Vatandaşa kredi veremeyecek duruma gelen Bankalar küçülmeye gidiyor

Vatandaşa kredi veremeyecek duruma gelen Bankalar küçülmeye gidiyor

Banka genel müdürlerinin makro ihtiyati tedbirlere ilişkin eleştirilerine ekonomi yönetiminden henüz bir açıklama gelmezken bankacılar, "yükselen ısının" sektöre gelecek seneden itibaren hasar vermeye başlayacağını ve sektörün küçülme riskini tetikleyeceğini söylüyor. 

Bankalar 24 yılın zirvesindeki enflasyon ortamında “rekor kârlar” açıklasa da, ilk olarak geçen hafta ekonomi yönetimi ile yapılan kapalı toplantıda düzenlemelerin bilançolarında yaratacağı risklere dikkat çektiler. Sektörden kamuoyuna açık ilk isyan ise hafta başında İş Bankası’ndan geldi.

Sektörde “ısının yükselmesine” neden olan düzenlemeler ise, cari fazla vermek ve yüzde 85’i aşan enflasyonla mücadele etmek üzerine kurulu ekonomi modeli kapsamında bir yılı aşkın süredir ekonomi yönetimi, BDDK ve TCMB tarafından yapılıyor.

MENKUL KIYMET TUTMANIN YARATACAĞI HASARA DİKKAT ÇEKİLDİ

Döviz talebini ve kredileri kısıtlayıcı bu tedbirler kapsamında bankalara verilen krediler karşılığı ve TL mevduat oranı hedefine yönelik sabit kuponlu devlet tahvili tutma zorunluluğu getirildi.

Ancak bankacılar, herhangi bir faiz politikası değişikliği durumunda, menkul kıymetlerin faizleri artmaya, fiyatlarının da düşmeye başlamasının, bilançoda tutulan menkul kıymet büyüklüğü de dikkate alındığında, sektörde yaratacağı ağır hasara dikkat çektiler.

Üst düzey bir bankacı, “Uygulanan makro ihtiyati tedbirler bankacılık sektöründe ısıyı o kadar yükseltti ki bankacılık sistemini yakmaya başladı. Bu politikaların seçimlere kadar devam etmesini bekliyorum çünkü hükümetin başka çaresi yok. Zira seçimlerden önce 70 milyar dolarlık bir döviz talebi yaratmayı kimse istemez” dedi.

KAMU BANKALARI ‘ABARTILACAK BİR DURUM YOK’ DİYOR

İş Bankası Genel Müdürü Aran hafta başında tahvil tutma zorunluluğu ile 50 milyar TL’den fazla kaynağın krediler yerine tahvile gittiğini belirterek, “Faiz oranlarının inmesi ne açıdan size yarar? Eğer kredinin fiyatlaması ucuzlamasına rağmen krediye erişim güçleşiyorsa bunun kimseye bir faydası yoktur” dedi ve uygulanan makro ihtiyati tedbirlerin bir an evvel kaldırılması çağrısında bulundu.

Kamu bankalarına yakın kaynaklar ise bankaların farklı görüşte olabileceklerini belirterek Aran’ın eleştirilerine yönelik “bu kadar abartılacak bir durumun olmadığını” ifade ediyor.

Bir kaynak, “Nereden baktığınıza bağlı. Bu bir enflasyonla mücadele programı… İhracata, yatırıma yönelik kredi kullandırımında bir sıkıntı yok. Ancak piyasada çok fazla kredi talebi var; “herkes hesabıma para geçsin ben istediğim gibi kullanayım” diyor” dedi ve ekledi: “Biraz bu değişime ayak uydurmak zaman alacak. Her yeni düzenlemede bir alışma dönemi, uyarlanma dönemi olur. Rahat olmak lazım.”

‘GELECEK SENEDEN İTİBAREN SEKTÖR RİSKLERE AÇIK’

Ocak-Eylül döneminde net kârları enflasyona endeksli tahvil getirilerinin de desteği ile yüzde 400’ün üzerinde artarak 286 milyar liraya çıkan bankacılık sektöründe, gelecek seneden itibaren ise regülasyonların doğuracağı hasarın kendini göstermesi bekleniyor.

Üst düzey bir bankacı, gelecek seneden itibaren bankaların hasar almaya başlayabileceğini belirterek, “Bankalar kredi vermek ister. Krediyi erişimi tüm bu önlemlerle kısarsan cost of risk (maliyet riski) yaratma ihtimali var. Gelecek seneden itibaren sektör risklere açık, vade uyumsuzluklarının arttığı bir döneme girecek. Bu bankaların operasyonel maliyetlerinde azalmaya gideceği bir sürece işaret eder” diye konuştu.

Bankacılık sektöründe kamu bankalarının kredi pazarındaki hakimeyeti yıllar içinde artarken, toplam kredileri içinde kamunun payı 28 Ekim haftası itibarıyla yüzde 46,3’e ulaştı. Yabancı bankaların payı yaklaşık yüzde 25, yerli özel bankaların payı ise yüzde 29 seviyesine geriledi.

‘SEKTÖRÜN KADERİNİ KAMUNUN KADERİNE BAĞLADILAR’

Bir başka bankacılık kaynağı da, bankacılık sektörünün kamu riski ile çok iç içe gittiğine dikkat çekerek, “Yapılan düzenlemelerle bankacılık sektörünün kaderini kamunun kaderine bağladılar. Bu bir bilanço riski yaratıyor. Özel bankalar bunu engellemek için krediyi daha da küçültüp o yarışa girmemeyi tercih ettiler. O yüzden özel bankalar küçülebilir ve bu küçülmenin de reel ekonomiye ciddi yansıması olacak; OPEX yapılarına, şube ağlarına etkisi olacak” diye konuştu.

Yabancı bankaların da belirli bir süre Türkiye operasyonlarını büyütmeyebileceğini kaydeden aynı kaynak, o süreçte de durum değerlendirmesi yapmalarının muhtemel olduğunu ifade etti.

‘BANKALAR ZARAR ETMEYE İTİLDİ’

Bankacılar ayrıca gelecek dönemlerde beklenen küçülme ve kârsızlık probleminin Türk bankacılık sektöründe uluslararası bankalarla ilişkileri de etkileyebileceğini belirterek, bunun sendikasyonlara ve açılacak akreditif hesaplara kadar yansıyabileceğini belirtiyor.

Bankaların zarar etmeye itildiğini belirten ekonomist Arda Tunca da düzenlemelerle bankaların yaklaşık yüzde 20-22 oranında mevduat topladığını, yüzde 17,07 ile kredi verdiğini ve kabaca yüzde 10 oranında tahvil almaya zorlandığını belirterek, “Sistemik riskin bir yönü bankaların finansal sağlığı ile ilgili. Diğer endişe de, piyasadaki kötüleşen nakit akışı koşullarıyla ilgili” diye konuştu.

İlgili Haberler