Irak ordusunun Erbil'e girdiği aynı günde dönemin ABD Dışişleri Bakanı Warren Christopher, Türk Dışişleri Bakanı Tansu Çiller arasında geçen özel yazışmalarda Çiller'den Irak'ın askeri harekata kalkışmaması için Türk hükümetinin ikazını ve Irak hükümetinin de buna uyduğunu duyduğundan çok memnun olduğunu belirtmiştir.
Tansu Çiller de Warren Christopher'e aynı gün yazdığı cevabi yazısında; "Bağdat'tan Kuzey Irak halkına karşı askeri bir eyleme kalkışmaması ve baskıda bulunmamalarını istediği ve son duyurulara göre de krizin halihazırda daha fazla tırmanmayacağı yönündedir." şeklinde cevap vermiştir. Yorumu okuyucuya bırakıyorum. (Tuncay ÖZKAN, CIA Kürtleri, Alfa Yayınları, 17. Baskı, İstanbul, 2006, s. 29.)
Bu operasyonun trajik yanı Saddam'ın askeri birlikleri Erbil'e girdiğinde Irak muhalefet grupları arasında yer alan Irak Türkmen Cephesi'nin önde gelen yöneticilerinin bir bölümü evlerinden alınarak, bir kısmı da çağırıldıkları bir toplantıdan sonra sayıları 36 kişiyi bulan Türkmenler, Bağdat'a götürülüp katledildiler. Maalesef cenazeleri de ailelerine teslim edilmedi.
Bu olayların ardından ABD ve Türkiye, Talabani ve Barzani'yi Ankara'ya davet ettiler. Ekim 1996 sonunda Ankara'da yapılan toplantıya ABD, İngiltere ve Türk yetkilileriyle KDP, KYB ve ITC temsilcileri katıldılar. Toplantıya Türkiye gözlemci olarak değil taraf statüsünde girmiştir.
İmzalanan Ankara Antlaşması nihai bildirisinde iki taraf arasında ateşkes istenmiş, Türkiye'nin sınır güvenliği dikkate alınmış, Türkmenler de ilk kez Kuzey Irak'taki siyasal sürece dahil edilmiş ve bir uluslararası anlaşmada yer almışlardır. %90'ı Türkmen ve %10'u Asurilerden oluşan -Peace Monitoring Force- Barış Denetleme Gücü oluşturulması karara bağlanmıştır.
Ancak ABD tarafından 1997'de Clinton döneminde hazırlanan "Yeni bir Yüzyıl Stratejisi" belgesinden yola çıkılarak Eylül 1998'de KDP ve KYB liderlerini Washington'da bir araya getirmiş ve görüşmeler sürecini tekrar kendi denetimi altına almıştır.
1998'de KDP ile KYB arasında Washington Antlaşması imzalanmıştır. Böylece yukarıda sözü edilen Ankara mutabakatı alt üst edilmiş, Türkiye'nin ABD ile olan ilişkileri Temmuz 2003'te meydana gelen çuval hadisesine benzer bir durum sonucunda bozulmaya başlamış ve bu bozulma 1999 Ocak ayında ABD Kongresi tarafından yürürlüğe sokulan Irak'ı Kurtarma Yasası'yla zirveye çıkmıştır.
Daha sonra Türkiye ile ABD İlişkileri Öcalan'ın yakalanmasıyla düzelmeye başlamıştır. Konu hakkında daha çok bilgi için yukarıda sözü edilen her iki anlaşma da incelenebilir. Kuzey Irak'ta Türk askerini ve PMF'nin varlığı Saddam düşene kadar devam etmişse de sürekli Barzani'nin tepkileriyle karşılaşmış ve Türkmenlerin güvenlik birliği kurmalarına da engel olunmuştur.
