Uyanık olmak zamanıdır!
Türkiye'ye yönelik elli yıllık terör iki ana damardan beslenmiştir. 1966-1992 yılları arasında Türkiye'deki terör ideolojik kaynaklıdır. Bu dönemde teröre başvuranlar bu karakteri icabı sağcı-solcu, faşist-komünist gibi deyimlerle tarif edilirdi.
SSCB'nin çözülmesiyle birlikte bütün dünyada olduğu gibi Türkiye'deki terörün ideolojik gerekçeleri de çökmüştür. 1992 yılı sonrası Türkiye'de terör yöneticileri etnik vurguyu önceledikleri bir terör biçimine dönüşmüştür.
Soğuk savaş döneminde ideolojik gerekçelerle yürütülen terör, aynı adamlar tarafından bu defa etnik gerekçelerle yönetilmeye çalışılmıştır.
Türkiye'deki terör bir bütündür!
IŞİD'e gelinceye kadar dini hassasiyetler istismar edilerek Türkiye'de gerçekleştirilen terör, etnik ve ideolojik yapıların gölgesinde kalmıştı. IŞİD ve FETÖ terörünün zuhuruyla dinsel görüntülü terör faaliyetleri ideolojik ve etnik öğeleri yedeğine almıştır.
Türkiye'ye yönelik terör faaliyetleri özü itibarıyla aynı amaca hizmet etmektedir. Gerek PKK ve IŞİD gerekse FETÖ ve DHKP-C'nin eylemleri Türkiye'nin bölgedeki nüfuzunu kırmak ve ülke içinde de istikrarsızlık yaratarak Türkiye'nin elini zayıflatmak amacına yöneliktir.
Son zamanlarda yoğunlaşan terör olayları, ABD'nin ve Batılı güçlerin Suriye ve Irak'ta yaptıkları yeni düzenleme için ellerini güçlendirmek, Türkiye'nin ise nüfuzunu kırmak amacına yöneliktir.
Türkiye'nin Rusya-İran yakınlaşması ABD ve Batı'nın acilen düğmeye basmasına neden olmuştur.
Sürekli bir biçimde terörle oyalanması, iç kargaşaya odaklanarak çevresinde olan bitenle ilgilenmesinin engellenmesi, ülkenin içeride meşgul edilmesi Türkiye düşmanı uluslararası bir stratejidir.
Bu stratejiye, Türkiye'nin güçlenmesini kendi çıkarlarına aykırı gören her aktör destek vermektedir.
İster dinsel ve etnik gerekçeli isterse ideolojik olsun gerçekleştirilen her terörist eylemin, Türkiye'ye düşman olan aynı merkez tarafından organize edildiği açıktır.
Adı farklı amaçları aynı olan terör örgütleri!
Bu bağlamda PKK'nın başlattığı "devrimci halk savaşı", FETÖ'cü darbe girişimi, IŞİD'in canlı bomba eylemleri, DHKP-C'nin suikastları hep aynı amaca hizmet etmektedir.
15 Temmuz öncesi, IŞİD ile PKK'nın hem birbirlerine hem de Türkiye'ye karşı belirli periyotlarla gerçekleştirdiği terör eylemleri de aynı merkezler tarafından yönetilmiştir.
PKK'nın "devrimci halk savaşı" umuduyla başlattığı hendekli "özerklik" kalkışması, ciddi darbeler yiyip köşeye sıkışınca, 15 Temmuz'da devreye FETÖ sokuldu. FETÖ'nün darbe girişimi başarısız olunca derhal devreye tekrar PKK sokuldu.
Darbe girişimini hazırlık için kullanan PKK, FETÖ'nün kanlı girişimi başarısız olunca bütün bombalı araç unsurlarını harekete geçirdi.
PKK terör örgütünün organize ve senkronize olarak aynı anda dört-beş ilde kanlı eylem gerçekleştirmesi ciddi bir mesajdır.
Aynı anda Bitlis, Hakkari, Elazığ ve Van'da bombalı araçlarla yapılan PKK saldırısı, dikkatleri FETÖ'den PKK'ya çekme operasyonuydu.
Bu durum TSK'nın içine sızanların PKK'nın da içine sızdığını gösterir.
İhmaller ve ihtimaller!
Kurtuluş Savaşını yöneten Gazi Meclis'i bombalayanların, PKK ile ölümüne savaşan Polis Özel Harekâtı'nı bombalayarak elliye aşkın vatan evladını şehit edenlerin, vatandaşın üzerine tank sürenlerin Türk milleti ile alakasının olmayacağı açıktır. Bu hain girişim sahiplerinin aynı zamanda PKK'nın amacına hizmet ettiği de ortadadır.
Başarısızlığa uğramış olan darbe ya da işgal girişiminin ardından PKK'nın çok yönlü olarak saldırı gerçekleştirebilmesi, Ankara'yı bombalayanların PKK'nın önünü açtıklarının kanıtıdır.
Dahası TSK'nın içine sızanların PKK'nın içine de sızmış olma ihtimalleri yüksektir. FETÖ'yle uğraşan güvenlik güçlerine yönelik bombalı ve çok yönlü saldırılar bu gerçeğin sonucudur.
FETÖ unsurları, Ankara ile her türlü bağını kesmiş olarak Kandil ile yeni bir bağlantı kurmuş olabilirler. Bu bağlamda her türlü istihbaratı PKK'ya aktarmaları da muhtemeldir.
Başta güvenlik birimleri olmak üzere herkes uyanık olmalıdır!