‘Unutursak kalbimiz kurusun’
Bugünler mukaddes günler!.. Bir yıl önce hükûmetimize yapılmak istenen darbenin püskürtüldüğü, demokrasimizin kurtulduğu günler!..
‘Darbeciler’in kopardığı vaveylaya bakıldığında, ‘demokratlar’ın bu anlamlı günü savunmalarında ciddi bir yetersizlik görülüyor...
Herifler bu haftayı Yolsuzlukla ve Hırsızlıkla Mücadele Haftası ilân etmişler, buna karşılık hükûmet tarafından aynı derecede cevap verilemiyor...
Oysa ortada dört adet kapı gibi mağdur var!.. Bunlar ‘darbe operasyonları’ sonucunda ana sütü kadar ak, hak ve helâl bakanlıklarını kaybettiler!.. Darbecilerin çığırtkanlığı yüzünden bu garibanlar, mahkemece takipsizlik kararı verilmesine rağmen görevlerine dönüp kırmızı plakalarına kavuşamadılar!.. Nerede bu devlet?
***
Millete hizmet yolunda komploya uğrayan bu kahramanları sağken ölümsüzleştirmek ve gelecek nesillerin de kalplerinde yaşatacak işler yapmak lâzım!.. Ne de olsa bizde âdettir, Batı’nın aksine insanlar ölmeden, o takdir gelecek kuşaklara bırakılmadan isimleri üniversitelere, statlara, bulvarlara verilir... Meselâ Tayyip Erdoğan, meselâ Abdullah Gül ve de çok çok meselâ Bekir Bozdağ gibi!..
‘Darbe’nin kahramanca püskürtüldüğü anlamlı günün yıldönümünde, mağdur dört bakanın isimlerinin kabiliyet, kapasite ve ilgi sahalarına uygun biçimde, bazı yerlere verilerek tarihe nakşedilmesi uygun düşecektir!..
Düşündüm de, Egemen Bağış’ın ismi için en uygun yer bir ilahiyat fakültesi neden olmasın? Marmara Üniversitesi Egemen Bağış İlahiyat Fakültesi!.. Nasıl da oturdu değil mi? Google’dan Ayet Sallama Tekniği Ana Bilim Dalı Başkanlığı da kurulabilir içinde!.. Siyer, fıkıh, kelâm derken bir de bu olur!.. Böylece hem Egemen Bağış gibi saygın bir isim ölümsüzleştirilebilir, hem de din eğitimi yeni bir boyut kazanır bu ’kutup’sayesinde!.. Carî açığın çanta çanta biçimde kapatılma yöntemi de eğitimin bir başka ekstrası olur!..
Öne yatma, parende atma, amuda kalkma gibi hareketleri en iyi yapabilen kişi hiç şüphesiz Muammer Güler’di... Şu tabela nasıl durur: Muammer Güler Beden Eğitimi Yüksek Okulu!.. Tam oturmadıysa eğer, giydikçe bir hafta sonra açılır, merak etmeyin!.. Ne de olsa tezgâhtarlıktan gelmeyiz!..
Geldik ‘Saatim olmadan asla’ diye ayak direyen prensipli Bakana... Tartışmaya bile lüzum yok: Fakültenin alnına çakıp geçelim: Zafer Çağlayan İşletme Fakültesi!.. ’İşletme’nin içine ne doldurursanız doldurun!.. Kendisi Kürt olması dolayısıyla komploya uğradığı için ilgili o fakültenin yerli imkânlarla Zaho’da açılması daha da anlamlı olacaktır!.. Faturası ayrı, garanti belgesi ayrı saati yüzünden adama neredeyse kaçak sigaracı muamelesi yapanların da yüzü kızaracaktır!..
Şimdi de geldik Erdoğan Bayraktar’a... ‘Darbe’nin şiddetiyle ‘Ne yaptıysak beraber yaptık, o da istifa etsin’ diyerek zafiyet göstermiş olsa bile onu da tarihe nakşetmek durumundayız!.. Çünkü kolay değildi o travma!.. Üstelik sonradan kendisini toparlamayı bildi!.. Biraz notunu kırsak da hakkını teslim edelim: Erdoğan Bayraktar Hatıra Ormanı ve Dinlenme Tesisleri!..
***
Her millet kahramanlarıyla yaşar... Biliyoruz ki bu isimler; bir Egemen, bir Zafer, bir Muammer, bir Erdoğan kolay yetişmiyor!.. Onları unutturursak kalbimiz kurusun!.. Yemeyeceğiz içmeyeceğiz, bu isimleri ve sahiplerini tarihin ulaşacağı noktaya kadar yaşatacağız!..
Biz bu isimleri şimdiden abideleştirmezsek, ileride ne anıtı dikeceğiz, ‘Meçhul Asker’ gibi ‘Meçhul Bakan’ anıtı mı? O hâlde bize düşen, milleti uğruna darbeye göğüs gererken koltuklarını, plakalarını ve rozetlerini kaybetmiş bu ‘demokrasi gazileri’ni isimleriyle yaşatmaktır!..
Hiç birini yedirmeyiz, yedirmeyiz, yedirmeyiz!.. İşi bitirelim, sonra ’Reza İşkembe Salonu’nda bir kutlama yaparız artık!..