Ürkütücü gerilimin işaretleri!..

Gazeteler "ölüm-kalım savaşı" algısı üzerinden propaganda yaparsa, gidişatın her açıdan "yaşamsal" olduğuna ısrarla vurgu yapılırsa, "seçime mi gidiyoruz, savaşa mı" soruları artık daha sıklıkla soruluyorsa ve "ahval ve şerait" sanki "namüsait bir mahiyete" tezahür edecekmiş gibi algılar yaratılıyorsa, ülkeyi seven her yurttaşın, her adımına, her sözüne, her davranışına olabildiğince dikkat etmesi gerekiyor...

Çünkü zıvanadan çıkmış bir kontrolsüzlük, tarihte görülmemiş biçimde artık sadece iktidar ve muhalefet unsurlarını değil, 85 milyon insanı da diken üstünde tutuyor...

Sadece "cumhurbaşkanı olacak mıyım, olmayacak mıyım" diyenler, "milletvekili seçilecek miyim, seçilmeyecek miyim" kaygısında olanlar, "barajı aşacak mıyız, aşmayacak mıyız" endişesi yaşayanlar ve çökecek miyiz, yükselecek miyiz diyen militan yandaşlar değil, Edirne'den Ardahan'a, şehir merkezlerinden mezralara kadar her yurttaş zihnini, yüreğini, bedenini ve bütün davranışlarını, bütün kaygılarını, planlarını, hesaplarını 14 Mayıs seçimine odaklamış...

Milyonlarca insanın her dönem ülkelerinde seçim var mı, yok mu kaygısını pek yaşamadığı Amerika ve yine milyonlarca insanın kendi seçim sonuçlarının ne olacağı telaşına pek kapılmadığı Avrupa'nın tam aksine, Türkiye'nin tamamı, bir seçimi varlık-yokluk, çöküş-yükseliş ikileminde, adeta sipere yatarcasına, yani teyakkuz halinde izliyor ki, bütün dünya da şaşkın halde Anadolu'yu gözlemliyor...

Nasıl suskun, nasıl ilgisiz ve nasıl vurdumduymaz davransın ki toplum?..

KIŞKIRTMA, TAARRUZ, PERVASIZLIK!..

Milyonlarca insanı 14 Mayıs seçimleri uğruna diken üstünde tutan onlarca gerekçe var bu ülkede...

Son 60 yıldır iktidarda en çok kalan parti konumundaki AKP, ne tuhaf ki sosyo ekonomik yıkımlara rağmen halen iktidarda kalabilme uğruna amansızca mücadele verebiliyor, halen yüz binlerce insan mitinglerine koşuyor ve halen anketlerde yüksek oranlarda çıkabiliyor...

Muhalefet ise son 21 yıldır beceriksizlikle ve seçenek yaratamamanın kısırlığıyla, iktidara gelebilmenin görülmemiş telaşını yaşıyor, yükselen desteğiyle zafer elde etmek istiyor...

İşte bir yandan iktidara karşı altı parti bir araya gelmiş, AKP ise MHP, HÜDA PAR, Büyük Birlik Partisi, Yeniden Refah Partisi ve DSP ile birlikte oluşturduğu ittifakla direnmeye devam ediyor...

Öylesine karmaşık ittifaklarla; sağın-solun, Nurcu'nun-Fethullahçı'nın, PKK'lının-Hizbullahçı'nın dincinin-dindarın, sosyalistinden şeriatçısına kadar farklı fraksiyonların ve ideolojilerin birbirine girdiği bir keşmekeş, sadece seçimin nasıl yaşamsal olduğunu göstermiyor, aynı zamanda ülkedeki çarpık ve telaşlı kamplaşmanın derin paradoksunu da dışa vuruyor...

İşte ittifaklar içindeki partiler geçmişte birbirleriyle nasıl savaştıklarını bir tarafa bırakabilecek kadar kamplaşma içindeler ki, ülkeyi sadece kendilerinin kurtarabileceği gibi, hırslı bir siyasi çatışmanın ortasında birbirine ağır biçimde taarruz etmekten de kaçınmıyorlar...

