Bizim parmak basmak istediğimiz, "kendine haslık" ilkesidir. Askerî eğitim-öğretimin sivil üniversiteler içine yerleştirilmesi bir acayip örnektir. Aynı seviyede de olsa, "kendine haslık", "özel"lik, hiçe sayılarak, siyasete kurban edilmiş bir eğitim-öğretim örneğidir. Partili siyasi gücün, daha kolay nüfûz edebilmesini sağlamak amacı, sırıtıp durmaktadır. Böyle bir niyet olmasa bile, siyasetin bilimsel kural ve tecrübesine üstün tutulması söz konusu olmaktadır.
Balıkçılık okuluna, dinî eğitim-öğretimin yöntem ve yönetimini giydirirseniz, sittîn sene balık avlayamazsınız. Dinî eğitim veren bir okulun başına bir askerî yetkili getiremez, askerî eğitim usulleri koyamazsınız. Mühendislik fakültesinin başına bir tarikat şeyhini getirir ve öğretim metoduna, sufi eğitiminin (!) gerektirdiklerini monte ederseniz, seyreyleyin cümbüşü. Tıp eğitim-öğretimini, iktisadî ve ticarî bilimlerin mantığına ve tüccarlığın kurallarına göre düzenlerseniz ve bu işin başına bir iş adamını, bir CEO getirirseniz, hastalara yazık olur. Neden böyle olmaz, bunu geri zekalılara bile anlatmak gereksizdir. Fakat biz bu olmazları yapıyoruz.
Üniversiteler her şeyden önce, hatta meslek adamı yetiştirmekten de önce özgür ve doğru düşünmenin, delil kullanmanın, aklı sonuna kadar değerlendirmenin, sorgulamanın yeridir, vatanıdır. Şüphe, deneme, vazgeçme, sorgulama, her yöne bakma, araştırma, üniversiteler sistemin olmazsa olmazlarıdır. En sonunda bir kısım uzmanlığa giden yolu bulan ve uzman adaylarını yetiştiren meslekî yüksek eğitim-öğretim müesseselerine kapıyı açarlar. Harp Okulu ve diğer meslek okulları, üniversitelerle aynı seviyede olabilir, fakat onların kullandıkları yolu kullanmadan, hazırlanmış bilgileri kullanırlar sadece. Bunlara üniversitedeki bilgilerin, ilgilendiren kısımlarını verebiliriz, metot ve havasını değil. Askerî eğitim-öğretim müesseselerinin özelliklerini nasıl görmezlikten gelebiliriz. Bunların mesleği savaştır. Güvenliği sağlamaktır. Buna göre yetiştirilir. Savaşmayı, stratejilerini, aletlerini öğretirken, öldürme, en azından zararsız/etkisiz hale getirmeyi öğreteceksiniz. Fikir yürütmeyi, özgürlüğü, şüpheyi, vazgeçmeyi, tereddüdü, o anda daha çok araştırmayı öğretmezsiniz. Bunların yeri ayrıdır. Meselâ "vicdanî ret" askerlik ruhunun içinde yer almaz. Ama üniversite sistemde bunu tartışabilirsiniz.
Akıl ölmeyi emretmez, ölmenin varlığını tanıtır. Ama askerlik, gerektiğinde "size savaşmayı değil, ölmeyi emrediyorum" diyebilir. Değişiklik yapma hevesiniz varsa, devrim gibi kökten değişiklik yapmak istiyorsanız, gücünüz yetiyorsa savaşı ortadan kaldırın. Yapamazsınız. Allah canlı varlıkların kanunlarına bunu koymuştur. İnanmayanların sözlüğünde tabiat kanunlarında mevcuttur. Bu da doğrudur ve doğrunun öbür yüzü ve gözümüzün içine saplanan ucudur. Savaşı kaldıramayacağınıza göre, onu azaltmayı, yukarı seviyelere, elzem sınırlara çekmeyi başarabilirsiniz. Unutmayın sadece melekler birbirleriyle savaşmazlar, hayvanlar da, insanlar da savaşırlar.
Bilimin milliyeti yoktur, askerlik biliminin vatanı ve milliyeti vardır. Askerlik, kendisi ölmeden öldürmeyi ister, durum bu noktaya gelirse, ölürken bile faydalı olmayı planlar. Efendim biz bunları yine yaparız ama üniversitelerin içinde de yaparız. Yapamazsınız. Yaptığınızı zannedersiniz. Efendim, bu eğitim müesseselerinin başında sivil olsa ne olur? Olmaz. Tıp Fakültesinin başına mühendis, mühendislik fakültesinin başına ilahiyatçı getiremeyeceğimiz gibi, ilahiyat fakültesinin başına asker getiremeyeceğiniz gibi, Harp Okullarının başına da asker getireceksiniz. "Ben yaptım oldu" diyemezsiniz.
Bilime ihanet kötüdür ama, böyle birini idam etmezsiniz. Ama askerliğe ihanet eden, vatana ihanet etmiş gibidir ki, idam edersiniz.
Doğrudan savaş eğitiminin yanında, yine askerî diğer müesseseler de özelliğe tâbidir. Askerî hastaneler, askerî mahkemeler, askerî liseler gibi. Nasıl ordular, kara, deniz, hava kuvvetleri gibi mücadele edeceği alana göre sınıflanmışsa, destek askerî müesseseler de kendi özelliklerini taşımaya devam ederler. Bunlar da ordu unvanını almışlardır. Eğitim Ordusu, Sağlık Ordusu gibi. Bunların sivillerine bile bu ad verilmiştir. Askerlik, bu müesseselerin kendine ait olanlarını oluşturmuştur. Bunlar yüzyılların tecrübesinin ürünüdürler.
Eğer Türk askerine sinsi bir düşmanlık veya gerçeklere saygısızlık yoksa, bu konudaki hatadan vazgeçilmelidir.