Van depreminin akla getirdikleri
Allah bizi sınıyor galiba. Bir felaketten, başkasına koşuyoruz, başımızda dört sene oturacak felaket de cabası. Doğudaki deprem felaketlerine yabancı değiliz. Oradaki ihmale de. Kendimi bildim bileli, çocukluğumdan bu yana orada depremler meydana gelir, insanlar, yoksullar ölür. Deprem sonrası her seferinde yetkililer depreme dayanıklı konutlar, inşaatlar yapacaklarını söylerler ama üç ay sonra eski tas eski hamam.
Bu kez de öyle oldu. Deprem sırasında en fazla kayıp veren binalardan bir kısmı devlet adına yapılan konutlar ve binalar. Onu yapanlar ile o binaya iskân ruhsatı veren yetkililer şimdi mutlu olmalı. Aldıkları rüşvetler de gırtlaklarından yağ gibi geçiyor mu acaba? Baksanıza Yalova depremi sırasında yargılanan kişiler dışarıda. Yalnızca vatanseverler içeride.
Ben bu doğal afeti seyrederken bir kez daha ne kadar iptidai olduğumuzu anladım. Evet, cilamız güzel iyi de, içimiz boş. Anlatayım. Yıllar önce San Francisco depremini izlemek üzere gazete beni California’ya göndermişti. Kente düzenli uçak seferleri yapılmadığı için ABD’nin en büyük bir TV şebekesinde görevli haberci arkadaşlarımın kiraladığı özel uçakta bana da yer verdiler ve gittik.
Kente gece indik. Polis bizi jeneratörü olan bir otele götürdü. Kentte elektrikler kesikti ve bizi de gece sokağa çıkmamamız için uyardı. Ben gazeteci merakı ile gece sokağa çıktım ve polisin ne demek istediğini daha bir blok gitmeden anladım. Zira bazı zenci grupları kentin en pahalı mağazalarının vitrinini tuğla ile kırarak içindekileri yağmalıyorlardı. Derhal otele döndüm.
Sabah depremde çöken ve içinde çok sayıda insan ve otomobilin kaldığı katlı karayolu ve köprüler bölgesine geldik. Ancak gelir gelmez gördük ki bu yıkıntı bölgelerine giremiyoruz. İki olaydan dolayı. Birincisi yağmalama, ikincisi de kurtarma çalışmalarına engel olma olasılığı. Aynı şey kentte çöken binalar çevresinde de söz konusuydu. Yakınlarına sokulamadık ama uzaktan oraları gören daha güvenli yerlerden işimizi yapmamıza izin verildi.
Dün ben Van depremini seyrederken bunlar geldi aklıma. Kameramanlar enkaz üzerinde belki de altta kalan felaketzedelerin üzerinde gezerek çekim yapıyor ve olayları aktarıyordu. Tabii onlarla birlikte enkaz altından yaralı veya mal çıkarmak isteyen insanlar da enkaz üzerinde geziyordu. Kurtarma ekiplerinin “buradan çekilin” diye yalvarışları hâlâ kulağımda.
Bu arada televizyoncunun rating için enkaz altındaki bir kadınla konuşmayı uzatmak istemesine karşılık felaketzedenin şarjım bitmesin telefonu kapatacağım dedikçe muhabirin uzatması, bana Allah belanızı versin dedirtti.
Ama bu durum bizim mayamızda ve kültürümüzde var. Hatırlayın; trafik kazalarında yaralananları kurtarmak isteyen yardımsever vatandaşlarımızın öldürdüğü yaralıları.
Bu sahneyi Batı’da uygar bir ülkede
göremezsiniz. Burada bir kaç kez kazaya tanık oldum hatta bir kaçı da benim başımdan geçti. Kaza olunca acil yardım merkezi olan 911’e telefon edip durumu bildirmelerine karşılık ellerini bile
sürmeden başınızda bekler ve polis gelince de çeker giderler.
İşte anlatmak istediğim, elinizde son model telefon, altınızda son model otomobil olabilir ama kafanız hâlâ orta çağ mantığındaysa cilanız bir iki konuşmada silinir ve kültürsüzlüğünüz iyot gibi açığa çıkar.
Her neyse, Allah Van depreminde canını kaybedenlere rahmet eylesin, yakınlarına sabır versin ve felaketten etkilenenlere de yardımcı olsun.