Uzaklarda dertleşenler '78 kuşağı ülkücüleri...
Ahde Vefa ve Turan Derneği belirli zaman aralıklarıyla '78 kuşağı ülkücülerini bir araya getiriyor. Harun Merâl'in öncülüğünde Konya'da faaliyet gösteriyorlar...
23 Aralık Cumartesi Konya Mevlâna Kültür Merkezi'nde İç Anadolu'da Ülkü Ocakları'nda görev yapmış ya da İç Anadolu cezâevlerinde yatmış '78 ülkücüler kuşağı ülkücüler bir aradaydı Harun Merâl'in dâvetiyle...
"Kar kış kıyâmet" demeden, "yollar kar ve buzla kaplı" demeden, "soğuk" demeden, "uzak" demeden, "yorucu" demeden, "yâ hû kardeşim zâten moralimiz bozuk" demeden yüzlerce kilometre yol yapıp o dâvete icâbet etti '78 kuşağı ülkücüleri...
Davut Haskırış, Erdoğan Aslıyüce, Ömer Ay, Efendi Barutçu, Ökkeş Şendiller, Ahmet Malkan, Ali İhsan Yıldırım, Selahattin Arpacı, Abdullah Topaç, Halil Sünnü, Kemal Aydın, Ahmet Koçak, Suat Telatar, Nurettin Taşar, Turgut Kaya, Mahmut Yaraş, Mustafa Celepçi, Halil İbrahim Kara, Ulvi Batu, Musa Erarıcı, Vehbi Gökdemir, Erbil Aksoylu, Ertan Bilici, Musa Karaçor, Halil Seyhan, Nevzat Kale, Ümit Deniz Kulluk, Ramazan Hodaloğlu, Ahmet Arıkan ve isimlerini sayamadığım '78 kuşağı yüzlerce ülkücü o salondaydı...
Yola çıkmalarına rağmen gelemeyen ve yola çıkamayanlar da isimleri okunarak yâd edildi...
Ve ağzına kadar '78 kuşağı ülkücülerle dolu bir salon...
Son derece düzenli bir organizasyon...
Sahnede Esat Kabaklı... Şiirler okuyor...
Ardından, "Marş söyleyelim mi?" diyor...
Marş söylemek ve '78 kuşağı ülkücüler yan yana gelince ortaya âhenkli bir koro çıkıyor, ülkücülerin korosu...
"Vur Bozkurdum vur tilkiye, vur kurtulsun Türkiye" ile başlıyor marşlar...
"Ok bir kez çıktı yaydan, Geçtik düğünden toydan, Şimdi hep meydan meydan, Söylenecek söz menem..."
Şehid Süleyman Özmen'in ülküdaşları söylüyor marşı...
Ardından "Çırpınırdı Karadeniz" söyleniyor...
Ve Esat Kabaklı da dinleyici oluyor, mikrofonu salona uzatıyor...
Bir yandan marşa eşlik ediyorum, bir yandan da buram buram ülkücü terbiye yayılan salonda oluşan o âhenkli koroyu dinliyorum... Henüz daha delikanlılık yaşlarında hançereleri yırtılırcasına bu marşları okuyan ve artık 60'lı yaşlarında ömür süren ülkücülerin sesi hüzünlü çıkıyor. Sanki defalarca hüzün provası yapmış gibi hüzünlü ve kırgın... Gür bir ses yükselmiyor salondan aslında, o hüznün, kırgınlığın sesi sarıyor salonu...
70'li yılların ateşle imtihanından, 12 Eylül'ün darbesinin idam sehpalarından, ışıksız hücrelerinden, mazgal deliklerinden, hasret yüklü voltalarından, geriye ancak ıstırap yüklü anne-baba ziyaretlerinden geçmiş bir nesil ismi de o toplantı kadar mânidar ve hazin Ahde Vefâ Derneği'nin ve ülküdaşları Harun Merâl'in dâvetine icabet ederek salonda cem olmuşlar ve marşlarla saf tutmuşlardı. Demek ki bir olmak, iri olmak, diri olmak dâveti aldığında ülkücüler şartlar ne olursa olsun dâvete icâbet ediyorlardı... Onları bir arada tutacak bir irâde olsundu yeter ki; parçalamayan, küstürmeyen, kırmayan, dışlamayan, kıymet bilen, vefâ duyan, sadâkat duyan bir irâde. Belki de derneğin ismi o sebeple 'ahde vefa' idi...
Bâzen Türkiye'de ne tür bir siyâsî kötülük olursa olsun, hepsinin sebebinin '78 neslinin Türkiye'yi yönetmesini engellemek için olduğunu düşünüyorum...
En başta kendi bağlı oldukları siyâsî yapıdan ve devlet katlarından uzak tutulan '78 nesli...
Yani Ülkü Ocakları nesli...
Eskiler 'vâ-esefâ...' derlerdi...
Esefler olsun....
Şâir ne güzel söylemiş:
"Dağlar gibi gençlerdi, âlemde perîşân oldular..."
Harun Merâl ve onun şahsında Ahde Vefa ve Turan Derneği'nde mesâi sarf eden tüm ülküdaşlarımız samimî bir teşekkürü hak ediyorlar, çünkü güzel işler yapıyorlar...
'Bizimkisi Bir Ocak Hikâyesi'nin ve 'Ülkücü Hareket'in Kronolojisi'nin imza gününü de tertip eden ve Kürşad Özkaynar ile Kadir Yiğit'le bizi imza gününde bir araya getiren Harun Meral'e ve arkadaşlarına, Ali Bulgurcu'ya ve Konya'daki tüm dostlara teşekkür ediyorum... Allah yollarını açık etsin...