Uymayan ne olsun!

İktidarın, toplumsal itirazı, meslek kuruluşlarının haklı, akla ve mantığa uygun gerekçelerle ortaya koydukları karşı çıkışı, muhalefetin artık siyasiden çok vicdani olan uyarı ve çağrılarını yok saydığı bir "Anayasa''ya karşı durumu yasalaştırma", "fiili durumu resmîleştirme" girişimiyle daha karşı karşıyayız.

Bunu son yaptıklarında başımıza gelenleri unutan varsa eğer; kendisini öz yurdunda yabancı hissettiği sokaklara, adliye koridorlarına, market raflarına bir baksın.

Yıllarca millî vicdandan yükselen sese sağır kaldıktan sonra şimdi artık sadece kendi midesine kulak kabartsın!

Benzeri bir tecrübeyi daha kaldırmaya mecali kaldıysa da buyursun sessiz kalsın; mevzuyu sadece bir meslek grubunun gailesi saysın. Kendisini ırgalamadığına inansın!

*

Hanidir kafalarındaydı.

Hemen her fırsatta dile döküp, bunu bir "hiza sopası" yapmaya çalışıyorlardı.

Düğmeye bastılar; artık masada!

Sahada kazanılan bütün yetkilerin, kürsüde hükümsüzleştiği bir parlamento ortamında, kılıfına uydurmuş olunca "millî iradenin onayıyla çıktı" sayacaklar.

*

Basın Kanunu''nda yapmak istenen değişikliklerden söz ediyorum; bildiğiniz adıyla "sosyal medya yasası"ndan.

Soranlara, "Dezenformasyona karşı" diyorlar.

"Muhalefetin sesini kısma" niyetleri yokmuş.

"Yalan haberi kasıtlı olarak üretme ve yayma eyleminin, dezenformasyonun birey ve toplumun iradesini ipotek altına alan ve vatandaşların gerçek bilgiye ulaşma imkânını engelleyen ciddi bir tehdit hâline geldiği"ni fark etmişler. Buna dur diyecekmişler.

*

İktidarın sesini kısacaklar zahir!

Malum, Goebbels''e bile rahmet okutanlar o cenahtalar!

*

Gezi protestolarında, olayı haklı bir mücadele olmaktan çıkarıp da hedefinde inancın, muhafazakâr yaşam tarzının bulunduğu bir saldırı girişimine dönüştürmek ve toplumu bu paralelde konsolide edebilmek için, "Kabataş''ta, deri pantolonlu, üstleri çıplak onlarca erkeğin, durakta tramvay bekleyen başörtülü bacımıza saldırdığı, içinde bebeğinin bulunduğu puseti tekmeleyip devirdiği, bacımızın üzerine işediği" yalanını uydurdular.

Bu yalan haberi köşe köşe, sayfa sayfa, ekran ekran yaydılar.

Fazla fantastik bulanları "dilleri kaba, vicdanları taş" olmakla suçladılar.

Bir tek neyi yapmadılar peki?

Kanıtlamayı!

Tarantino filmlerine taş çıkartacak bu senaryonun kurgu değil de gerçek olduğunu kanıtlayacak tek delil sunamadılar.

"Göreceğimizi" söyledikleri kamera görüntülerini bekliyoruz hâlâ; 9 yıldır!

*

Hatırlayın o günlerde ortaya konan, can alan, protestolarla hiç ilgisi olmayan evinden çıkıp ekmek almaya giden vatandaşları bile sakat bırakan, çocukların canını alan "orantısız şiddet"i;

İşte o şiddetli müdahaleden kaçıp da "Allah''ın evi"ne sığınan gençlerin camiyi işgal ettiğini söylediler.

Yetmemiş, iddiaya göre polis kuşatması altında partilemişlerdi; camide içki içmişlerdi!!

Videosu vardı; "o cuma" yayınlayacaklardı.

9 yıldır yayınlanmadı o da!

Ama hâlâ tekrarlayıp duruyorlar; çıkarıp da tek kare görüntüsünü yayınlayamadıkları, olayın birinci derecedeki tanığı olan din adamının da yalanladığı iddiayı!

*

Hangi birini sayalım;

Kuddusi Okkır, "Ergenekon''un kasası"ydı.

Türkan Saylan, "Burs verdiği kız öğrencileri genç subaylara peşkeş çekiyor"du.

Türk Ordusu, "Fatih Camii''ni bombalayacak"tı.

Müyesser Yıldız, "Casus"tu.

Mansur Yavaş, "Su saatlerini PKK''lılara okutturacak"tı.

*

Bu kepazeliğe son verecek, sayısız insanın kariyerine, sağlığına, ailesine, hayatına mal olan bu haysiyet cellatlığına karşı bir "Yalan haber" kanunu bence de çıkaralım.

Eyvallah da…

Uymayan eğri büğrü olsun mu?

*

Sanırsın mevcut yasal çerçeve "Halkı aldatabilirsin, kandırabilirsin, haysiyet cellatlığı yapabilirsin" diyor gazetecilere;

Uygulamada tarafgirlik, çifte standart arşı alaya çıktıktan sonra bırakınız bizatihi "muhalefet etmeyi" suça dönüştürecek, kavramların içini boşaltıp, sadece iktidar için makbul olanı "gerçek" sayacak taslağı, kağıt üzerinde dünyanın en adil düzenlemesini yapsanız ne olur ki!

///////////////////////

SORU-YORUM

-------------------

Son dönemde artan sokak köpeği saldırılarına karşı iktidardan muazzam bir çözüm önerisi geldi;

Ağaç ol!

Bir sokak köpeğinin bizim için tehdit/tehlikeye dönüşebileceğini hissettiğimizde "ağaç" pozisyonu alır ve ellerimizi birleştirip, içimizden "Benim sana bir zararım olmayacak, sen de bana zarar vermeden yanımdan uzaklaşır mısın" diye diye 50''ye, 60''a kadar sayarsak, kendimizi kurtarabilir mişiz.

Acaba aynı yöntem ülkemizi kurtarmaya da yarar mı?

Ağaç olup vatanımıza kök salarak sımsıkı sarılsak ve "Benden uzaklaş" diye diye 2023''e kadar saysak mesela; kurtulmak mümkün olur mu memlekete musallat olan kafadan?

////////////////////////////

DENİZLİ''DE BULUŞALIM

Dün duyurmuştum.

Sonradan "Aa, öyle mi?", "Ne zaman geldiniz?" , "Duymadık", "Bilmiyorduk" olmasın diye bugün bir kere daha not düşeyim:

Bugün, Denizli/Merkezefendi''deyiz.

Merkezefendi Belediyesi''nin düzenlediği Kitap Günleri kapsamında, aralarında Murat Ağırel ve Yavuz Selim Demirağ''ın da bulunduğu çok sayıda gazeteci ve yazarla birlikte, Belediye Kültür Merkezi''nde kitaplarımızı imzalayacağız.

Öğleden sonra gelirseniz; illa ki rastlaşırız…

Yazarın Diğer Yazıları