Vatandaştan vatandaşa mektup
Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu, bir "vatandaş" olarak, 16 Nisan'da "vatandaşlık görevi"ni yerine getirmeye hazırlanan "vatandaşlara" hitaben yazdığı "ikaz" ve "çağrı" mektubunun sonunda, "bu mektubu ulaşabildiğiniz kadar çok vatandaşa ulaştırın" ricasında bulunmuş.
"Evet"in, "herkes bilir ki kraliyetler de çok demokratiktir" cehaletiyle bile her yerde avaz avaz savunulabildiği, "hayır"ın ise medya ambargosu, propaganda faaliyetlerine dönük bürokratik yokuşa sürmeler, şiddet eylemleri ve siyasi şantajla engellenmeye çalışıldığı şu adaletsiz süreci protesto ediyorum.
Bir "vatandaş" olarak ben de üzerime düşeni yapıp, toplumla buluşmamasına çalışılan o mektubu dikkatinize sunuyorum...
Buyurun, okuyun, sonra siz de okutabildiğiniz kadar çok kişiye okutun:
"Değerli Dostum;
KONTROLSÜZ GÜÇ, "GÜÇ" DEĞİLDİR.
(...) Malumunuz 16 Nisan 2017'de "Evet" diyecek olan da, "Hayır" diyecek olan da Türk Milleti'nin bir parçasıdır ve hiç kimse bir diğerinin vatan sevgisini sorgulayamaz.
Eminim ki siz o gün sandığa giderek oyunuzu kullanacaksınız.
HAYDİ, O ZAMAN SANDIĞA...
(...) 16 NİSAN'DAKİ HALK OYLAMASI KESİNLİKLE BİR PARTİ MESELESİ DEĞİLDİR.
Bu oylamada; kim Cumhurbaşkanı, kim başbakan, kim milletvekili olsun kararı verilmeyecektir.
Ben bu değişikliği incelediğimde ve konu hakkında somut bilgisi olanlarla konuştuğumda görüşlerim netleşti. Eğer izniniz olursa, ulaştığım sonuçları kısaca paylaşmak istiyorum.
1- Anayasa değişikliği paketi Başkana büyük bir güç veriyor. Sorun burada değil. Sorun, bu pakette bu büyük gücü kontrol edecek mekanizmaların kesinlikle bulunmamasıdır.
İlk olarak başkana karşı dik durabilecek milletvekillerinin bulunduğu bir Meclis yapısı öngörülmemektedir. Çünkü mevzuatımızda önseçim zorunluluğu yoktur. Parti genel başkanı milletvekili adaylarını belirler. Başkan da aynı zamanda parti genel başkanı olacağına göre kendi belirlediği milletvekilleri elbette kendisini denetlemez.
Diğer yandan denetimi sağlayacak yargının da maalesef doğrudan doğruya başkana bağlanmış olması, denetlemeyi imkânsız hale getirmektedir. (Anayasa madde 146 ve 159)
***
2- Hepimizin kabul ettiği gibi Anayasa değişikliği paketi, ülkemizi ne yazık ki daha iyiye doğru götürmeyecek. Bu taslakla Meclis tamamen etkisiz kalacak. Hâkim ve savcılar da bir siyasi partinin genel başkanı olan Başkana bağlanarak kim iktidar partisi olacaksa, onun il ve ilçe başkanının fiilen emrine girecek. (Madde 159)
***
3- 957 İLÇEMİZDE 957 KRALCIK OLACAK... Anayasa paketinde en az bunun kadar tehlikeli bir başka düzenleme daha var. Başkana; Validen kaymakama, il emniyet müdüründen ilçe emniyet müdürüne kadar yaklaşık 3,5 milyon kamu görevlisi hakkında, istediği anda disiplin soruşturması açma yetkisi verilmek isteniyor. (Madde 108)
Bu ne demek biliyor musunuz? İktidar partisi ilçe başkanının; kaymakam veya emniyet müdürüne, örneğin, "şu kahvehaneleri denetleyecek ve canına okuyacaksın, şunları da denetlemeyeceksin" sağlık müdürüne, "şu pastaneleri sıkı denetleyeceksin şunların önünden geçmeyeceksin" talimatını fiilen verebilmesi ve "dediğimi yapmazsan bir telefonla aynı zamanda devlet başkanı olan genel başkanıma seni şikâyet ederim, senin hakkında disiplin soruşturması açtırtırım" diye baskı kurabilmesi demektir.
***
4- Başkan; Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi yoluyla, tek başına asgari ücretin, kıdem tazminatının ne kadar olacağına karar verebilir. Hatta Meclis, "devlet memurlarının hangilerinin kadrolu olmaktan çıkarılıp sözleşmeli hale getirileceğine Başkan tarafından karar verilir" diye bir karar çıkarırsa, Başkan tek başına Türkiye'deki tüm memurları sözleşmeli hale getirerek iş güvencesinden mahrum edebilir, sonra da istediğini işten atar, istediğini alır. (Madde 104)
***
Gördüğünüz gibi bunlar çok sakıncalı düzenlemeler. Çünkü bugün bu yetkileri belirli bir kişiye vermekte sakınca görmeseniz bile, ilk seçimde ya da sonrasında kimin bu yetkileri sahipleneceğini bugünden bilmek imkânsız.
KİŞİYE GÖRE SİSTEM OLMAZ, OLMAMALI...
Bu değişiklik, Türkiye'yi zayıflatır, istikrarı bozar ve biz vatandaşları da pek çok hakkımızdan mahrum bırakır.
(...)
Her vatandaşımızın vatandaşlık makamının kıymetini bileceğine ve üzerine yüklediği sorumluluğun gereğini, evlatlarının geleceğini düşünerek yapacağına inanıyorum. Türk Milleti'nin yapacağı tercihe güveniyorum.
Egemenlik Kayıtsız Şartsız Milletindir."