Utanmaya değer...

On gün kadar oldu herhalde; ailevi bir nedenle Tekirdağ’daydım. -Bilen bilir, avuç içi kadar şehirdir; her yer yürüme mesafesinde- Çarşıda yürüyorum ben de... MHP Tekirdağ İl Başkanı Enez Kaplan’la karşılaştım. Yanında partisinin eski merkez ilçe başkanı.

Daha selam-sabah faslından ayaküstü vatan kurtarma muhabbetine geçmemiştik; yine MHP’de siyaset yapan gençlerden biri yaklaştı:

- Gazeteciler biliyordur bu işleri, ne yapacakmış Genel Merkez?.. Kapatacaklar mı imza veren il teşkilatlarını, il başkanlarını ihraç edeceklermiş öyle mi?..

Ben safiyane:

- Yok canım olur mu öyle şey... Yapmazlar... Yapamazlar yani... Üç-beş kişi değil ki; onlarca il başkanı, ilçe başkanı, ilçe belediye başkanları... Hangi birini alacaklar? Hangi birini kapatacaklar? Delege neredeyse yarı yarıya imza vermiş; infial olur. Parti içinde yaratacağı kırılmayı, çözülmeyi geçtim “resmen partili” olmayan, “teşkilatçı” olmayan, sadece bir vatandaşlık görevi olarak oy kullanan ve bu esnada da tercihini MHP’den yana yapan seçmende de, potansiyel MHP seçmeninde de partinin meşruiyetine dair ciddi bir tartışma başlatır... İntihar gibi; MHP’nin kendi kurumsal varlığına böyle bir şey yapacağını sanmıyorum...

* * *

Sonu gelmez “Polyanna New Hampshire’dan bildiriyor” tadındaki “olmaz öyle şey”lerimin olacağından, hem de öyle çok uzun vadede değil üç vakte kadar olacağından o kadar emindi ki İl Başkanı Kaplan araya girdi:

- Amaaaan, alırlarsa alsınlar kardeşim. Bunu göze almasaydık zaten bu yola çıkmazdık. Kendimizi saklardık...

Nitekim;

Birkaç gün önce başlayan “teşkilat kapatma” hamlesinden Tekirdağ da nasibini adı.

* * *

Tesadüfen karşılaşıp da ayaküstü yaptığımız bu konuşmanın benzerlerini, daha iyimserlerini, daha kötümserlerini, daha ılımlılarını, çok daha rest içerenlerini binlerce insan, aylardır yapıyor zaten Türkiye’nin her yerinde. Çok tanık olduğum halde alelade diyaloglar haline geldiğinden hiçbirini bu köşeye taşıma gereği duymadım bugüne kadar;

Bilinmeyen bir yanı, sıra dışı bir tarafı, “yeni” olma özelliği velhasıl “haber değeri” yoktu nazarımda.

Bugün anımsayıp, anımsatma nedenime gelince;

Sessizlik!

* * *

MHP gibi bir siyasi partide sırf parti tüzüğünün kendilerine verdiği hakkı kullanıp da olağanüstü kurultay talep ettiklerini bildirdikleri, bunu imza vermek suretiyle belgeledikleri için partinin omurgasını oluşturan teşkilatlar kapatılıyor ve...

Ve hiçbir şey...

Gürültü yok... Patırtı yok... Bu muameleye uğrayan partililerin şahısları etrafında genişleyen kenetlenme halkalarından başka hiçbir şey yok. “Büyüklerimiz öyle uygun görmüş” deyip kaderlerine razı olduklarından değil, boyunları kıldan ince olduğundan değil, kızmaya bile değer görmediklerinden böyle sakinler.

Bu sürecin belirleyici siyasi aktörlerinden, Olağanüstü Kurultay toplanır ve gerekli tüzük değişikliği yapılırsa, seçimli kongredeki adaylığını şimdiden ilan eden Meral Akşener’e dün Yeniçağ’a yaptığı ziyarette dehşetengiz ifadelerle sordu arkadaşlarımız bu “teşkilat kapatma” mevzunu. Tek kelimeyle cevapladı:

- Çılgınlık!

Sonra sustu.

* * *

1 Kasım seçimlerinden hemen sonra yazdığım yazılardan birinde “Milliyetçi Hareket Partisi yöneticileri kendilerine dönük eleştirilere öfkelenmek yerine eleştirilmeye değer görüldükleri için sevinsinler” demiş ve eklemiştim;

“Demek ki hâlâ ümit var...”

Dün sabah CNN Türk’te, Ebru Baki, Parametre’deki daimi konukları Hürriyet Ankara Temsilcisi Deniz Zeyrek ve Posta Genel Yayın Yönetmeni Hakan Çelik’e MHP’deki süreci sorarken söze “Eğer konuşmaya değer buluyorsanız...” diye başladı.

Uzatmayacağım.

Ülke gündeminde varlığını “konuşmaya bile değer bulunmayan” hale getirmiş olmak utanmaya değer mi?

Var mı üzerinde böyle bir sorumluluk hisseden biri/birileri?

Yazarın Diğer Yazıları