Vahşete giden "kargo!.."
2016 yılının son gecesiydi...
Yüzlerce kişi 2017'ye eğlenerek girmek için İstanbul'un Beşiktaş ilçesinde bulunan Reina gece kulübünde toplanmıştı...
Kalabalık 2017'ye coşkuyla girmişti ki, yeni yılın ilk saatinde şoke edici bir olay sadece İstanbul'u değil, tüm dünyayı sarsmıştı...
1 Ocak 2017'de, saat 01.15'te sırt çantasıyla Reina'nın önüne gelen bir saldırgan kapıdaki güvenlik görevlilerini vurduktan ve içerideki polisi şehit ettikten sonra otomatik silahla çevreye kurşun yağdırdı...
Yüzlerce insan can havliyle çevreye kaçışırken, saldırgan kurbanlara ateş etmeye devam etti...
O gece tam 190 mermi ateşlenmişti... Saldırgan yaşanan panik sırasında olay yerinden kaçarken, geride 10'u Türk vatandaşı 39 ölü ve 79 yaralı kalmıştı...
Türkiye'yi derinden sarsan katliam sonrası güvenlik güçleri saldırganı yakalamak için onlarca operasyonda, 152 eve baskınlar düzenlendi...
Reinayı kana bulayan 1983 doğumlu Özbekistan vatandaşı Abdülkadir Masharipov, 17 Ocak’ta İstanbul Esenyurt'ta bir sitede yakalandı...
Vahşi eylemi düzenleyen Masharipov'un IŞİD üyesi olduğu ve "Ebu Muhammed el Horasani" kod adını kullandığı belirlendi...
Reina saldırısı sonrasında İstanbul, Konya, Hatay ve Kayseri'de 61 IŞİD yanlısı gözaltına alınırken, 642 yabancı uyruklu kişi de kamu güvenliği açısından tehdit oluşturdukları gerekçesiyle sınır dışı edildi...
Reina katliamı davasında 18'i tutuklu 57 sanık yargılanırken, tetikçi Abdulkadir Masharipov 40 kez ağırlaştırılmış müebbet ve 1368 yıl hapis cezasına çarptırıldı...
Saldırının planlayıcılarından olduğu belirlenen İlyas Mamaşaripov'a da 1432 yıl hapis cezası verildi...
Teröristler ve hücreleri...
Reina saldırısına 6 yıl sonra dikkat çekmemizin çok farklı gerekçeleri var...
Örneğin; Türkiye'deki 15 eylemde 400'den fazla yurttaşı ve güvenlik görevlisini katleden örgüt yapılan bütün operasyonlara rağmen hücreleşme faaliyetlerinden vazgeçmiyor...
Diğer önemli gerekçe de; IŞİD üyeleri sadece Suriye üzerinden sızmıyor... Kazakistan, Özbekistan ve Türkmenistan gibi ülkelerden gelen kaçaklar arasında da Selefi miltanlara rastlanıyor...
Nitekim Reina saldırısından sonra yurt genelinde yapılan operasyonlarda yakalananlar arasında sadece Irak, Suriye, Libya diğer Afrika ülkelerinden gelenler değil, Özbekler ve Kazaklar da bulunuyor...
Türkiye'de, Diyarbakır, Suruç, İstanbul Atatürk Havalimanı, Ankara ve Antep saldırılarından sonraki en büyük katliamlarından biri olan Reina saldırısına dikkat çekmemizin bir önemli nedeni ise durmayan IŞİD örgütlenmesi ve tabii ki yine Özbekistan bağlantısı...
Bu bağlantının gündeme gelmesinin nedeni sıradan bir IŞİD üyesinin yakalanması değil,
tüm dünyanın güvenliği açısından, Selefi terörünün bir kez daha ürkütücü bir eylemci kadrosu üzerinden deşifre edilmesi...
Dinci militan kadronun isim isim açığa çıkartılmasının çok önemli nedenleri var... Çünkü Türkiye bir dönem Hizbullah'ın 20 bin kişilik militan listesini tartışıyorken, Diyarbakır Emniyet Müdürü Gaffar Okan suikastinde olduğu gibi çok kanlı eylemler de yaşanmıştı...