Bu sürecin enteresan yanı KDP ve KYB liderleri Washington görüşmelerine kırmızı Türk pasaportuyla gitmişlerdir. Bu esnada Erbil'de Irak Türkmen Cephesi binalarına saldırılar düzenlenmiştir.
Washington toplantısı akabinde iki Kürt grubuna bölgede her şeyi yarı yarıya paylaşmalarını ve her ikisinden de Talabani'nin ifadesine göre "No Engagement, no invitation, no provacation" bağımlı olma, çağırma, Saddam'ı kışkırtmama prensiplerine bağlı olmaları ve bu prensiplerin PKK dahil bölgede tüm gruplar için uygulanmasını ayrıca TSK kastedilerek bölgede bulunan yabancı askerlerin derhal bölgeyi terk etmeleri istenmiştir.
1 MART TEZKERESİ
ABD Tezkerenin Geçmesini İstemedi
Daha uzun yıllar tartışılacak 2003'deki meşhur 1 Mart Tezkeresiyle ilgili olarak o dönemde tezkerenin geçmesinden yana olan veya olmayan siyasetçi ve yazarlar tezkerenin reddedilmesinden sonra bir bölümü fikir değiştirmişlerdir. Tezkere konusu bugün olduğu gibi ileride de tartışma konusu olmaya devam edecektir.
Ayrıca yazarların büyük bir bölümü demokratik bir süreç sonucunda tezkerenin reddedildiğini savunurlar. Görünürde ABD, Tezkerenin TBMM onayından geçmesini istememekteydi. Ancak Ankara karar mekanizmasının işletilmesinde geç kalmıştır.
Görüşmeler sırasında Amerikalıların Türkiye'den sakladığı B Planının olduğu 29 Ocak 2003'te Türkmenleri temsilen Davos Toplantısı'nda NATO'nun eski komutanı Wesley Clark'ın konuşmasından anlaşılmıştır. Nitekim 20 Mart tarihinde yapılan Amerikan müdahalesinde, Clark'ın dediği gibi, Irak'ta kuzey cephe yerine güney kullanıldı ve Türkiye devre dışı bırakıldı. Bu müdahaleye kadar Davos'taki konuşmalara itibar etmeyen, Amerika'nın kuzeyden başka bir müdahale şansı olmadığına inanan Ankara, Amerikalı yetkililer ile görüşmelere devam etmiştir.
Reddedilen tezkerenin bir parçası olan "Askeri Mutabakat" belgesinde yer alan hüküm; IKBY'yi Musul ve Kerkük'ten ayıran yeşil hattın ihlali ile ilgilidir. Bu belge herhangi bir grubun yeşil hattı geçmeleri halinde ABD'ye bu harekâtı askeri güçle önleme taahhüdü altına sokmaktadır. Aksi takdirde Türkiye'den yardım alabileceğini belirtiyordu. Yani Kürt gruplarının Kerkük'e geçmelerinin önünü kesiyordu. Yine tezkerenin bir parçası olan "Siyasi Belgede" de Türkmenler konusunda önemli bir taahhüt yer alıyordu. Belgede Türkmenleri Araplar ve Kürtler ile birlikte Irak'ın asli unsuru olarak tanımlıyordu. Başka bir ifadeyle Türkmenler Irak'ın siyasi denkleminde tamamen yerlerini alacak, Irak'ta Türkmenlerin gerçek nüfusu ortaya çıkmış olacaktı. 1 Mart Tezkeresinin görüşülmesi sırasında Dışişleri Bakanlığı üst düzey yetkililerinin kürsüye çağırılıp konuşma imkanının verilmemesi düşündürücü olmakla birlikte sorgulanmalıdır. Sayın Erdoğan'ın geçmesinden yana olduğu tezkere ile ilgili Ak Parti neden grup kararı almadı veya almak istemedi? Arşivlerden incelenebilir. Bu satırların yazarı olarak tezkere görüşüldüğü sırada Erbil'de Selahaddin toplantısındaydım. Protestolar, yürüyüşler, ABD askerine evet, Türk askerine hayır sloganları atıldı ve Türk bayrakları yakıldı
Barzani, 1 Mart 2003'te TBMM'de reddedilen tezkerede özellikle Türkmenlerin her türlü haklarının güvence altına alınacağına dair düzenlemelerin yer aldığının farkında olduğu için tezkerenin ısrarla geçmemesini istemiştir. Burada bir anımı anlatmadan geçemeyeceğim. 2003 yılı Şubat ayında Türkmenleri temsilen katıldığım Irak Muhalifleri tarafından Irak'ın Selahaddin kentinde yapılan toplantı sırasında Barzani "TBMM'de kendisini destekleyen 70 milletvekili olduğu için 1 Mart'ta yapılacak tezkerenin geçmeyeceğini" iddia etmişti. Nitekim de öyle oldu.
