Ümmete hizmet ittifakı mı; "Öyle şey mi olur"!
Bir grup ciddi ciddi inanmıştı;
AKP sözüm ona "Siyasal İslam" gömleğini de çıkarmış, öyle pupa yelken filan değil tam yol ileri "milliyetçiliğe" kırmıştı dümenini; "ümmetçilik" hülyası sona ermişti...
Kasım kasım kasılmaya değer bir zaferdi;
Devletin başına milliyetçiler ve milliyetçilik egemendi!
Rejim -varsın demokratik olmasındı, adil olmasındı, Anayasa'nın temel ilkeleriyle bağdaşmasındı- "yerli ve millî"ydi ya; yeterdi!
Daha başka ne istenirdi; bu referansların ipiyle gözü kapalı "ittifak"a girildi.
***
Ve...
Boooommmm!!!
Patladı balon!
Henüz köprü de geçilmemişti ama ittifakın "milliyetçi" kanadı daha işin başında, ittifakın "bundan sonra milliyetçi olacağı havası yaratan ümmetçi kanadı"na öyle peşin ve koşulsuz teslim etmişti ki desteğini, "ümmetçi" taraf asli niyetini ilan için köprüyü geçmeyi beklemeye bile gerek görmedi.
Önceki gün, TBMM'deki grup toplantısında, iktidar "ittifak"ın neye hizmet edeceğini aynen şu ifadelerle bildirdi:
"Biz gittiği yol kadar bu yola kimlerle gittiğimize de bakıyoruz. MHP ile oluşturduğumuz ittifak kararlı bir şekilde Mecliste yürüyor. Niye birileri rahatsız oluyor? BBP de desteklediğini açıkça ilan etti... Azami müştereklerimizin olduğu siyasi hareketlerle beraber olma kararını verdik adımı da bunun için böyle attık. Ümmetin birliğini beraberliğini sağlamanın adımını atıyoruz. Bu ittifakın da buna hizmet ettiğine inanıyoruz."
***
Çok değil üç-beş yıl önceydi...
MHP, şu çok tartışılan başörtüsü düzenlemesine destek verdiği için kimi çevrelerce "ümmetçilikle" itham edildiğinde, Genel Başkan Devlet Bahçeli suçlamaları "haksız ve adaletsizce" bularak şöyle demişti:
"Türkiye Cumhuriyeti'ni ümmetten millete getiren çizgi şimdi kalkıp tersine mi dönecek, öyle şey mi olur?"
Bu duruş halen geçerliliğini koruyorsa, AKP Grup toplantısında sarf edilen o sözler bile iki parti arasında bırakın azamiyi, asgari müşterek bile bulunmadığının göstergesi değil mi?
Bu duruş halen geçerliliğini koruyorsa, neden hâlâ MHP'den AKP'ye bir "öyle şey mi olur" itirazı gelmedi?
***
GÜNÜN SÖZÜ
"Kadınlar bir milletin yarısı olduğundan, eğer biz harekete gelirsek, bütün millet harekete gelmiş olur. Eğer biz sükût edersek, milletin yarısı ve en mühim olan kısmı felce uğramış olur."
Kazanlı üniversite öğrencisi Ümmügülsüm Kemalova,
8 Şubat 1913
Müdafaa-i Milliye Cemiyeti Kadınlar Heyeti Konferansı
***
Geç kaldığım kitaplar
Bugüne; kadınların bir günlüğüne çok sevildiği, bir günlüğüne çok övüldüğü, bir günlüğüne çok önemsendiği 8 Mart'a bundan iyi denk geliş olamazdı.
Öyle 'yazarından imzalı olarak elimde, ayıp olmasın' diye nezaketen yapılan bir tavsiye değil bu... Hâlâ okumayan kaldıysa, sahiden, canı gönülden öneriyorum Şefika'yı...
Merhum Necip Hablemitoğlu ve Şengül Hablemitoğlu'nun "Şefika Gaspıralı ve Rusya'da Türk Kadın Hareketi" kitabından yıllar sonra, nihayet, Şefika Hanım ve mücadelesini minnetle, hayranlıkla selamlayan bir çalışma daha; roman bu defa...
***
Kendisi de bir Kırım Türkü olan Serra Menekay;
Hem Gaspıralı İsmail'in kızı olan Şefika'yı,
Hem eğitimci Şefika'yı,
Hem ilk kadın dergisi "Alem'-i Nisvan"ın (Kadınlar Dünyası) editörü, Kırım ve Emel dergilerinin yazarı, gazeteci Şefika'yı,
Hem Azerbaycan Türk Cumhuriyeti'nin başbakanlarından Nasip Yusufbeyli'nin eşi, "first lady(!)" Şefika'yı,
Hem Kırım Tatar Millî Kurultayı Başkanlık Divanı Üyesi ve milletvekili Şefika'yı,
Hem "evlat", hem "aldatılan eş", hem "anne" Şefika'yı, hatırasına asla halel getirmeyecek şekilde öyle özenli yerleştirmiş ki kurgusuna...
***
İçeriğe dair daha fazla bilgi vermeyeceğim, büyüsü kaçmasın; yoğun bakımdaki Münevver Hanım'ın kızı Bilge'ye onu kutlu bir yolculuğa çıkaracak "mirası" Şefika kitapta.
Ve Şefika Hanım'ın Türkiye'de yaşadığı yıllarda çektiği geçim sıkıntısını, kol saatine kadar varını yoğunu satmak zorunda kaldığını ve en nihayetinde çaresizlikten kızı ve damadının yanına taşındığını hatırlayınca, "Şefika Gaspıralı" adını bir annenin kızına okuması, öğrenmesi, yazması, anlatması için emanet etmesi bile öyle zarif bir özür ki Türk Kadın Hareketi tarihine...
Ben, -derler ya "bir solukta"- işte öyle, bir gece okudum; okudukça hem hayranlığım, hem utancım katlandı...
Özellikle Türk kadınlarının okuma listelerine almaları son derece faydalı...