Yüksek Öğretim Kanunu ile Bazı Kanun ve KHK'lerde Değişiklik Yapan Kanun Tasarısı ile, 13 üniversitenin bölünmesi önerilmektedir. Tasarıda üniversitelerin kurulması için gerekçeler kısmında "...üniversite kurulması ve bu üniversitelerin akademik ve idari kadrolarının ihdas edilmesi" ifadeleriyle ne yapılacağı belirtilmiş ama "ülkemizin yükseköğretim alanındaki donanımının geliştirilmesi" gerekçesine, üniversitelerin bölünmesi ile nasıl ulaşılacağı ortaya konulmamış veya ilişkilendirilmemiştir. Her ne kadar taslakta belirtilmese de, esas sorunun üniversitelerin yönetilemeyecek kadar büyüdüğü çeşitli ortamlarda dillendirilmiştir. Söz konusu üniversitelerin hangi özelliklerinden dolayı seçildiği tasarıda belirtilmemiştir. Tasarıda bölünmesi önerilen üniversitelerin büyüklüğü ile ne ifade edildiği açık değildir. Büyüklük kıstası olarak; öğretim elemanı sayısının mı; öğrenci sayısının mı; yoksa üniversitelerin menkul kıymetlerinin mi esas alındığı belli değildir. Örneğin öğretim elemanı açısından bakarsak; 2017 YÖK verilerine göre; İstanbul Üniversitesi öğretim elemanı sayısı bakımından birinci sırada yer alırken, bölünmesi teklif edilen Dumlupınar Üniversitesi; 2017 verilerine göre 44. sırada yer almaktadır. Benzer durum öğrenci sayıları için de geçerlidir. Dolayısıyla, ilk 44 büyük üniversitenin sadece 13'nün bölünmesinin teklif edilmesinin dayanağı, anlaşılır değildir.
Bugün, yönetilemeyecek kadar büyük olduğu için bölünmesi talep edilen İstanbul Üniversitesi’nde 2009 yılına kadar 17 fakülte bulunurken, ikisi 2015 yılında, bir tanesi 2017 yılında olmak üzere, aynı İstanbul Üniversitesi’ne 6 yeni fakülte daha eklenmiştir. Dün İstanbul Üniversitesi'ne fakülte ekleyenler, bugün, “yönetilemeyecek kadar büyük olduğu” için bölünmesini teklif ediyorlar. Üniversitelerin akademik birimlerini, öğretim elemanı ve öğrenci sayılarını arttırırken üniversitelerin büyütüldüğünün düşünülmemesi ve bunun sanki bugün görülmüş gibi üniversitelerin bölünmesi için taslak hazırlanması nasıl izah edilebilir? Üniversiteler gibi kurumların en önemli özelliğinin; istikrar ve devamlılık olmasına ve bunun ülkemiz için önemi her fırsatta vurgulanmasına rağmen, böl, birleştir, sonra tekrar böl gibi uygulamalar kurumlara olan güveni zedelemektedir.
Bölünen üniversitelerin içinde tamamen veya ağırlıklı olarak yabancı dille eğitim yapan üniversitelerin bulunmaması dikkat çekicidir. Örneğin öğretim elemanı büyüklüğü açısında Hacettepe 4. sırada, İstanbul Teknik Üniversitesi 17. sırada ve Orta Doğu Teknik Üniversitesi 18. sırada olmasına rağmen bu üniversitelerin bölünmesi için teklifte bulunulmamıştır.
İstanbul Üniversitesi’nin en köklü fakültelerinden biri olan Orman Fakültesi 1947 yılı öncesinde Ankara'da bulunan Yüksek Ziraat Enstitüsü’ne bağlıydı. Söz konusu enstitü 1947 yılında kapatılınca, Orman Fakültesi Akademik kurulunda hangi üniversiteye bağlanması konusu tartışılmış ve İstanbul Üniversitesi’ne bağlanmasının uygun olduğuna karar verilmiştir. Böylece 1948 yılında, kanunla, Orman Fakültesi, İstanbul Üniversitesi’ne bağlanmıştır. Maalesef, 70 yıl sonra bugün, Orman Fakültesi öğretim üyeleri başta olmak üzere, akademik camia, üniversitelerin bölünmesini gazetelerden öğrenmektedir. Bu durumu sayın yetkililerin dikkatine sunuyorum.
