Van izlenimleri...

Çırılçıplak dağların mavi yüreği bir göl, en büyük göl... Van bu ulu mavi yüreğin bir kıyıcığında. Bir kale, harap bir eski Van, iki cadde idi otuz yıl önce gördüğümde, şimdi almış başını gidiyor Erciş'e doğru. Edremit'le ise zaten birleşmiş.

Ve Van'ın sırtını dayadığı Erek Dağı... En güzel dağ ismi budur bana göre, erek, "gaye" yani, gayenin Öztürkçesi. "Ereğin garı menem/Gün vurdu erimerem/İstersen gücen mene/Men sene gücenmerem". Van'da yaşayan Azerbaycan kökenli yurttaşlarımızın şivesinin de yansıdığı bir türkü. Vanlı'nın ereği bitmiyor, bitmesin de zaten, ereği biten bitmiştir. Van şimdilerde kültür ve kitabı da erekliyor. Geçtiğimiz Cuma günü, Van Büyükşehir Belediyesince büyük bir kitap fuarı açıldı Van'da. Bendeniz de Van'a uçtum ve Cumartesi-Pazar günleri Nergiz Yayınları'nın standında "Atatürk Ekonomi ve Milliyetçilik" adlı kitabımı imzaladım.

İlk gün sönüktü, ikinci gün biraz daha hareketlendi fuar, umarım bu hafta daha da iyi olur.

Ancak, Van'da olmak yayınevi ve benim açımdan daha önemli... Oralarda olmak, ora insanının nabzını tutmak gerek, biz tutmazsak başkaları tutar. Bu başkaları ise dost olmayanlardır elbet. İlk günün akşamı, Nergiz Yayınları'nın sahibi ve yayın yönetmeni Ahmet Acar dostumun, bir arkadaşı gelip bizi aldı, Edremit'e gittik, Van Gölü kıyısında bir yerde, yiyip içtik. Kürtlerin çok ekmeğini yemiştim, Necdet adlı bu dostun izzet ve ikramlarıyla bu bir kez daha oldu. Necdet Bey, Van'da kitapçı ve şimdi sıkı durun HDP sempatizanı. Dolayısıyla sohbetimiz ve tartışmalarımız Kürt meselesi üstüne oldu. O benim görüşlerimi öğrenince şaşırdı, ben de onunkileri, sonunda kendisine şunu dedim: "Bu işin çözümü sizle bende kardeşim, konuşacağız işte böyle, birbirimizi anlamaya dinlemeye çalışacağız". Ve şimdi siz sevgili okurlara da diyorum ki "Her şey buradan göründüğü gibi değil, oraya gidiniz, oranın insanları ile konuşunuz".

Standımıza ikinci gün Doğan Haber Ajansı'ndan gazeteci arkadaşlar geldiler, eski bir DHA mensubu olan kardeşim Macit Gürbüz'ün (Macit Van'da da Hürriyet Haber Ajansı'nın bölge temsilciliğini de yapmıştı) yakın dostu DHA Van Büro Şefi Feyyat Bey yollamış. Benimle söyleşi yaptılar. Bir yerlerde yayınlanır mı? Bilemem, fakat hiç önemli değil, dostluk önemli, ilgi ve vefa önemli.

Ve dönüş saati... Geldiğimde Büyükşehir Belediyesi havaalanına araba gönderip aldırmıştı, şimdi yine bırakacaklar, ne ki bu kez yalnız değilim, arabada Abdurrahman Dilipak'la, Vehbi Vakkasoğlu da varlar. Vehbi Vakkasoğlu bana kendini takdim ediyor, ben de adımı ve Yeniçağ'ın yazarı olduğumu söylüyorum. Memleketimi soruyor, "Bayburt" diyorum, "Biz Bayburtluları çok severiz" diyor. Sonra yine soruyor, Çerkez ya da Çeçen'e benziyor muşum, öyle miymişim? "Yok değilim ama Çerkez ve Çeçenleri severim" diye yanıtlıyorum. Sonra Dilipak "Bayburt'ta Fettahoğulları var, yoksa onlardan mısınız?" diyor, "Onlar sizden efendim, ben onlardan değilim" diyorum gülüşüyorlar. Vakkasoğlu'nu sevdim, çok samimi ve belli ki milliyetçilik yönü ağır basan bir insan.

Evet... Kulaklarımda Hasret Gültekin'in sesinden o türkü ile biniyorum uçağa: "Gün olaydı, han olaydı/Gettiğin yer Van olaydı/Yattığın yer han olaydı".

Hoşça kal sevgili Van, hep kitapla kal, kitaplardan ilham al.

Yazarın Diğer Yazıları