Deutsche Welle''den Pelin Ünker / Serdar Vardar''ın haberine göre Avrupa Birliği ve ABD''li yasa yapıcıları Pandora Papers’ın ifşa ettiği finansal yapının önüne geçilmesi için yeni yasa tasarıları üzerinde çalışıyor.
Avrupa Komisyonu Başkanı Paolo Gentiloni, özellikle paravan şirketlerin ‘kötüye kullanılmasının'' önüne geçmek için farklı ülkelerin vergi kurumları arasında bilgi paylaşımının artırılması da dahil olmak üzere bir dizi düzenlemeyi içeren yeni bir yasa tasarısı üzerinde çalışacaklarını belirtti.
ABD''li yetkililer de offshore firmaların açılmasına yardımcı olan ve şimdiye kadar müşterilerinin yasa dışı faaliyetlerinden sorumlu tutulmayan aracıları ilgilendiren yeni bir yasa tasarısı oluşturdular.
Bu yasa tasarısı; avukatlar, muhasebeciler, gayrimenkul danışmanları, tröst yöneticileri, sanat eseri tüccarları, finansal danışmanlar ve halkla ilişkiler uzmanlarına, müşterilerinin kara para aklamaları durumunda daha çok yasal sorumluluk yüklüyor. Bu sayede aracıların, müşterilerinin yasa dışı faaliyetlerini kolaylaştırmayacakları öngörülüyor.
SORUŞTURULAN POLİTİKACILAR
3 Ekim’de yayınlanan sızıntılarda Çekya Başbakanı Andrej Babis’in Fransa''da 22 milyon dolarlık bir malikaneyi offshore üzerinden aldığı anlaşılmıştı. Çek yetkilileri Başbakan’ın faaliyetlerinin yasadışı olabileceğini ve araştırılacağını belirtti.
Ülkede, dün tamamlanan ulusal seçim sonrasında, beş puan farkla favori gösterilen Andrej Babis''in seçimi kaybetmesine Pandora Papers’ın neden olduğu konuşuluyor.
Şili Devlet Başkanı Sebastian Piñera da Pandora Papers''ta adı geçen oğullarına ait şirketten haberdar olmadığını belirtirken, Şilili savcılar Devlet Başkanı hakkında adli suç soruşturması başlattıklarını duyurdu.
Brezilya Maliye Bakanı Paolo Guedes ise meclisteki özel bir oturumda ortaya çıkan offshore faaliyetleri hakkında yasamanın sorularını yanıtlayacak. Paraguay Devlet Başkanı Horacio Cortes hakkında adli soruşturma başlatılırken, Peru eski Devlet Başkanı Pedro Pablo Kuczynski ilgili savcılara açıklamalar yapmak zorunda kaldı. Kolombiya''da ise Gümrük ve Vergi İdaresi Başkanı’nın istifası isteniyor.
TÜRKİYE''DEN AÇIKLAMA YOK
Hindistan, Endonezya, Fransa, Avusturalya, Hollanda, Panama, İrlanda, Arjantin ve Şilili yetkililer sızıntılarda adı geçen herkesi soruşturacaklarını açıklarken, Türkiye’de iktidar kanadından, Pandora Papers’ın gözler önüne serdiği tabloya dair bir açıklama henüz gelmedi.
Muhalefet kanadı ise Meclis Genel Kurulu’nda görüşülecek olan “Vergi Usul Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi”ne Pandora Papers gerekçesiyle şerh düştüler.
CHP kanun teklifine “…uluslararası vergi cennetlerine aktarılan kaynakların vergilendirilmediği, bir vergi sistemine sahip bulunmaktayız.” diyerek şerh düştü.
Pandora Papers belgelerinin kamuoyuyla paylaşılmasıyla birlikte offshore merkezleriyle ilgili her sızıntının ardından sorulan ‘Türkiye, vergi cennetlerini neden belirlemiyor?’ sorusu tekrar gündeme geldi.
Türkiye’de Ocak 2006’da Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 30. maddesi değiştirilerek vergi cenneti ülkelerinde yapılan ticari işlemlerden yüzde 30 stopaj alınması kararlaştırılmıştı. Bakanlar Kurulu, hangi ülkelerin ‘vergi cenneti’ olduğunu belirlemediği için uygulanmayan bu karar, 15 yıldır tozlu raflarda bekliyor.
‘Finansal işlemler denetlenmeli''
DW Türkçe’ye konuşan Uluslararası Şeffaflık Derneği Başkanı Oya Özarslan, bu nedenle Hazine’nin 15 yıldır daha çok vergi toplama imkanını ıskaladığını ve sonuç olarak daha az kamu geliri elde ettiğini belirtiyor.
