Vasiyet...
Mardin Dargeçit'te PKK pususunda şehit olan dört polisimizden biri; Akif Hatunoğlu'nun vasiyetini okuyorum...
Açılım, süreç, terörle müzakere, siyasi partilerin kanlı sandıklarda iktidar arayacağı yeniden seçim yarışıyla gözü dönmüş gündemde haliyle en çok "Hiçbir hükümet temsilcisi gelmesin cenazeme (Vali, milletvekili, bakan, başbakan, cumhurbaşkanı vs.)... Çünkü onlar uyuduğu için bunca şehitler verildi... Allah'tan dileğim aileme ve ülkeme yaşattıkları acının binlerce mislini yaşasınlar..." cümleleri kazındı manşetlere...
"Tokat gibi..." diye nitelendirdiler....
Doğru, öyleydi ama bir de "yumruk" vardı o vasiyetin içinde;
Kadife bir eldiven içine sarılı olduğundan sıcağı sıcağına hissedilemedi belki etkisi ama manasına varınca demirden, çeliktendi; vicdan azabı ağırlığında çöktü; çökertti!
Şehidimiz diyordu ki;
"Kızımı önce Allah'a sonra annesine sonra da annem ve babama emanet ediyorum; hiçbir suretle devlete kızımı emanet etmiyorum.
Çıkıp kürsüden sakın ha konuşmasınlar 'emaneti emanetimizdir' diye..."
Bu "ret", 96 yıl geriye, yine ihanetin, işbirlikçiliğin, teslimiyetin faturasını canıyla ödemek zorunda bırakılan bir şehidimizin, "Millî Şehit Kemal Bey"in vasiyetine götürdü beni. Kemal Bey, bizzat "devlet"i temsil konumdakilerce katledilmiş olmasına karşın o gün çocuklarını "asil Türk Milleti'ne emanet" edebilmişti. "Fertler ölür, millet yaşar... Bu kahraman millet elbet onlara bakacaktır..." demişti. Ve bu kahraman milletin iradesiyle kurulan son Türk devleti de o gün Kemal Bey'in vasiyetinin gereğini yerine getirmiş; Atatürk, bizzat kendisi bu çocukları evlatlık edinmek istemiş, milletiyle birlikte şehidinin emanetlerini sahiplenmişti.
96 yıldaki en büyük dönüşümlerden biri sadece devlete değil millete güvenin; "millî birlik, beraberlik, dayanışma" duygularının da kaybedilmesi. Şehit polis memurunun vasiyetine de damga vuran, vatan evlatlarının "gözlerini arkada/açık" bırakan bu güvensizliğin yerine güçlü bir aidiyet hissi tesis etmeden; millî inançla kurulan devletin düştüğü yerden doğrulmasını; yeniden inşasını sağlamak mümkün olabilir mi?