Doğru Parti Genel Başkan Yardımcısı, ekonomist Meriç Köyatası Merkez Bankası’nın faizi indirmesiyle ilgili değerlendirmelerde bulundu. Merkez Bankası''nın doların yükseleceğini bile bile neden faizi düşürdüğünü adım adım açıkladı.
Meriç Köyatası’nın açıklamaları şöyle:
Döviz kurunun yükseleceğini bile bile, dünyada faizlerin yükseleceğini bile bile, Türkiye’de yapışkan enflasyonun yükselmeye devam edeceğini göre göre faizi düşürmenin arkasında ne gibi nedenler olabilir.
Olay sadece Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, bilim dışı inancı olan “Faiz enflasyonun nedenidir” inadı mı? Ekonomi üstünde bu kadar yüksek maliyeti olan bu kararı sadece bir inatla ya da bilgisizlikle açıklamak yeterli olamıyor. Bir şeyi eksik görüyoruz.
Burada elimizde bir kanıt ya da duyum yok. Ancak tahmin yapabiliriz. Türkiye’ye gelmeyen, Türkiye’ye soğuk bakan sıcak para sahiplerine ya da doğrudan yatırımcılara verilen sözler olabilir.
Malum Türkiye son zamanlarda ilişkilerinin kötü olduğu Birleşik Arap Emirlikleri ile yeniden yakınlaşma peşinde. Artık satacak pek bir şey kalmadı. Ancak orman yangınlarından birkaç gün önce çıkan Cumhurbaşkanı Kararnamesine göre (Anayasaya aykırı olduğunu hatırlatmam gerekir) orman alanları başta olmak üzere, tarım alanları, meralar kıyılarımız imara ve satışa açıldı. Ayrıca çok sayıda özel şirketin, kamudan imtiyaz almış garantili hastane ve otoyol işletmelerinin yabancılara satılması ya da ortaklıklar kurulması gündemde…
Bilinçli bir kur yükseltme operasyonu ile Türkiye’deki varlıkların değeri düşürülüp yabancı sermaye akışı sağlayacak kişi ve kuruluşlara ekstra bir kazanç yolu açılması amaçlanmış olabilir. (Gelecek sıcak para ya da sermaye, piyasada bıyıklı yabancı diye tabir edilen iktidara yakın Türklere ait olma olasılığı da mevcut. )
Örneklerini geçtiğimiz yıllarda da gördüğümüz sistem şöyle işliyor:
BİRİNCİ ADIM: Döviz kuru üzerindeki baskı ek olarak bilinçli olarak yapılan hatalar ya da ortalığı gerecek siyasal açıklamalar nedeniyle döviz kurları ani bir yükselişe geçer.
İKİNCİ ADIM: Yabancı sermaye, bir kısmı sıcak para amacıyla, bir kısmı da arazi ve şirket satın alma amacıyla Türkiye’ye giriş yapar. Kur yükseldiğinden satın alacağı arazileri ya da şirketleri daha düşük bir bedel ödeyerek, daha ucuza kapatır. Sıcak para amacıyla gelen yabancı sermaye yüksek kurdan elindeki parayı Türk Lirasına çevirir. Bu arada ülkeye sıcak para girişi sağlandığı ve piyasaya dolar satışı yapıldığı için kurdaki artış durur. Eş anlı olarak, Hazine kur artışını frenlemek amacıyla yüksek faizle borçlanır. Sıcak para bu tahvilleri satın alır. İki ya da üç ay sonra tahvildeki yüksek faizleri alıp, düşük seviyede sabitlenen dolarları toplar. Hem pahalı satıp ucuza dolar toplar hem de Türk Lirasına iki üç ay yüksek faiz alır. Çifte kaymaklı kazanç sağlar. Türkiye’nin zenginliklerini ve servetini yurt dışına transfer eder. Faiz için gelmeyip de sabit yatırım için arazileri ve şirketleri satın alanlar ise zaten baştan kazanacaklarını kazanmışlardır.
Daha önce defalarca örneğini yaşadığımız bu senaryonun gerçekleşip gerçekleşmeyeceğini, önümüzdeki günlerde kurun izleyeceği seviyelere göre anlayacağız.
Eğer dolar kuru 9.30-9.50 bandına gelip de sonra sakinleşir ve hatta 8.60’lara kadar düşerse yukarıda söylediğimiz senaryo gerçekleşiyor demektir. Bu kez sadece sıcak para değil, doğrudan yatırımlar (şirket satın alma, arazi satın alma) gerçekleşir. Kur 8.30, 9.15 seviyelerinde kalır.
Yok eğer kısa süren bir dolar sabitlenmesi ya da düşüşü yaşarsak ve kur tekrar artmaya başlarsa, hazine daha yüksek seviyeden borçlanmazsa, bu kez gelen para ile sadece arazi satışları ve şirket alımlarının yapıldığını anlamış oluruz. Sıcak para faizde kalmaz. Dolar bu şartlarda kontrol edilemez 10 liranın üstünde çıkar 12 liralar seviyesinde sakinleşir.
Tabi bütün bu olan bitende senaryo hangisi olursa olsun, en büyük bedeli bir avuç insan dışında halk ödeyecektir.
Mutfakta yangın vardı, bu kış doğal gaz ve elektrik kontrol edilemez hale geliyor. Mutfaktaki yangına ek olarak bu kış ayrıca evde donma tehlikesi var. İnsanlar en temel ihtiyaçlarından biri olan ısınma sorunu yaşayacak. Yurtsuz kalan öğrenciler ve aileleri için ayrıca güç ve sabır diliyorum. Tablo karamsar görünüyor ama, sorumlusu ekonomistler değil, bizzat ülkeyi yönetenlerdir.
Türk ekonomisinin hastalıklı yapısı, mevcut durumda hiçbir hata yapmasanız bile, faaliyetlerini sürdürmek için dış açık vermek ve buna bağlı olarak borçlarını artırmak zorunda. Böyle bir hastalıklı yapıdan kurtulmadıkça Türkiye’de döviz kurları zaten sürekli artış eğiliminde olur. Üstüne bir de durduk yerde faiz indirmek ya da dış-iç dünyada siyasal gerilim çıkarmayı eklerseniz, bu kur artışlarını rayından çıkarmış olursunuz.
Çare, Türkiye’nin önce demokratik yollarla siyasette mevcut yönetimden kurtulması ve sonrasında, güçler ayrılığına dayalı, laik, demokratik, hukuk devletini kurması, ekonomide sosyal devleti önceleyen köklü bir yapısal değişimi sağlamasında yatıyor.