Velhasıl ortadaki kaotik manzarayı ürkütücü hale getiren, çarpıklığı derinleştiren, paradoksu büyüten ve gerilimi giderek yükselten bir siyasi ortamla birlikte giderek daha çok korkutucu hale gelen keskin bir bölünme, ayrışma var ki; işte bu yüzden "seçime mi, savaşa mı gidiyoruz" şeklindeki o ürkütücü soru da ısrarla ayakta tutuluyor...

Aşağıda dikkat çekeceğimiz manzara ise tüm bu gerilimin asıl sebeplerini dışa vuruyor...

AMAN DİKKAT TÜRKİYE!..

Acaba dünyanın neresinde terör örgütlerinin uzantıları, paralel devlet kuranlar, mürit-militan-rant üçgeninde din sömürüsü yapanlar, partilere sızdırılan Truva atları, sinsi kriptolar, yurt dışına kaçarak devlete taarruz eden firariler ve terör örgütlerinin yayın organlarıyla yandaşlaşmış medyanın iğrenç yayınları seçim sandıkları çevresindeki gerilimi bu kadar büyütebilir ki?..

Baksanıza, yok yok ortalıkta;

PKK ve onun partisi HDP, terörden muzdarip milyonlarca insanı ürkütme pahasına teröristleri cezaevinden çıkarmayı, İmralı'nın kapılarını parçalamayı, cumhuriyeti dönüştürmeyi, Anayasayı değiştirmeyi meydanlarda ısrarla konuşabiliyor...

Diğer yandan PKK'nın yıllar boyu kanlı bir çatışmaya girdiği Hizbullah'ın gölgesinden kurtulamayan HÜDA PAR ise iktidar cephesinde, Anayasa'yı ve Türk Bayrağı'nın tanımını değiştireceğini iddia edebiliyor...

Milletvekili listelerindekiler yetmezmiş gibi, yurt dışına kaçarak Atatürk'e, cumhuriyete, devlete, ülke bütünlüğüne iğrenç yöntemlerle saldıran FETÖ'cüler ise 15 Temmuz sonrası için pervasızca intikam çığlıkları atabiliyor...

Yandaşlaşmış, candaşlaşmış iktidar ve belediye beslemesi gazeteci kılıklılar, terör örgütü temsilcilerinin gönderdiği pusulaları internetten coşkuyla yayımlayabiliyor, partilere ve liderlere ahlaksızca saldıran kiralık troller ise zıvanadan çıkmaya devam ediyor, halkı birbirine karşı kışkırttıkça kışkırtıyor...

Daha önce farklı partilere saldıran farklı unsurlar yetmezmiş gibi, Erzurum'da İmamoğlu'nu taşlayanlar, Silvan'da Zafer Partisi aracının yolunu kesenler de sandığın çevresindeki gerilimi yükseltmeye hizmet ediyor...

O halde soru nettir; Geçmişte birbirine düşman unsurların ittifakındaki tartışmalar yetmezmiş gibi, kaos peşindeki sinsi gruplar sipere yatarken, propaganda dili iyice sertleşirken, medyada, meydanlarda karşılıklı taarruzlar büyürken ve her açıdan gerilim yükselirken, bu ülke sandığa güvenle gidebilecek mi, bu seçimden çıkan sonuç ülkeye huzur getirecek mi?..

Sözün özüne gelince; "Terör örgütlerinin uzantıları, milisleri, karanlık unsurlar, puslu havayı kollayanlar başta Güneydoğu ve büyük kentlerde kaos için pusuda mı" şeklinde, fısıltı gazetesinin dillendirdiği kaygıların büyüdüğü bir ülkede, siyaset-medya-terör örgütleri üçgeninde ürkütücü bir gerilimin işaretleri de verilirken, huzurlu, güvenli seçimle ilgili soruların yanıtını sakin ve ihtiyatlı kitleler verecektir...

Aman dikkat Türkiye!!!

Yazarın Diğer Yazıları