15-20 Ocak 2003'te, İstanbul'da iki sinagog, İngiltere Başkonsolosluğu ve HSBC Bank Genel Müdürlüğü'ne saldırarak 60'tan fazla kişiyi katleden El Kaide'nin binlerce kişilik sempatizanı ve militanının olması da, bir zamanlar ülkenin en büyük meselelerinden biriydi...
Havaalanında operasyon ve pusu!..
Hizbullah siyasallaşırken, El Kaide Türkiye'deki yüzlerce eylemin ardından, Irak ve Libya'dan sonra Suriye'de de darbe alırken, son yıllarda ise IŞİD kılığında meydana çıkmıştı...
İşte örgüt lideri Ebubebekir Bağdadi'nin 2019'daki ABD operasyonunda öldürülmesinden sonra IŞİD'in yeni lideri İbrahim El Kureyşi de 2022'de etkisiz hale getirilince, örgüte yönelik Irak, Libya, Suriye ve Türkiye'de yapılan operasyonlar IŞİD'in militan kadrolarını yeraltına çekilmeye zorlamıştı...
Yeraltına çekilme faaliyeti sırasında örgütün 10 bine yakın militanının bilgilerini içeren dijital bir dosyanın kaybolmasının ardından IŞİD'i tehdit olmaktan tamamen çıkarmaya çalışan ülkeler harekete geçmişti...
İşte bu tehdidi önlemeye karşı İstanbul'da yapılan bir operasyon ise çok tehlikeli bir örgütlenmeyi ortaya çıkardı...
Sabah gazetesine dün yansıyan habere göre, İstanbul polisi IŞİD'e karşı telefon dinlemesi yaparken 5 İranlı istihbaratçının Özbekistan'daki örgüt üyeleri ile "kargo" pazarlığı yaptığını öğrenmiş...
Dikkat çekici bu istihbaratın ardından, aylar süren teknik takip sonrası dijital bir kargonun 8,5 milyon euro karşılığında İstanbul Havalimanı'nda el değiştireceği saptanmış...
Havaalanındaki operasyonda gözaltına alınan bir kuryenin üzerinden IŞİD'in 9.952 kişilik "Yalnız Kurt" adı verilen militanlarının listesi çıkmış...
CIA ve MOSAD gibi büyük istihbarat servislerinin yıllardır peşinde olduğu terörist listesinin İstanbul polisi tarafından ele geçirilmesi elbette büyük başarı ama, bu olayın perde gerisindeki tehdit her açıdan ürkütücü...
Aralarında İranlılar'ın da bulunduğu 5 ajandan ikisi tutuklanırken, dijital arşivde yer alan isimlerin daha önce deşifre olmamış militanlar çıkması, Suriye operasyonlarında savrulan örgütün yeniden hücreleşmeye başladığının ürkütücü bir işareti sayılmış...
Bu operasyon bir yandan "IŞİD Türkiye'de ne yapmaya çalışıyor" sorusunu öne çıkartırken, diğer taraftan da Suriye, Libya, Irak, Afrika ülkeleri ve Türk cumhuriyetlerinden kaçak olarak Türkiye'ye girenler arasından kaç teröristin sızdığı sorusu da yaşamsal bir hal alıyor...
Türk güvenlik güçleri yeni Reina katliamlarına sebep olabilecek örgütlenme ve ilişkileri çok daha yakından takip ediyor olmalı ama, "cihad bölgeleri" olarak nitelenen ülkelerdeki çatışmalarda daha önce El Kaide ve IŞİD üyesi en az 600 Türk vatandaşının ölmüş olması ve neredeyse her hafta dinci örgüte karşı yurt genelinde operasyonlar yapılması, Selefi terörünün pusuda durmaya devam ettiğini gösteriyor...
FETÖ, PKK, IŞİD; emperyalizm Türkiye üzerindeki tehdidinden vazgeçmiyor vesselam!.