"Welcome NATO"
Vaktiyle gişe rekorları kırmış bir serinin son filmini; bir devam filmini izliyor gibiyiz günlerdir.
Türk medyası, Türk siyaseti, Türk bürokrasisi, Türk toplumu gururla sunar;
"Welcome NATO"
Konfetiler, alkışlar, tezahüratlar, çalsın sazlar!..
***
Mustafa Kemal Atatürk'ün vefatından itibaren, Türkiye Cumhuriyeti'ni sömürgeleştirmeyi hedefleyen her nevi uluslararası projeyi "Amerika Devleti, Amerikan halkı ve Amerika kültür âleminin Türkiye'nin iyiliğini istemesi ve milletten millete hissedilen dostluğu" olarak "müşahede eden" Türk siyaseti "doğrulmayı" bir türlü beceremedi;
Bu eğilim, eğilme devam ediyor; hem de "ters L" pozisyonunu "benim" diyen platesçiye taş çıkartacak ustalıkla yapacak biçimde!
Sene 1946…
2. Dünya Savaşı bitmiş. SSCB, 1925'ten itibaren yürürlükte olan "Türk Sovyet Dostluk ve Tarafsızlık Anlaşması"nı yenilemek için Türk hükümetine bir "koşullar silsilesi" dayatırken, ABD "ne kadar da Türkiye'nin yanında" olduğunu ispat çabasında güya! Metodları manidar: 11 Kasım 1944'te vefat eden büyükelçimiz Münir Ertegün'ün, savaş koşullarından dolayı ülkesine getirilemeyen cenazesini, 4 Nisan 1946'da ABD'nin en büyük savaş gemisi olan Missouri Zırhlısıyla -refakatçi olarak da yine bir savaş gemisi Providence var yanında- memleketine teslim ediyorlar!
Jestlerin efendisi.
Özel olarak dokutulan Hereke halısıyla karşılama, Ankara Palas'ta ziyafet, balolar, şölenler çoktan unutuldu ama Ulus gazetesinin ABD savaş gemisi için attığı karşılama manşeti halen tazeliğini koruyor hafızalarda:
- Welcome Missouri!
"Filonun gelişi Türkiye-Amerika Dostluğunun parlak bir ifadesi"ydi aynı günün diğer gazetelerine göre.
ABD'nin "komşumuz SSCB"ye gözdağı vermek üzere okyanusu aşıp da İstanbul boğazına demirleyen savaş gemisi ve o gemiyi sağ selim limanımıza yanaştıran "kahraman Coni"ler onuruna TEKEL özel "Missouri" sigarası çıkardı, PTT pul bastırdı, İstanbul Belediyesi gemi personeline 12 otobüs, ayrıca üç sinema salonu ve tiyatro salonlarında 80'er kişilik yer tahsis edildi!
Arşive bir girin görün; bakalım günün gazetelerinde ilan edilen Missouri hazırlıklarını yüzü kızarmadan okuyanınız çıkacak mı?
Karaköy'den Beşiktaş'a kadar sahil şeridi ve Beyoğlu'nun kimi semtlerindeki ev ve dükkanları aynı renge boyamışlar mesela; maazallah ABD askerlerinin göz zevkine zeval gelmesin… Genelevleri boya badana yapmışlar; hayat kadınları özel olarak sağlık kontrolünden geçirilmiş ki hastalanmasın coğrafyamızı işgal erleri!
Falih Rıfkı Atay -ki öyle böyle milli mücadele görmüş bir kalem- Amerikan bayrağındaki yıldızlardan birinin "Türk ulusunun talih yıldızı" olduğunu savunabilmiş -utanmadan-:
"Amerika'nın ne istediğini biliyoruz; hür, eşit ve egemen milletlerin ortaklaşa güveliğine dayanan harpsiz, saldırısız, sadece ahlak ve kanun bağlaşma ve antlaşmalarının hüküm sürdüğü bir dünya!"
***
Kıbrıs'ta olduğu gibi henüz camilerimize "God Save The Queen/Tanrı Kraliçeyi korusun" mahyaları asacak hale gelmedik belki ama NATO üyesi ülkelerin Türkiye'ye yaptığı savaş yığınağını "Hoş geldin Amerikan jeti", "Merhaba Fransız bataryası", "Selam Hollanda bataryası" tonunda coşkuyla karşılayan ahaliye bakıp da "olmaz" diyemiyorum kendi adıma..
Yakındır;
Esad hiç değilse "Emeviye Camii"nin onurunu koruyabildi ama biz Büyük Hatay Camii'nde "God Save The Coni" mahyası görebiliriz pekala;
Yapmadığımız şey değil Türkmen kadınların ırzına geçen Amerikan askerlerinin sağ-salim olması için dua etmek sonuçta…
*
Çift başlı(!)
Fetvası alındı; ferman verildi;
Görüldüğü yerde katli vaciptir menfur "çift başlı"lığın…
Bu kötü, iğrenç, berbat; memleketi adeta bir kımıl zararlısı gibi tüketen olgudan kurtulmak üzere seferberlik ilan edildi; milletvekili bir yandan, gazetecisi öbür yandan, borazanlar, kalemşorlar, kim varsa taarruz başlattılar;
"Hükümran" tek başlı olsun istiyorlar.
Oysa ezelden beri "çift başlı"dır Türk'ün hakimiyet alameti;
Kartal.
***
"Ecdad"a sözde hürmeten, sağı solu tam da "kuş kondurur" gibi donattığınız "çift başlı kartal".
***
Şimdi bir "gürültü kirliliği", "yetki karmaşası/çatışması" zemini varsayılan, "kuvveti yayan" bu model; "denge"nin teminatıdır aslında. Zafiyetin değil tersine "kudret"in teminatıdır; "el freni"dir, "emniyet kemeridir" o "öteki baş"… İkinci çift gözdür; ilkinin bakmadığı yöne doğrultmuştur bakışlarını. Ortadoğu'ya saplanıp kalmanı önler mesela; boğulmazsın bir stratejik çukurda. Başka bir ufuk açar çıkmaz sandığın bir sokağa kısılıp kaldığında.
Başka bir dildir; ilkinin kırdığı gönüllerin anahtarı gibidir… Derin bir vadinin iki yakasını bağlayan köprü gibidir; kopmayı engeller, dağılmayı…
Kayseri'den Diyarbakır'a, Erzurum'dan Niğde'ye, bu vatanın taşına toprağına kazınmış bir sembolü pusula yapmak varken, "at gözlüğü"nden medet umarak mı pekiştirecekler sahiden iktidarlarını.
Ne beyhude…
Oysa ki "çift başlı kartal"la simgelenir "ebedi varoluş"un, "doğunun ve batının" meşruiyetini "Tanrı"dan alan iktidarı!
Ha "Şaman icatları çıkarmayın başımıza" diyen olursa;
Hz. Muhammed'e Hicret için önerilen üç şehirden biri olan -kuş bakıcı, yırtıcı kuş ve çiftten karma- Kın Nesreyn'den de aynı doğrultuda bir referans çıkar…