TSK Koalisyona katılmak istedi
Tezkerenin reddinin akabinde Mart ayı içinde Ankara Devlet Konukevinde Iraklı muhalefet gruplarıyla biri 7 Mart ikincisi 18 Mart olmak üzere iki önemli toplantı yapılmıştır. Bu toplantılara ABD yetkilileri de katılmıştır. Tezkerenin TBMM'den geçmemesine rağmen Türkiye'nin koalisyon gücü içinde yer alma çabaları özellikle Kürt gruplarının şiddetli bir şekilde karşı çıkması nedeniyle sonuçsuz kalmıştır. Diğer taraftan devlet konuk evinde Iraklı muhaliflerle yapılan bu toplantıda Kürt Liderlerinden Kerkük'e girmeyeceklerine dair alınan taahhüde de daha sonra sadık kalınmamıştır. Toplantının akabinde Amerikalıların yönlendirmesiyle Genelkurmay Başkanlığına davet edilen Kürt lideriyle ITC heyetinin de katıldığı toplantıda Türk ordusunun koalisyona katılabileceği önerisi Barzani tarafından reddedilmiştir. Nereden nereye? Dışişleri'nde saklı olan bu iki toplantının detayları incelenebilir.
Abdülkadir Selvi'nin 27 Eylül'de Hürriyet'te yayınlanan "1 Mart Tutanakları Açıklansın" başlıklı yazısında; TBMM 1 Mart tezkeresini reddetmekle tarihin önüne çıkardığı Irak'ın kaderine 10 binlerce askerle fiilen müdahale etme imkânını reddetmiş oldu. TBMM üyelerinin bir kısmı bu zor kararda oylarını MGK'nın yaklaşımına istinat ettirmiştir ve Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök: "Evet. Wolfowitz de benim baskı yapmamı istedi ancak ben yapmadım." dediğine dair açıklamaları Genelkurmay Başkanlığı yetkililerinin yukarıda sözü edilen 7 ve 18 Mart tarihlerinde Kürtlerle yapılan toplantıların sonuçlarıyla çelişki yaratmıyor mu?
ABD'nin Türkmenlere Teklifi
Ayrıca toplantı bitiminde Bush'un özel temsilcisi Zalmay Halilzad; kendisinin 3 saat sonra Ankara'dan ayrılıp ABD'ye uçacağını belirterek 2 saat içinde medya karşısında bir araya gelip ITC olarak Kürt Federasyonu dahil tüm Londra kararlarının hepsinin tanınması karşılığında 9 kişilik bakanlık konseyine 1 Türkmen girebilir teklifinde bulunmuştur. Bu teklif tarafımca aynı otelde bulunan ITC Yönetim Kurulu'na ve ilgili makamlara getirildi. Uzun tartışmalardan sonra sonuçsuz kaldı. Daha sonraki gelişmelere bakıldığında Türkiye ve Türkmenler açısından tarihi bir fırsatın kaçırıldığı görülmektedir.
YARIN: KIRMIZI ÇİZGİ KALMADI