WikiLeaks Erdoğan’ı hedeften vurdu

Onu bunu bilmem daha azıcığı yayınlanan WikiLeaks belgeleri AKP ve Erdoğan hedefini bulmuş gibi görünüyor. Hakkında yolsuzluk iddialarından rahatsız olan Başbakan ne hikmetse Silivri konusunda savcılığa devam ediyor. Hâlâ ne ile suçlandıklarını bilmeden aylardır, yıllardır, yasal adı tutuklu ama gerçekte hapis olan aydınlardan daha iyi durumda en azından. Bakalım gelecek belgelerde neler var? Başı bu kadar korkutan belgelerin gerisi ne?
WikiLeaks ayrıca Tayyip Bey’i, aniden Yahudilerin kanatsız iyilik meleği yaptı. Özür, tazminat beklemeden yangın uçaklarını Netanyahu’nun yardımına koşuşturdu. Haklı adam ne yapsın, çok şey kaybettiğini fark etti. Bir de AKP içinde bulunan bu belgeleri İsraillilerin sızdırdığı korkusu. Yanlış ama olsun bizimkinin külhan ağzını değiştirdi. Erdoğan bir yandan hakaret ederken öte yandan altının oyulduğunu anladı.
Bu işler ne yazık ki böyledir. Birileri tarafından yükseltilen kişiler, birileri tarafından da götürülür. Bu gidiş gelişin zaman ve şeklinde senin hiçbir rolün olmaz, yalnız haberin olur. Geçen hafta da böyle oldu. Erdoğan ve yandaşlarına, sizi istediğimiz zaman götürürüz mesajı verildi ve onlar da durumu hemen değerlendirip geri adım attılar. Müslüman Irak’ta Amerikan uçakları, bombalarıyla ülkeyi kan gölüne çevirirken kılını kıpırdatmayan AKP’li koyu Müslümanlar, Yahudilerin acı çekmesine dayanamadı ne yapsınlar.
Yemezler ağalar yemezler...
Neyse gelelim Washington sahnesindeki Türk tiyatro eserlerine. Geçen hafta Adalet Bakanı Sadullah Ergin, 24 saatliğine ABD başkentine geldi. Otele girerken geliş amacını soran gazetecilere ABD Adalet Bakanı Eric Holder’ın davetini gerekçe gösterdi. Ama açık bir bakanlık olarak tanımlanan ABD Adalet Bakanlığı ne Türk bakanın ziyareti ve yapılan görüşmelerden haberdar olduklarını ne de böyle bir davette bulunduklarını belirten bir açıklama yaptılar. Belli ki görüşme gizliydi.
Aslında Sadullah Ergin’in 24 saatlik ABD ziyareti bence Dışişleri Bakanı Davutoğlu’nun Washington ziyaretinden daha önemli. Türk basınında tek satır göremedik. Bizim duyumlarımız, seçim öncesi Kürt sorunu ve PKK’ya af konusunu ele alınmış. Henüz net bir açıklama yok, birkaç güne kadar bu konu açıklığa kavuşur. Hatırlarsanız Ankara’daki Amerikalı savcı olayı Meclis’te soru önergeleri verilmesine neden olmuştu.
Bu arada unutmadan yazayım, Davutoğlu kimsenin alnını karışlamaya kalkmasın Murat Yetkin, haklı, ABD özür dilemedi, yalnızca üzüntü duyduklarını belirttiler. Kullanılan kelime “sorry” ve “regret”. Sorry üzüntü demek, regret de hem yerine göre üzülmek veya tüh olmasaydı iyi olurdu demek gibi bir şey. Özür dilemek başka bir kelime “to apologize”. Gelelim Washington’daki öteki olaylara. Bir gazeteci arkadaşım, tarikatçı polislerle ilgili bir haber yazdı. Türk polisi adına 10 Nisan 2008’de Washington’da sessizce kurulan ve kısa adı TISD olan (Turkish Institude for Security and Democracy) Türk Güvenlik ve Demokrasi Enstitüsü, faaliyetine bir süre önce yine sessizce son vermiş. Arkadaşım Yılmaz Polat’ın haberi önemli;
“2002 yılında lisansüstü eğitim için Kuzey Teksas Üniversitesi’ne gönderilen komiser Samih Teymur, master eğitimini tamamladıktan sonra Başbakan Tayyip Erdoğan, dönemin TBMM Başkanı Bülent Arınç ve İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu’nun desteğini alarak 65 emniyet mensubuyla Teksas’ta kurdukları derneği genişletip Washington’a taşıdı. Pahalı büroların bulunduğu Massachussets Caddesi’nde geniş bir daire kiralandı. Başkan Komiser Teymur dahil bazı mensuplarının yasal olmadığı halde ABD’de 6 yıla varan görev yaptığı, kuruluşun statüsü ve finansmanı, cemaatçi polislerden oluşturulduğu ve eğitim toplantılarına CIA ve FBI ajanlarının girdiği iddiaları konuşuldu. TISD’nin Danışma Kurulu’ndaki 28 kişi arasında YÖK Başkanı Yusuf Ziya Özcan, Taraf gazetesi yazarları Emrullah Uslu ve Önder Aytaç vardı. ABD’de Türk emniyetinin yüzü olarak sunulan, önce akademik amaçlı olduğu öne sürülen, sonra düşünce kuruluşu olduğu iddia edilen TISD’nin İçişleri Bakanlığı ve Tanıtma Fonu’ndan on binlerce dolar harcandıktan sonra Washington bürosunun kapısına ne oldu da kilit vuruldu, bilinmiyor.” Vardır bir hikmeti elbet. Yorum size ait.

Yazarın Diğer Yazıları