WikiLeaks, postmodern bir Amerikan darbesi
Haydarpaşa Garının üstünde yükselen alevlere bakarken ve daha fazla bakmaya içim elvermezken, ekrana doğru:
“Oraya da rezidans mı yapacaktınız?” sorusunu fırlatırken ve bu konuda yazmayı planlarken... Bu WikiLeaks denen darbe gündeme düştü. İster deprem deyin, ister fırtına. İster diplomasinin 11 Eylül’ü deyin, ister benim gibi postmodern darbe... Bizim için de, dünya için de çok büyük anlamlar taşıyan, çok da devam edecek olan bir darbe bu. Yeni bir darbe çeşidi. Bizimkiler hiç böyle bir darbe düşünmüyorlardı, epey şaşırmışlardır şimdi. Onlar hep tank, top, tüfek falan düşünürler darbe deyince, böylesi tam bir sürpriz oldu. Bu fırtına veya kasırga, önüne birçok şeyi katıp sürükleyecek gibi duruyor, özellikle bizde.
800 kadar gönüllüsü varmış dünyanın her yerinde. Gazeteciler, bürokratlar, bilimciler... Kim bilir perde arkasında ne şaşırtıcı durumlar var. Dünyanın rahatını kaçıracak bu fırtına. Dünya rahat mıydı ki rahatı kaçsın? Hayır, rahatların rahatını kaçıracak. Bizde de öyle.
“Bize bir şey olmaz” diyenleri vuracak. Kaç defa yazdım, şarkısı bile var. “Neyleyim takdire tedbir uymuyor”... der şarkı. İstediğiniz kadar tedbir alın, istediğiniz kadar bağlantılar yapın, derneklere girin, ödüller alın, yüz bin tane (!) korumayla gezin, vakit saat diye bir şey var. Vakit saat doldu mu biyolojik hayat bile biter. Siyasi hayat da biter.
* * *
ABD bütün dünyaya darbe yaptı. Sınırları değiştirmenin bir yolu da buymuş demek. Bu süreçte göze görünür en son girişimler, Türkiye’ye füze kalkanı, Kuzey Kore’ye Güney Kore saldırısı, Arap ülkelerinin “niye İran’ı vurmuyorsunuz” yollu ABD’ye yapıldığı söylenen yakınmaları, teşvikleri... Azerbaycan’la Türkiye arasındaki, hissedilen ama dile getirilmeyen soğukluğun çok açık dile getirilişi...
* * *
Bizim Başbakanın İsviçre’de sekiz bankadaki hesabının hesabı da sorulur belki. Yolsuzluklara bulaşmış bakanlar ve bürokratların isimleri açık seçik yazılmış. Başka ülkelerde olsaydı, hükümetler düşer miydi?
Dışişleri Bakanı için söylenmiş “deli, tehlikeli” nitelemeleri... “Deli” lik saldırganlık anlamında kullanılmıyor herhalde. Saplantılı falan demek istiyorlardır. Hani şu “sıfır sorun” falan saplantısı... Şimdi unuttum, kimlerdi, hükümeti yetersiz, naif (çocuksu) bulanlar? Dışişleri Bakanımız ne yapacak acaba?
* * *
Üç generalin ve Genelkurmay’ın “Balyoz” adı takılan şu gülünç darbe planıyla ilgili mücadelesi henüz taptaze sürerken bu balyoza “politik bir hamle” denildiği de ortaya çıktı. Üstelik polisin de, gözaltılar arasında eşkıyaca davrandığına dair bir yorum...
* * *
Suriye’yi İran’ın yörüngesinden çıkarmışız. Bunu nasıl yaptık kim bilir. İran’a da nükleer silahı için yardım ediyormuşuz. Bu gibi şeyler ancak, milli bağımsız bir devlet olduğunuz zaman başarılı olur ve değer kazanır. Aksi takdirde, kaynanaya göstermeden evden bir şeyleri komşuya taşıyan geline döneriz.
* * *
İşin en dikkate değer olan ama dikkatlerden kaçan tarafı da bu postmodern girişimin seçimlere altı ay kala gündeme düşmesi!