Urfa'nın ''ASIL'' felaketi; ''Ağamsan, babosan'' susisan!!!

"Bir musibet bin nasihattan evladır" derler ya; işte Türkiye''de son aylarda meydana gelen felaketler de şehirleri, insanları ve geleceği vuran olumsuzlukların asıl nedenlerini tek tek deşifre ediyor...

Maraş depremi 10 kentin yanı sıra Urfa''yı da vurmuştu... Şehirde en az 180 yurttaş yaşamını yitirirken; yıkılan, ağır hasarlı ve yıkılması gereken 1500 kadar bina bulunuyor...

Deprem Urfa sınırlarına daha yakın bir bölgede olsaydı, hiç kuşkusuz kentin özellikle gecekondu kesimleri ile plansız yapılaşmanın adeta çevre felaketine yol açtığı Karaköprü bölgesinde, birbirine yaslanmış apartmanların çok büyük bölümünü yerle bir edebilirdi...

Fıstıklıkların, zeytinliklerin, bağların-bahçelerin, hatta çamlık alanların acımasız bir yapılaşmayla katledildiği Urfa''nın Diyarbakır ve Mardin yolu üzerindeki yerleşim alanlarındaki vahamet, 1984''ten bu yana şehri yöneten belediyelerin yıkıcı icraatlarından başka bir şey değil...

Bir zamanlar özellikle Karaköprü ilçesinde, şehre nefes aldıran yeşil dokunun yerinde artık yeller esiyor... "Karaköprü Narlıdere" türküsü bile ağıta dönmüş o şehirde!!!

Çünkü Anadolu''nun birçok kentinde olduğu gibi, sadece bir zamanlar yeşilin hâkim olduğu bölgelerde değil, Urfa''da dünyanın en verimli tarım alanlarının yer aldığı Suriye sınırına uzanan topraklardaki katliam da bir o kadar kahredici...

ŞEHİR ZATEN KATLEDİLMİŞTİ...

Çocukluğumuzun Urfa''sında, Balıklıgöl''ün hemen arkasındaki kalenin tepesinden Harran Ovası ile birlikte Suriye''ye uzanan bölgeye bakıldığında, bağların yanı sıra, uçsuz bucaksız kıpkırmızı topraklar görünürdü...

Her köşesinde farklı kültürlerin nakşolduğu tarihî mekanların bulunduğu bu bölgede, 1980''den sonra başlayan gecekondulaşma furyası, sadece tarihi Eyyubiye ve Şeyh Maksut mahallelerini değil, Harran Ovası''na uzanan tarım alanlarının büyük bölümünü de betonlaşmaya teslim etmiş...

Tarihçilerin "insan eksen filiz verir" diye bereketine vurgu yaptığı ve GAP ile birlikte yılda dört ürün alınması planlanan tarım alanlarındaki katliam sadece Harran ve Akçakale üzerinden Suriye sınırına kadar değil, Mardin yolu üzerinden Sırrın, Kısas ve Viranşehir''e kadar uzanan ovaları da utanç verici bir çarpık yapılaşmanın esaretine bırakmış...

İşte aşiret, tarikat, rant üçgeninde; oy uğruna sadece tarihini, kültürünü, ören yerlerini değil, (tarım alanlarını vurduğu için) Urfa''nın geleceğini de katleden kaçak yapılaşma; geçmişi (Göbeklitepe ile) en az 15 bin yıl öncesine uzanan dünyanın en önemli antik kentlerinden biri olan Urfa''yı tükettikçe tüketmiş...

Peki, tüm bu utanç verici imar rezaletlerinin yürek yakan manzarasına neden mi dikkat çektik?..

"AĞASAN, BABOSAN, SUSİSAN!.."

Her köşesi tarih olan, türküleri, gazelleriyle yürek yakan, soylu geçmişiyle dünya arkeoloji tarihini kıskandıran Urfa''da önceki gün meydana gelen ürkütücü sel baskını, tarihî kaynakların saptadığına göre milattan sonra 301 yılından itibaren meydana gelen sel felaketlerinin en şiddetlilerinden biri olmalı...

Dün öğlen itibarıyla en az 16 kişinin yaşamını yitirdiği, binlerce evin su baskınında tahrip olduğu ve tarım alanlarının da büyük darbe aldığı şehirde yaşam altüst olmuş durumda...

Son bir ay içerisinde, önce depremin sarstığı, sonra da sel baskınının vurduğu "Urfa''nın asıl felaketi"nin ne olduğu ise yazının başından itibaren çok net tarif edildi aslında!..

Zaten balçığa dönüşmüş bölgelerden medyaya yansıyan vahim fotoğraflar da, Urfa''nın "asıl sorun"unun belediye yönetimi olduğunu anlatmaya yetiyor!..

Çünkü Urfa''nın ezeli felaketi; belediyeyi son 30 yılda yöneten Refah Partisi, Saadet ve AKP''lilerin öngörüsüz, sorumsuz, beceriksiz ve yıkıcı icraatlarından başka bir şey değil...

Çünkü tarihteki hiçbir felaket, tarım alanlarını, tarihî mekanları ve sel felaketine karşı 1500 yıl önce açılan Karakoyun Deresi gibi kanalları bile betonlaşma ile tüketen bir belediyecilik anlayışının, bir şehri kuşatması kadar yıkıcı olamazdı...

Baksanıza; AFAD''ın, 2021''de "Risk Azaltma Planı" adı altında, Urfa''daki derelerin yağışta taşacağı konusunda belediyeyi uyardığı, ancak gözardı edildiği ortaya çıkmış...

Peki; şimdiki belediye başkanı Zeynel Abidin Beyazgül ne yapmış dersiniz; güzelim Urfa''yı maalesef betonlaşmaya, ilgisizliğe teslim etmiş...

Evet; felaketler yıkıcıdır... Ancak asıl felaket, bir şehrin kültürüne, doğasına, mimarisine karşı yıllardır durmayan acımasızlığın ve ihanetin ta kendisidir...

Urfa''da sadece belediye değil; muhalefet, sivil toplum örgütleri, (büyük bölümü belediyelerde çalışan sözde medya) ve suskun halk kesimleri de şehri vuran sel felaketinin gerisindeki duyarsızlığın diğer sorumlularıdır!..

"Ağamsan, babosan, cani sağ olsun" diye diye, "caiz mi" şeklindeki mahcup serzenişlerle ve kahredici bir ezeli suskunlukla, o güzelim Urfa''yı kaderine terk eden herkes suçludur vesselam...

Yazarın Diğer Yazıları