerini de araştırmış ve sonuçlarını açıklamıştık. Bazı düşünürlerin dediği gibi; bugüne kadar nasıl yaşam içinde, başarılı olabilmek için çok iyi planlama yapmamız, çok iyi gelişmemiz gerekiyorsa (aynı bir satranç oynayan kişi gibi) bundan sonra bu çağda başarılı olmak için "hızlı olmak, çabuk düşünmek, sürekli değişen koşullara uyum sağlayabilmek ve doğru tepkiler verebilmek gerekmektedir". (Tıpkı bir bilgisayar oyuncusu gibi.)
XXI. yüzyılda ev ve iş yaşamı daha da kolaylaşmaktadır. Bugün artık yarı ve tam robot devri yaşanmakta, insanın yapacaklarının birçoğunu makineler yapmaktadır. İnsana, değerlendirebileceği daha fazla zaman kalmaktadır.
Acaba halkımız XXI. yüzyıla girdiği 2001'lerden bugüne genelde zamanını nasıl geçirmektedir? Bileşim International Araştırma Şirketi'nin yaptığı bir araştırmaya göre; halkımızın yaklaşık %83'ü TV izlemektedir, bu demektir ki; yaklaşık 10 kişi'den 8'i TV seyretmektedir. İlginçtir bu yüksek oranı %79 ile "diş fırçalama" izlemektedir. Halkımızın %50'si "işe gitmektedir". (Erkekler %70, hanımlar %30). Çok ilginç bir sonuç da yaklaşık %37 kişi (3 kişide 1 kişi) günde en az 1 kere başkasına bağırmaktadır (en çok 18-24 yaş arası).
Hanımlarda bu yüzde, erkeklere göre daha fazla (%42). En sakin yaş grubu 55 yaşın üzerindekiler.
Radyo dinleme oranı gençlerde %72, ibadet için camilere gidenlerin oranı 18-24 yaş arası %17,55'in üzerinde %31.
Her gün alışveriş yapanların oranı %41, hanımlar burada da erkeklerden ilerideler. Erkekler, hanımları gazete okumakta geçiyorlar. Bu oranlar sırasıyla %78 ve %55.
Diğer ilginç sonuçlar; şekerleme (uyku) yapanlar oranı, 5 kişi'de 1 kişi.
Restoranlarda yemek yiyenler, 10 kişide 1 kişi. Her 4 kişiden biri saat, 06:00'dan önce uyanıyor..
Bu verilere sahip olan Türk toplumu, zamanla yaşam standartlarını yükseltecektir. Onun için hep pozitif olmak zorundadır, çünkü negatif insanlarla yaşamak, o tip insanlara maruz kalmak radyasyona uğramak gibi tehlikedir. Sürekli kalırsanız, duygularınız ve düşünceleriniz körleşebilir.. Negatif insanların çok olduğu kurumlar da, kısa sürede çöker. Bunun sayısız örnekleri vardır.
Gerçek insan olmanın gereği
2000'li yıllarda başarılı bir yaşamın meyvalarını toplamak istiyorsak bir çiftçi gibi düşünmek ve çalışmak zorundayız.
Sadece birkaç olumlu tohum dikerek, kalan işlerin kendi kendine çözümlenmesini bekleyemeyiz, bu tohumları sürekli sulamalı, bitkiler büyüdükçe onlara gerekli suyu ve gübreyi vermeliyiz.. Eğer dikkat etmez isek, olumsuz düşünce otları da mutlaka boy gösterir, olumlu bitkileri boğarak öldürür..
XXI. yüzyıla da girsek; bazı değerlerden asla vazgeçmeyiz ve vazgeçmemeliyiz. Her birey özgür doğar. Özgürlük insanın doğarken kazandığı ve bilinç sahibi olduğunda asla vazgeçemeyeceği en değerli var olma nedenlerinden biridir. Özgürlük kadar önemli olan bir diğer değer de, insanlık onurudur. İnsanca yaşama, özgürlük ve haklarını insanca kullanabilme onuru..
Vatandaş olarak, çağdaş olmanın gereği, özgürlüklerimiz, haklarımız ve onurumuza daima sahip çıkmalıyız. Bu bir yerde gerçek insan olmanın da doğal gereğidir.