Hangi Fakültenin hangi fakültelerle birlikte bir üniversitede bulunabileceği konusunda yaşanan sorunlar tasarının ne kadar “sağlıklı” hazırlandığını göstermektedir. Taslakta İstanbul Üniversitesi'nde kalacak olan Cerrahpaşa Tıp Fakültesi, Komisyonda dışarıya çıkartılıp, İstanbul Tıp Fakültesi içeride bırakılmıştır. Taslakta İstanbul Üniversitesi'nden bölünen fakültelerle kurulması önerilen İstanbul İbni Sina Üniversitesi adı Komisyon'da değiştirilerek İstanbul Üniversitesi (Cerrahpaşa) olarak kararlaştırılmıştır. Bir fakülteyi memnun etmek için isminin üniversite ismine taşınması hangi akademik, idari ve siyasi ciddiyetle bağdaşır?
İstanbul Üniversitesi’nin bölünmesinin ne faydası olacaktır? Yani anlaşılmayan ölçütlerle büyük olmasından dolayı bölünen üniversitelerde model nedir? Bölünmeyen üniversitelerde her şey yolunda da, sorun bölünen üniversitelerde mi? Buradaki itiraz, taslağın hazırlanması süreçlerinedir. Buradaki itiraz, akıl ve bilimden uzaklığadır. Taslağın sadece dar bir kadro tarafından hazırlanması ve uzmanlığa yer verilmemesidir. Dolayısıyla bu bir bölme değil parçalamadır. Örneğin Orman Fakültesi’ne sorulsaydı, belki de fakültenin bir mühendislik fakültesi olarak ve fiziksel yakınlık, süregiden akademik işbirlikleri ve tematik bütünlük gibi makul gerekçelerle İstanbul Teknik Üniversitesi'ne bağlanmasının daha uygun olacağı görüşü çıkabilirdi.
Bilindiği üzere, İstanbul Üniversitesi, dünya çapındaki ilk 500 üniversite arasında Türkiye'yi uzun süre tek başına temsil etmiştir. Söz konusu tasarının kabulüyle Türkiye, uluslararası akademik camiadaki bu başarısını kaybetme tehlikesi ile karşı karşıya kalacaktır.
İstanbul Üniversitesi’nden dışlanan bölümlerin puanlarının düşeceğini tahmin etmek için özel bir çaba göstermeye gerek yoktur. Bu sene üniversiteye girecek olan 100 öğrenciye; İstanbul Üniversitesi’ni mi yoksa İstanbul Üniversitesi (Cerrahpaşa)'yı mı tercih edersin diye sormak yeterlidir. Örneğin 1948'den beri İstanbul Üniversitesi Orman Fakültesi olan Orman Fakültesi yerine, İstanbul Üniversitesi (Cerrahpaşa) Orman Fakültesi’nin tercih edilmesi mümkün mü? Sağlık bilimleri için bu isim rahatsızlık vermeyebilir ama Ormancılık açısından kabul görmeyecek niteliktedir. Dolayısıyla ormancılığın en köklü ve birikimli fakültesinin imajı bozulacaktır. Orman Fakültesi'nin 160 yıllık birikimi ülkemizde kurulan 13. Orman Fakültesi olarak sıfırlanacaktır. Bu da ormancılık mesleğini doğrudan etkileyecektir.
Yönetilemediği iddiası ile İstanbul Üniversitesi’nin sorununu çözmek için hazırlanmış olan taslak kabul edildiği takdirde, ortaya, iki tane yönetilemeyen üniversitenin çıkması kimseyi şaşırtmayacaktır. İstanbul Üniversitesi'ne yönelik son yıllarda yeni fakülte veya akademik birim açma konusunda anlaşılamaz bir biçimde heveskâr olan yaklaşım, bundan sonra duracak mı? İkiye ayrıldıktan sonra hızla kadrolar alınarak yine sayılar yükselecektir.
Bu tasarı TBMM’de kabul edilirse İstanbul Üniversitesi'nin kendisi ve üniversiteden dışlanan fakülteler yıpranacaktır. Fatih Sultan Mehmet'in kurduğu yükseköğretim kurumlarının devamı olan İstanbul Üniversitesi bölünerek, 500 yıllık birikimin bütünlüğü parçalanacaktır. Bu tasarının kabulüyle ülkemizin yerli ve milli bilimsel bilgi üretimine sekte vurulacağı açıktır. Sayın Adalet ve Kalkınma Partisi Milletvekilleri; lütfen İstanbul Üniversitemizi BÖLEN ve PARÇALAYAN bu teklifi geri çekin ve onaylamayın.