‘Vurdukça kazananlar’ 8 Haziran’da ne yaparlar?
AKP hükûmeti ve PKK... Bu kahredici süreç, ülkenin olmasa da ikisinin de lehine işledi... Birisi eskisi kadar ’terör’, diğeri ise eskisi kadar ’güvenlik’ üretmedi... Eskisi kadar üretilmeyen ’kontrollü terör’ sürecin ortağı iktidar partisine yaradı... Uzun boylu düşünmeyen bir kısım seçmende AKP’nin ’yüzyılın projesi’, ’kan durdu’, ’analar artık ağlamayacak’, ’cenaze gelmeyecek’ propagandası
karşılık buldu... Buna mukabil iktidar tarafından eskisi kadar üretilmeyen ’güvenlik’ ise sürecin diğer ortağı PKK’ya yaradı... Sadece propagandadan ibaret olan ve gerçekleştirmeye kalktığında özellikle Kazan ve Kavaklı vadilerinde ağır darbeler yiyen terör örgütü, devletin bıraktığı otorite boşluğu dolayısıyla ’alan hâkimiyeti’ni kucağında buldu... Sahip olduğu şiddet üretme potansiyeli sayesine bölgede daha fazla halk desteğini arkasına aldı... İki taraf da memnundu... Apo örgütünü Şam günlerinden çok daha kolay ve korunaklı biçimde yönetiyordu İmralı’dan... Şam’da kendisine ne
zaman suikast yapacağını bilemediği ’devlet’, artık onun üzerine titriyordu korumak ve iletişim kanallarını açık tutmak için... Adı konulmamış saygın bir koalisyon ortağına dönüşmüştü bir nevi!.. Siyasî iktidarın en büyük önceliği ’sandık’olduğu için, bu ortamın devlet veya millet hayatındaki doğuracağı ağır tahribattan ziyade, oya tahvili için propagandası önemliydi... Kabul edelim ki, bugüne
kadar başarılı da oldular... ’Bugün’ü kurtarmak adına ’yakın gelecek’ feda edilirken, bunu halktan
gizlemeyi nispeten becerdiler... Siyasî iktidarın PKK’ya verdiği kredi limitsizken, PKK’nın siyasî iktidara verdiği kredinin limiti vardı ve onun sonuna yaklaşıldı... Şu satırlar Milli Güvenlik Kurulu toplantısından sonra yapılan açıklamaya ait: “Seçimlerin, huzur ve güven ortamı içinde gerçekleşmesi ile kamu düzeni ve güvenliğini etkileyebilecek olaylara yönelik alınacak tedbirler hakkında Kurul’a bilgi
sunulmuştur.” Anlaşma gereği ilişmedikleri terör örgütü sayesinde önümüzdeki seçimlere, bölgenin büyük çoğunluğunda neredeyse ’sıfır’ sandık güvenliğiyle girilecek... Seçmenler organize bir tehdidin altında bırakıldı... Birçok yerde, güvenlik güçlerinin bırakalım sandık güvenliğine sahip çıkmalarını, kendi oylarını kullanabilmeleri bile başarı olacak... Binlerce sandıkta sadece ’PKK’nın müşahiti’bulunacak... Devleti yönetenler bu gerçeği çok iyi biliyorlar... MGK bildirisine yansıyan ifadeler, bu gerçeği de işaret ediyor aslında... Bütün bunlara rağmen HDP’nin yarım veya bir puanla barajı aşamaması durumda, hile yapıldığı gerekçesiyle ve atılacak başka adımlara zemin hazırlaması amacıyla ülke çapında büyük olayların fitili ateşlenebilir... Çünkü PKK bunu birçok kere denemiş ve devleti yönetenlerin aczi sayesinde sonuç almış bir terör örgütü... 19-20 Nisan 2011 tarihi, onlar için iyi bir denemeydi... Yüksek Seçim Kurulu seçimlere bağımsız giren Emek Bloğu adaylarından bazılarının adaylığını reddetmişti... Terör örgütü Güneydoğu’da ve başta İstanbul olmak üzere birçok Batı ilinde büyük olaylar çıkarınca, o yedi aday için mahkemeler alelacele ’memnu hakların iadesi’ kararları verdi... Ve 21 Nisan akşamı bir kere daha şiddet galip gelmiş, yeni karar çıkmıştı... Aralarında Gültan Kışanak’ların, Sebahat Tuncel’lerin olduğu adaylar seçime sokulmuştu... Benzeri 6-7-8 Ekim’de yaşandı... ’Orada sadece teröristler var, sivil halk yok’ diyen devlet yöneticilerine diz çöktürüldü... Ülkeyi yaktılar, yıktılar, onlarca insan öldü, sonuçta istedikleri oldu... Dönemin İçişleri Bakanı’nın ’Misliyle karşılık vereceğiz’ diye üfürdüğü olayların sonunda sınırlar açıldı, Kuzey Irak’tan Kuzey Suriye’ye silah ve savaşçı koridoru gerçekleşti... Daha önce ’sadece teröristler var’ denilen Kobani’ye Diyarbakır’dan selâm yollamak da bu ülkenin Başbakanına düştü!.. O yüzden seçim sonrası yaşanabileceklere dikkat gerekiyor... Çünkü ’vurdukça kazanan örgüt’ tadı, bebek katillerinin damağında artık!.. Bunu tattıranların ’yargılanma’ korkusu, ülke bütünlüğünden daha önemli olsa da gerçek bu...