Unutulan deprem: Asrın felaketine doğru 2
Depremin etkisi gerçekten asrın felaketi olmaya doğru hızla yol alıyor. Dünden kaldığımız yerden devam ediyoruz…
Hayat git gide zorlaşıyor
Esnaflarımız da çok zor durumdalar. Birçok belediyenin yardıma koştuğu ve koyterner çarşılar yaptığı görülüyor. Ama yine de yetersizlik var. Hem yetersizlik var hem de vatandaş daha tam alışamamış. Esnafımızın ciddi desteğe ihtiyacı var.
Sağlık sistemi büyük zorluklarla çalışıyor. Hastaneler ya yıkılmış ya da hasarlı. Ayakta kalan az. Özel hastaneler de aynı. Mevcutla hizmet veriliyor. İskenderun’da, hastaların ya en yakın ilçeye veya yakın illere yönlendirildiği söylendi. Uzuv kayıplarındaki protez işlemlerindeki bürokratik işlemlerin zorluğu da şikâyet konusu.
Deprem sonrasına kriz yönetilememe problemi görünüyor. Eksiklikleri söyleyenlere ve soru soranlara cevap sadece muhalif oldukları şeklinde oluyormuş. Koordinasyon da zayıf görünüyor. Bakanlıklar ve belediye topu birbirlerine atıp duruyor. Mahallin üst yöneticileri arasında bile iletişim ve koordinasyon eksikliği dile getiriliyor. Var olan iletişimde de gerçeklerin farklılaştırıldığına dair bilgiler de vardı.
Dokuz yıl önce
Deprem sanki unutulmuş gibi. Hatta unutturuluyor da diyebiliriz. Medyada deprem konuşulmuyor.
Sohbetlerimizden not ettiğim cümle durumu çok iyi anlatıyor: “Devletin koyduğu kuralların dışına çıkmak istemeyenlerin sabrı taşmak üzeredir”.
Maraş’a girdiğimde, reklam panolarında Büyükşehir Belediye Başkanı’nın, “Şehrin yeni turistik tesisi Şairler Tepesi” reklamlarıyla karşılaştım. “Her boyayı boyamışız galiba” diye düşünmüştüm. Cam Teras yapımı da Maraş Büyükşehir Belediye Başkanı’nın her fırsatta bahsettiği önemli (!) turistik projelerinden birisi diye konuşuluyordu. Cam teras baraj gölü üzerine yapılacak bir seyir terası.
Maraş’ta en son 2014 yılında imar planı değiştirilerek binaların kat sayıları artırılmış. 14-15 kata kadar çıkarılmış. Mevcut yapımı devam eden projelerde de değişikliğin uygulandığından bahsettiler. 2014 yılında deprem geliyor yapmayın diyenler olmuş ama hiç duyulmamış. Üniversite kampüsü karşısındaki bölgede yoğunlaşan bu binaların büyük çoğunluğu zemin sıvılaşmasına maruz kalmış.
2014’ten çok öncesinde de deprem geliyor, yapılaşmaya dikkat edin denmiş ama uyarıları duyan pek olmamış.
Çocuklar solmamalı
İskenderun’da da Maraş’ta da çocuklar sohbetin ana öznesiydiler. Onlar için özel ilgi gerektiği vurgulandı. Bağımlı yaşının düştüğü üzülerek söylendi. Bağımlı çocukların okullarını sorduğumda aldığım cevap hiçbir fark olmadığıydı. “Dindar ve kindar nesil” hedefini hatırladım. Çocuklar için sadece üzülebildim.
İnsanlar mutluluklarını yitirmiş durumda, git gide umutsuzluğun arttığını konuştuk. Ama bunların yanında çok önemli bir sitem daha vardı. Bu sitem Maraş’a özel.
Deprem Maraş’ta çok daha fazla ovaya doğru etkili oldu. Şehrin bir kısmı Ahir Dağı yamaçlarında, deprem daha etkiliydi. Buralarda yaşayanların bir kısmının sanki deprem olmamış gibi hayatlarına devam ettiklerinden bahsedildi. Abartılı düğün konvoyları, havai fişek gösterileri anlatıldı. Bu bölgede yaşayanlar gelir düzeyi nispeten yüksek olanlar. Maraş’ın siyasi tercihleri de bu gözlemlerle birleşince toplumsal kırılmanın sıkıntılı bir sürece doğru ilerlediği konuşuldu. Dikkat gerekiyor.
Medyada, bölgeden gerek STK temsilcilerine gerekse de Suzan Hanım gibi ilgili siyasetçilerle programlar yapılmalı. Bu konulardaki bilgi sahiplerine mutlaka televizyonlara çıkarılmalı. Olanı biteni ve yapılmakta olanlar halka anlatılmalı.
Asrın felaketi mazereti ve çiçekler
Deprem mütemadiyen asrın felaketi olarak tanımlanıyor. Doğru çok ama çok büyük bir afeti yaşıyoruz. Ama bu büyüklüğü daha artıran, gerçekten asrın felaketi hâline getirecek uygulamalar görünüyor. Yapılması gerekeni zamanında yapmak, bütün kararları zamanında almak gerekiyor.
Ve en önemli görev de medyaya düşüyor. Olanı bitenler ve yapılmakta olanlar halka anlatılmalı. Deprem unutulmamalı, unutturulmasına izin verilmemeli. Aksi takdirde 1939 Erzincan Depremine yakın büyüklükte olan bu felakette daha uzun zaman asrın felaketi mazereti arkasına sığınırız.
Bütün bunların yanında muhteşem bir fotoğraf da vardı. İnsanın içini umutla dolduran, geleceğe dair mücadele gücünü zirveye çıkaran bir fotoğraftı. Gördüğüm, depremin merkez üssü Pazarcık’ta bir çadırdı. Görür görmez gözlerim ışıldadı. Durdum ve koşa koşa gidip fotoğrafını çektim. Yemyeşil çiçeklerle bezenmiş bu çadır bence bunca yanlışlıklara rağmen ben varım diyen insanlığı ve insanları temsil ediyordu.