Daha yüksek bir kamu geliri sağlandığında kamu hizmetlerinin kalitesinin de artırılabileceğini söyleyen Özarslan, Türkiye’nin, pandemide bilgisayarı olmadığı için eğitim alamayan çocuklar, yurt sıkıntısı çeken öğrenciler ve derin yoksullukla boğuşan aileler gibi sorunları olduğuna dikkat çekiyor.
Özarslan, “Bu listenin yapılması neden hiç gerçekleşmedi bilmiyoruz ama eninde sonunda bazı ülkeleri kara listeye almak siyasi bir karar. Amerika’ya, Hollanda’ya, İngiltere’ye ait bazı adalar, vergi cennetleri de var, bunları listeye almanın nasıl bir etki yaratacağını bilemiyoruz” diyor.
Liste yapmanın da en mükemmel yöntem olmayabileceğini belirten Özarslan, listeye girmeyen irili ufaklı pek çok vergi cenneti olabileceğini ve paranın bu kez bunlardan birine gidebileceğini aktarıyor. Özarslan’a göre önemli olan yurtdışına giden finansal işlemleri hakkıyla denetleyebilmek.
Sistemin gediği: Varlık Barışı
Pandora Papers belgelerinde offshore bağlantıları yer alan isimlerden bazıları ise DW Türkçe’ye verdikleri yanıtlarda, vergi cennetlerindeki zenginliklerini ‘varlık barışı’ ile Türkiye’ye getirdiklerini söylediler. Varlık barışı, Türkiye’de hükümetin ekonomiye kaynak yaratmak gerekçesiyle 2008 krizinden bu yana uyguladığı bir düzenleme. Ancak bu kapsama giren bildirimler üzerinden alınan bir vergi ya da yapılan bir vergi incelemesi yok. Özetle varlıklarını vergiden kaçınmak için offshore sistemine aktaranlar, burada artırdıkları servetlerini kaynak göstermeden sıfır vergiyle Türkiye''ye getiriyorlar.
Oya Özarslan, bu düzenlemenin kara para aklamaya ortam sağlayan yumuşak bir karnı da olduğuna işaret ediyor ve varlıkların nereden ve nasıl elde edildiğini sorgulamayan her düzenlemenin bu riski taşıyacağını belirtiyor.
Pandora Papers, Türkiye’de bir yandan büyük kamu ihalelerini alıp vergi indirimi ve teşviklerden yararlanırken diğer yandan gelirlerini vergi cennetlerine aktaran şirketlerin varlığına işaret etti. Peki durum nasıl bir kamu zararına yol açıyor?
Oya Özarslan, vergi cennetlerine servet aktaran kişi ve kuruluşların, daha az vergi ödeyecekleri ya da hiç ödemeyecekleri sistemlere kaçtığını, bunun da büyük bir adaletsizlik doğurduğunu vurguluyor ve ekliyor: "Çünkü az gelirli ya da asgari ücretli çalışan tüm vergiyi öderken, zengin bundan kaçınacak yollar buluyor.”
Uluslararası Şeffaflık Derneği Başkanı Oya Özarslan
Dünyada vergiden kaçınan firmaların kamu ihalelerine girememesi gibi bir düzenleme örneği ise henüz yok. Ancak Özarslan, gidişatın bu yönde olduğunu söylüyor: “Mesela Dünya Bankası gizli bir ortaklık yapısına sahip olan şirketleri, yani gerçek sahibi (lehtar), gerçek şirket ortaklığını açıklamayan şirketleri ihalelerine almamak gibi bir politika uyguluyor, ki bu da hem şeffaflığı artırmaya yönelik bir uygulama hem de yolsuzluğa ya da başka suçlara karışan ortakları olan şirketleri engelleyici bir yöntem.”
Türkiye’de de geçen Temmuz ayında şirketlerdeki paravan yapıyı önlemek, gerçek şirket hissedarının kim olduğunu saptamaya yönelik olarak gerçek lehtarlık konusunda bir düzenleme getirilmişti. Özarslan, düzenlemeyi olumlu bulsa da gerçek lehtarın bildirilmemesi halinde uygulanacak yaptırımın çok yetersiz olduğu görüşünde.
Türkiye’de bu alanda düzenlemelerden çok uygulamaların önemli olduğuna değinen Özarslan’a göre yapılan finansal işlemlerin denetlenmesi çok kritik bir önem taşıyor. Diğer ülkelerle bilgi değişimi yapılmasının ve şüpheli işlemlerin takip edilmesinin önemine işaret eden Özarslan, “Türkiye’deki problem, bu denetlemelerin sıkı bir şekilde yapılmaması, sistemin işlememesi. Çok yakında gerçekleşen bir skandalda 2019’da Sezgin Baran Korkmaz hakkında Amerika’dan kara para aklama ile ilgili bilgi geldiği ama yine de Türkiye’deki şirketlerinin hisse satışına izin verildiği belirtildi. Gelen bilgiye rağmen bu işlemler nasıl yapılabildi acaba? Bu gibi konuların açıklanması gerek” diye konuşuyor.