Üniversite Kurulu'nun YÖK üyeliğine seçtiği şu 'ateist' profesör
İTÜ Öğretim Üyesi Celal Şengör, 17 Ağustos 1999 tarihinde meydana gelen büyük depremin ardından ilgi çekici tezlerle ortaya çıkan bir ‘jeoloji’ profesörüydü.
Herkes onu ‘deprem uzmanı’ olarak tanıdı.
Depremin acıları hafiledikçe, diğer meslektaşları gibi onun da popülaritesi zayıfladı.
Ahmet Mete Işıkara gibi neredeyse unutuldu.
Ta ki Harp Akademileri’nin eğitim yıldönümü açılış törenlerine kadar.
O güne kadar herkes gibi bir ‘deprem uzmanı’ olarak bildiğimiz Celal Şengör, bu sefer ‘tarih uzmanlığı’ ile çıktı karşımıza.
Genelkurmay’dan yapılan davet ile ‘Atatürk’ün eğitim felsefesi’ üzerine bir konferans veren Celal Şengör, daha sonra kendisine ‘askerlerin adamı’ görüntüsü vermeye başlayınca, bir anda bazı çevrelerde ilgi odağı haline geldi.
Yusuf Ziya Özcan’ın YÖK Başkanlığı’na atanması üzerine vaziyete el koyarak şöyle dedi:
- “Kendi alanında asistan dahi yapılmasında tereddüt edeceğim bir insan.”
‘Karşı taarruza’ geçen Üniversitelerarası Kurul, “Öyle uzman olmadığı konularda Genelkurmay Harp Akademileri’nde ders verdirildiğine göre vardır bir sebeb-i hikmeti” diye durumdan vazife çıkarmış olmalı ki onu YÖK üyeliğine adayı olarak seçti.
Celal Şengör, başörtüsü meselesinin çözümü gündeme gelince aynen şu tehdidi savurdu:
- “Üniversitede türban olmaz. Türban gamalı haç gibi bir simgedir. Türban taktın mı ‘şeriat istiyorsun’ demektir. Türban serbest olursa, üniversitelere kilit vururuz.”
* * *
Üniversitelerarası Kurul ve YÖK ile ortak hareket eden çevreler tarafından daha önce neredeyse ‘Kuvayı Milliye Komutanı’ diye kamuoyuna pompalanan Van 100. Yıl Üniversitesi Rektörü Yücel Aşkın, gerçek kimliğini şöyle açığa vuruyordu:
- “Dedelerimiz aynı kişi. Hepimizin de dedesi Kenya-Tanganika arasındaki Olduvai Boğaz’ında yaşayan bir primat. Ortak atamız o.”
Tedavüle sokulan ‘yeni’ kahramanlardan Celal Şengör de, Hürriyet yazarı Ahmet Hakan’a gönderdiği mektupta aynen şu ifadeleri kullanıyor:
- “Ben bir ateistim. Tüm dinlerin insanlığa büyük zararlar verdikleri kanaatindeyim. Bunlar arasında Marksizm ve Nazizm gibi modern dinler de vardır. ABD’de Marksizm’in bilim aleyhtarlığını gösteren bir de kitabım çıktı.”
Ve devam ediyor:
- “Evrim düşmanı müzeler, köşe başlarında peyda oldu. Ben bile asabileştim, tahammülsüz oldum. Bunun nedeni tehdit altında olunduğu hissidir.”
Allahın bir kulu da çıkıp kendisine sormuyor:
Anladık, üç-beş gariban genç kız ‘inançları gereği’ üniversiteye başörtüleri ile girecek diye kendini ‘tehdit altında’ hissediyorsun?
Peki, bir ateistin YÖK üyeliğine seçilmesi, ‘yüzde 99’u Müslüman olan’ Türk milletinin inançlarına tehdit anlamına gelmiyor mu?
Seni ‘tehdit unsuru’ olarak algılayanlar meydanlara inip şöyle mi haykırmalılar:
- “Eyvah, üniversiteler elden gidiyor.”
* * *
Prof. Dr. Celal Şengör, daha yolun başında iken gerçek kimliğini ortaya koyarak, belki bilmeden kendisini YÖK üyeliğine seçenlerin de maskelerini bir anlamda düşürmüş oldu.
‘Mide bulandırıcı’ gelişmeler karşısında, kafaları bir hayli karışan ‘samimi’ vatanseverler adına soruyoruz:
1-) Harp Akademileri’nin açılış programını hazırlayanlar, koskoca ülkede ‘Atatürkçülük’ konusunda ders verecek bir ‘tarihçi’ bulamadılar mı? Bir ‘jeoloji’ profesörünün isminin ön plana çıkarılmasının özel bir maksadı var mıydı?
2-) Üniversitelerarası Kurul’da görev alanlar, adeta milletle alay edercesine YÖK üyeliğine aday olarak belirledikleri kişinin ‘kökten bir ateist’ olduğunu biliyorlar mıydı? Ol kişinin ‘dünya görüşü’ kendilerini de bağlıyor mu?
3-) ‘Dindar Cumhurbaşkanı’ söylemi üzerinden Çankaya’ya yerleşen zat, kendisini oraya taşıyan ‘inanç sahibi’ kitlelerin gözünün içine baka baka, ‘korkularına’ esir düşen bir ateistin YÖK üyeliğine atamasını yapacak mı?
Bir soru da “Dine ve gerçek dindarlara saygılıyız”, “İslam’a değil, Ilımlı İslam’a karşıyız”, “Biz de inanıyoruz, ama gerici değiliz”, “Cumhuriyetçiyiz, Atatürkçüyüz, vatanseveriz” diye suret-i haktan görünüp ‘laiklik’ üzerinden ‘din düşmanlığı’ yapanlara:
- “Milleti aptal yerine mi koyuyorsunuz?”
İlgililerden cevap bekliyoruz.