Utanma duygusu kaybolmuştur, hükümsüzdür!
Hırsızlık ve yolsuzluk kötü bir şey ama ondan daha kötü olanı bu hırsızlık ve yolsuzluğun herhangi bir grup tarafından üniforma gibi giyilmesi... Benzer ‘grup dayanışması’na belgesel oynatan kanallarda rastlıyoruz sık sık...
Biri boynuna diş geçiriyor avın, diğeri karnına, bir başkası baldırına... Herkesin görevi belli... Dayanışma yoksa, avcı olmaktan çıkıp, av bile olabiliyorlar... O yüzden disiplin çok mühim...
İnsanı hayvanlardan ayıran en büyük özelliklerden birisi, tüm canlılar içinde yüzü kızaran tek canlı olması... Utandığında, suçüstü yakalandığında, heyecanlandığında, sinirlendiğinde, çok enerji harcadığında, bazen övüldüğünde yüzü kızarır... Kafesin içine doğru atılan fıstığı kapmak için kırk takla atan maymun vardır da kötü bir şey yaptığında yüzü kızaran maymun yoktur meselâ...
Eğer her şeyi hortumlamaya şartlanmış ‘kâr damarı’ yoksa ‘ar damarı’ vardır ve o damar kişinin utanması gerektiği yerde yüzünü kızartır... ‘Yüz kızarma’ eylemini çoktan tedavülden kaldırıp, grup dayanışması içinde hareket edenler ahirette ‘grup indirimi’ bekliyor olabilirler belki de, kim bilir!..
Otomobil çalıp, sanayide parçalayan veyahut da evleri, marketleri, iş yerlerini soyan adi hırsızların bazı tavırlarına son derece saygı duyuyorum... Bir kere yaptıkları işin hırsızlık olduğunu çok iyi biliyorlar, bildikleri gibi halkın da bildiğini kabul ediyorlar... Bu, günümüzde önemli bir meziyet...
Kamera görünce, hayvanlardan farklı olarak birçoğunun yüzü kızarıyor, “Akşam televizyonda yayınlanınca millete rezil kepaze olacağız” diye... Caddelerde, bulvarlarda, koridorlarda göğüslerini gere gere, podyumda yürür gibi yürümüyorlar... Karakoldan adliyeye götürülürken bekleyen kamera varsa yüzlerini kapatıyorlar... Başka bir canlı türü gibi değil, tipik bir insan gibi davranıyorlar...
Yalanları da ‘kutsal’ değil, son derece sıradandır... “Mahalle tehlikedeydi, komplo, kumpas” filandan ziyade, en fazla “Ben yapmadım, iftira” veya indirim alırım ümidiyle “Çocuğum hastaydı, kredi kartı borcumu ödeyemedim” türündendir...
Utanma duygusu bir kere kaybedilmeye görsün, polis radyosundan da cami hoparlöründen de anons etseniz bulamazsınız... Yüz perdesi kalkmış, göz dönmüştür... Artık Peygamberin “Utanma hissinin kaynağı imandandır” hadis-i şerifi de sonuç vermez...
Modern dünya utanma duygusuna isim bulmuş: Sosyal fobi... Bir tür rahatsızlık ama sevimli bir rahatsızlık... Utangaçları da ‘kimseye zararı olmayan insanlar’ olarak tanımlamışlar... Utangaçlar utanacak bir şey olduğunda zaten içine kapanırlar, kendilerini çevreden soyutlamaya çalışırlar...
Ya utanmazlar... Onlar takım oyununu severler... ‘Uzayan kol bizden olsun’ felsefesine bayılırlar, gücün ‘birlikte hareket’ten kaynaklandığını, en küçük bir dağılmada başlarına ne geleceğini iyi bilirler... Koku alma yetenekleri son derece gelişkin olduğu için tehlikeyi önceden sezerler...
Bu yüzden utanmazlık, sadece sıradan bir hayvanîlik özelliği değil, bir bilim dalı, bir felsefe, bir hayat tarzı... Yetişkin bir utanmaz, bir batında dilediği kadar yalan söyleyebilir, dilediği kadar avlanabilir, yüzü kızarmadan fotosentezle geçiniyormuş muamelesi yapabilir...
Mesele, suç veya günah değil... İnsan varsa bunlar da olacaktır... Mesele bunların kurumsal kimliğe ve dokunulmazlığa kavuşmuş olması... Mesele, ar damarının sakatatçıya, utanma duygusunun çöp poşetine düşmüş olması... Mesele, kimi insanlarla hayvanlar arasındaki anatomik mesafenin kapanmaya yüz tutması... Mesele Tatar Ramazan’ın savunulacak eylemini bütün mahkûmların savunması gibi utanmazlara topluca sahip çıkılması... Oysa adi hırsızlar ne şanssız... Babaları bile sahip çıkmıyor...
Yeni bir şurup var... ‘Yeni flora’dan üretilmiş... Sabah akşam yemeklerden sonra alıyorsun, yüz kızarması hak getire... O derece etkili... Bundan sonrasını utangaçlar düşünsün... Yeni belgesellerde buluşmak dileğiyle...