Vatan sevgisi
Peygamberimiz “vatan sevgisi imandandır” diyor. Yani inanan kişi, mümin, vatanını sever. Namık Kemal bir makalesine “insan vatanını sever” diye başlıyor. Demek ki vatan sevgisi, inanmanın da, insan olmanın da şartlarındandır.
Yukarıdaki ifadeler son derecede basit bir gerçekliği anlatır. İnsan vatanını sever; çünkü bu tabii bir şeydir. Doğup büyüdüğünüz, üzerinde yaşadığınız, ömür sürdüğünüz yerleri seversiniz. Uzun süre ayrıldığınız takdirde vatanınızı özlersiniz. Öyle zannediyorum ki basit de olsa, tabii de olsa bu gerçekliği anlatmaya bugünlerde ihtiyacımız var. Peki ama insan vatanını nasıl sever? “Ben vatanımı seviyorum” demekle iş biter mi?
Vatan, milletin üzerinde yaşadığı topraktır. Dün atalarımız bu topraklarda yaşadı; bugün bu topraklarda yaşıyoruz; yarın da yaşamaya devam edeceğiz. O hâlde vatanı sevmek demek, tarihini de, bugününü de, geleceğini de sevmek demektir.
Bu toprakların üzerinde yaşanan tarih bizim tarihimizdir. Benim babam, büyük babam, onun babası aynı topraklarda yaşadı. Aynı topraklara terini döktü, kanını döktü. Alpaslan, Malazgirt topraklarında at koşturdu; Saltukoğlu Erzurum’da, Artukoğlu Diyarbakır’da, Mardin’de, Mengüçekoğlu Erzincan’da, Danişmendoğlu Sivas’ta dağ taş, dere bayır yürüdü. Dağları aştılar, yaylalara kondular. İkinci Murat, Edirne’de Ahmed-i Daî’nin şiirini dinledi; Bursalılar Bursa’da Süleyman Çelebi’ye kulak verdiler. Fatih Edirnekapısı’ndan Ayasofya’ya yürüdü; Topkapısı’ndan Marmara’ya baktı. Nef’î ilk şiirlerini Hasankal’ası’nda, Nabî Urfa’da yazdı. Vanî Mehmed Efendi Van’da doğup büyüdü, Erzurum’da âlim oldu, Yeni Camii’de vaaz, Topkapı Sarayı’nda şehzadelere ders verdi; Bursa’nın Kestelli’sine gömüldü. Fatih, Amasra’ya yürürken masmavi denizi, iç içe girmiş koyları, adaları, yarımadaları görünce “lala, lala! Çeşm-i cihan bura m’ola?” sözlerini oradaki kavlan ağaçlarının altında sarf etmiş olmalı. Nedim, Kâğıthane’de, Sâdabad’da yaşadı; İstanbul’u boğaz kıyılarında terennüm etti. Fikret, Galatasaray Sultanisi’nde ders verdi; Âşiyan’da yatıyor. Haşim ile Hamdullah Suphi Galatasaray’da aynı sıralarda oturdular; Ahmet Hikmet’in derslerini dinlediler. Yahya Kemal, Kocamustapaşa’da oruç tutanları, Süleymaniye’de bayram namazı kılanları seyretti; Büyükada’da bir güzele gözü düştü. Akif, elinde fenerle Fatih sokaklarını dolaştı. Cahit Sıtkı ilk şiirlerinin ilhamını Diyarbakır’dan aldı; Sait Faik Yenikapı’daki balıkçılarla zaman geçirdi; Orhan Veli Rumeli Hisarı’na oturdu. Behçet Necatigil Beşiktaş’taki evinden sokağa baktı. Tanpınar, Abdullah Lokantası’nda ruhlarla konuştu; Bursa’da zamana karıştı. Mustafa Kemal Belkahve’de şekerli kahvesini içip atını İzmir’e sürdü. İşte ben vatanımı bunun için severim.
Tarihini sevdiğim gibi vatanımın bugününü de seviyorum. Kastamonu’ya geçit vermeyen Ilgaz Dağları’nı, Karadeniz’i kapatan Ziganalar’ı, Van Gölü’nü, Beyşehir Gölü’nü seviyorum. Sakaryasını, Kızılırmağını, Diclesini, Arasını seviyorum. Dağını, ormanını, yaylasını, suyunu seviyorum. Üzerinde yaşayan insanını seviyorum. Küre Dağları’nı, Küre’nin meşesini, kayınını, gürgenini, çamını seviyorum. Bartın ırmağının Karadeniz’e dökülüşünü seviyorum. Güzelcehisar’ın dört köşeli, beş köşeli lav sütunlarını seviyorum. Tavşan Adası’nın tavşanlarını, Safranbolu’nun, Ulus’un güz çiçeklerini seviyorum. Bartın’ın ortasında bir abide gibi yükselen asırlık kavlan ağaçlarını seviyorum. Bartınlı kadınların göz nuruyla işlenen tel kırmasını seviyorum. Bartın’ın pum pum çorbasını, kabak burmasını, şapşap köftesini seviyorum. İnkumu’nun uzun kumsalını, ortasında çam ağacı bitmiş kayasını seviyorum. “Şu Bartın’da iskele / Yar yollamış askere / Yüzbaşısı ben olsam / Tez verirdim tezkere” diye söylenen türküsünü seviyorum. Bartın’dan Kastamonu’ya, Zonguldak’a; oralardan bütün vatan topraklarına uzanan çiçekleri, ağaçları, kuşları, ceylanları, tilkileri, kirpileri seviyorum. Seviyorum ve insanımın özenli elleri bu toprakları, bu varlıkları gözü gibi sevsin, korusun, daha da güzelleştirsin istiyorum. İnsan eli tabiata kıymadan, tabiatın ruhunu incitmeden; taşını, toprağını, ağacını, suyunu, çiçeğini, böceğini bir sevgiliyi okşar gibi okşayarak sevsin; güzelliklerden güzellikler yaratsın istiyorum. Çiçeği, böceği, ceylanı, kavlanı, elması, armudu, çileği için vatanımı seviyorum.
Tabii ki vatanımın geleceğini de seviyorum. Suyum, toprağım bozulmasın, yaban ellere gitmesin istiyorum. Toprak benim, liman benim, fabrika benim olsun istiyorum. Bu topraklarda yine benim türküm, şarkım söylensin; benim masalım, benim hikâyem anlatılsın istiyorum.
Vatan sevgisi imandandır; vatanı satanın imanı zedelenmez mi? İnsan olan vatanını sever. Vatanını satan insan olabilir mi?