Viyana kapılarından ikinci dönüş!

Cumhurbaşkanı Gül’ün başına gelenlere üzülmemek ve temsil ettiği Türkiye adına kahrolmamak mümkün değil!
Viyana’da bir “Dünya Siyaset Zirvesi” gerçekleştirildi.
“Zirve” denilmesinden de anlaşıldığı üzere, katılımcılar, devlet ve hükümet başkanları olacaktı. “Zirve”ye Türkiye’yi temsilen Cumhurbaşkanı Abdullah Gül katıldı. Tuhaftır, İsrail’i temsilen katılan isim, İsrail Savunma Bakanı Ehud Barak’tı. Barak, Cumhurbaşkanı Gül’ün toplantı açılışında konuşma yapacağı sırada salonu terk etti. Bu sefer dikkatler Avusturya Cumhurbaşkanı Heinz Fisher’in “Dünya Siyaset Konferansı” na katılan devlet ve hükümet başkanları için vereceği yemeğe çevrildi. Türk hariciyesi Avusturya yetkililerinden “yemeğe katılanların listesini” ısrarla istemesine rağmen, liste geciktirildi, geciktirildi, son anda Türk yetkililere verildi. Ve görüldü ki, devlet ve hükümet başkanlarının katılacağı yemekte devlet ve hükümet başkanı olmayan İsrail Dışişleri Bakanı Barak da vardı.
Buraya kadar yazdıklarımızı gazete ve televizyonlarda sizler de okudunuz,
seyrettiniz.
Peki, bu ne demekti?
Bu, Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı’na “yemeğe gelmeyin” demek gibi bir şeydi. Bu, “Biz İsrail Dışişleri Bakanı’nı Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı’na tercih ediyoruz” demekti.
Nitekim öyle de oldu.
Cumhurbaşkanı yemeğe katılmadı, İsrail Dışişleri Bakanı Avusturya devletinin devlet ve hükümet başkanları onuruna verdiği yemeğe katıldı. Bu kelimenin tam anlamıyla bir “hezimet” tir. Bu “hezimeti” Gül’ün kahramanlığı olarak takdim etmek için çırpınanlar, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin itibarının ne hallerde olduğunu gözlerden gizleyemezler.
Tarih acı tesadüflerle dolu bir ibretler alanı. Bu alanda hayallere ve fantezilere asla yer yok, tarihte tek gerçek, tarihî hakikatler. Sayın Gül kim bilir Avusturya’ya hangi hayallerle gitti. Hatırlarsınız, Türkiye Cumhuriyeti AKP Hükümeti döneminde TBMM adına verilen ulusal ve uluslararası bir ödül ihdas etti ve bu ödüllerden biri de Kurt Waldheim’a verildi. Kurt Waldheim! Eski Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri. Avusturya Cumhurbaşkanı. Acaba AKP ağırlıklı bu Meclis, Waldheim’e Türkiye’ye yaptığı hangi hizmete karşılık ödül vermişti? O Waldheim ki, II. Dünya Savaşı’nda Nazilerle işbirliği yapmakla suçlanmıştı. Bu yüzden ABD’ye giriş yasağı bile vardı. Üstelik Türkiye’den ödül alırken Türkiye için etmediği olumsuz laf da bırakmamıştı. Hani diyorum, sayın Gül, Avusturya’daki Dünya Siyaset Zirvesi’ne giderken kendisine ve temsil ettiği Türkiye’ye bu ödül hatırına farklı davranılacağını falan mı zannetti? Çünkü bu ekolün böyle hayalleri vardır. Sayın Başbakan da Türkiye Suriye sınırındaki mayınlı arazileri mayınları temizlemesi karşılığında 49 yıllığına İsrail’e vermeyi düşünmemiş miydi ve “Sakın ha, İsrail’e toprak vermek demek, Arz-ı Mev’ud’u kurmak demektir” diyen milliyetçileri de “Kafatasçılıkla” suçlamamış mıydı?
Neyse, daha dün, açık olan mikrofonda İsrail yöneticilerine “Sahtekârlar, yüzlerini görmeye tahammül edemiyorum” diyen Obama, “Bizim için İsrail’in güvenliği her şeyden öncedir” dememiş miydi? “Türk dostu” gibi takdim edilen eski ABD Başkanı Bill Clinton dahi, “İsrail için gerekirse silahı omzuma vurur, son kurşununa kadar savaşırım” diye gürlememiş miydi?
İşte tarihi gerçek budur.
Sen dünün Nazi subayına TBMM ödülü versen dahi İsrail söz konusu olduğunda ikili ilişkilerde bunun zerre faydasını göremezsin. Adam tutar İsrail Savunma Bakanı’nı Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı’na tercih eder. Üstelik sen Türkiye’yi temsil ediyorsun, yani daha dün Viyana kapılarında kılıcının çeliği parlayan bir ülkenin başındaki adamsın. Sen unutsan bile, el unutmaz. Hatta özellikle sana unutturur.
Unutturur ki, gaflete dalasın.
Avusturya, Türkiye’ye ayıp etti.
Türkiye, uluslararası bu toplantıda itibar testinden sınıfta kaldı.

Yazarın Diğer Yazıları