İHA’nın haberine göre; Tüm Türkiye’nin kilitlendiği seçimlerin sona ermesiyle, seçim sürecinin insan psikolojisi üzerindeki etkilerini uzmanı değerlendirdi.
Bu etkilerle nasıl başa çıkılması gerektiğini de anlatan Uzman Dr. Selin Yurdakul şunları belirtti:
“Seçim ile birlikte taraflar arasındaki gerilim günden güne artıyor. Her yerde hararetli siyaset tartışmalarına şahit oluyoruz. En sakin insanlar bile kendilerini fikirlerini savunurken, sesini yükseltir halde bulabiliyor. Ülkenin siyasi geleceği ve bizi yöneten kişiler psikolojik açıdan bizi derinden etkiliyor. Gelecek kaygısı ve güven duygusu dışında bütüne baktığımızda siyaset ve siyasetçiler hakkındaki görüşleri insanlar hakkında sandığımızdan fazla şey anlatıyor olabilir. Beynimiz bilmediği bir duyguyu karşı tarafta tanıyamaz. Bu sebeple bir başka kişide görülen tüm olumlu ve olumsuz özellikler aslında bakan kişiyle ilgilidir. Kendimiz gibi insanları severiz. Olumlu özellikler için bu bağlantıyı kurmak çok kolaydır. Örneğin kişi dürüst biriyse ve bu özelliğini daha da arttırmak istiyorsa dürüst siyasetçilere daha çok yakın hisseder. Ya da beğendiği siyasetçinin dürüstlük özelliğini daha çok vurgular”
“SİYASETÇİLER HAKKINDAKİ KONUŞULAN HER ŞEY ASLINDA KİŞİNİN KENDİSİYLE İLGİLİDİR”
İnsanların bu süreçte siyasetçiler hakkında konuştuklarının aslında kendi yansımaları olduğunu ifade eden Yurdakul, “Şaşırtıcı olan aynı şeyin olumsuz özellikler için de geçerli olmasıdır. Psikolojide Jung bunu ‘gölge taraf’ olarak tanımlar. Herkesin kendinden bile sakladığı temas etmekte zorlandığı bir gölge tarafı vardır. Kendinde tahammül edemediği bu özellikleri kişi karşısındakinde görmeye dayanamaz. Diyelim ki beğenmediği siyasetçinin baskıcı olmasından şikayet ediyor. O zaman kendisinin de insanlara baskı yapan bir tarafı var ve bu özelliğinden çok da memnun değil, değiştirmek istiyor diye düşünebiliriz. Bu açıdan bakıldığında siyasetçiler hakkındaki konuşulan her şey aslında kişinin kendisiyle ilgilidir. Dünyayı değiştirmek ülkeyi geliştirmek için yapılacak en anlamlı şey belki de kendi kişisel gelişimi üzerine çalışmaktır” diye konuştu.
“ÖTEKİLEŞTİRME İHTİYACI ASLINDA İÇİNDEKİ KÖTÜYÜ BAŞKALARINA YANSITARAK İYİ HİSSETME İHTİYACIDIR”
Yurdakul, açıklamasını şu sözlerle bitirdi:
“Bizi yöneten kişiler toplumun bütününü temsil eder. Toplumun bir parçası olarak daha iyi yönetilmek ve ülkece ilerlemek istiyorsak bize de görev düşer. Kendi öfke problemini halledememiş bir kişinin yöneticiler hakkında çok sinirli diye şikayet etmesi bir işe yaramaz. Bir konuda memnun değilsek yapılacak en önemli şey çözümü için sorumluluk almak ve harekete geçmektir. Şikayet etmek bir anlamda iyi hissettirir ancak çözüme bir katkı sağlamaz. Karşı tarafın dar görüşlü olduğundan şikayet ederken sadece onun kötü yanlarına odaklanmak da dar görüşlülüğün başka bir örneğidir. Farklı fikirlere saygı duyabilmek ruhsal olgunluk ifadesidir. Gerçekte kimse tamamen iyi ya da kötü değildir. Siyasi partiler ve siyasetçiler için de aynı şey geçerlidir. Psikolojide bu her şeyi siyah beyaz görme eğilimi ‘Bölme Mekanizması’ olarak tanımlanır. İnsanlar kendi içlerindeki siyah parçaya temas etmek istemediklerinde onu karşı tarafa yansıtırlar. O siyah, yani kötü parça olduğunda kişi beyaz, yani iyi parçadadır. Toplumlarda sıkça gördüğümüz ötekileştirme ihtiyacı aslında içindeki kötüyü başkalarına yansıtarak iyi hissetme ihtiyacıdır. Farklı fikirlerin zenginliği bizi geliştirir. Kendimizi iyi ve kötü parçalarımızla kabul ettiğimizde karşımızdakini de bölmeden bütün olarak görebiliriz. Kolektif olarak bakış açımızı değiştirmeye başladığımızda ve herkes kendi üzerine düşen payı uyguladığında dalga dalga çevremizden tüm dünyaya yayılan bir değişim halkası başlar. Mevlâna’dan bir alıntıyla sözlerimi tamamlamak istiyorum; ‘Dün akıllıydım dünyayı değiştirmek istedim. Bugün bilgeyim kendimi değiştiriyorum’”