Enkaz altındaki Azize Çelik’le yaptığı telefon görüşmesiyle Elazığ depreminin sembollerinden biri haline gelen UMKE gönüllüsü Emine Kuştepe, Hürriyet'ten Gizem Coşkunarda'ya konuştu.
Barış Pınarı Harekatı'nda da görev alan Kuştepe, Azize ile görüşmesinin detaylarını şöyle anlatıyor: “Aşağıya inebilmek için çok dua ettim. Askerler ve AFAD gönüllüleri önce benim girmemi istemedi. ‘Abi, n’olur burayı kaz, içine beni koy. Yalvarıyorum o çocuğun yanına beni indir’ dedim. Önce, ‘Boyun uzun’ dediler, üzerimdeki montu, yeleği çıkardım, ‘Zayıfım ben’ dedim. Delik o kadar küçüktü ki ikna oldular. Daracık bir alandan Azize’nin oğluna ulaştım. Aşağıdakiler biz onlara ulaşana kadar elleriyle epey çalışma yapmışlar. Muhammed hariç herkes haraket edebilir durumdaydı. Onun parmakları betonla kanepe arasına sıkışmıştı. Bana ses verdiğinde evladımı canlı bulmuş gibi hissettim. Heyecandan ellerim titriyordu, ağzıma giren toprak ve havasızlık yüzünden zorluk yaşıyordum. Muhammed heyecanımı anlamış olsa gerek beni motive etmek için, “Hiç ağrım yok abla, merak etme” dedi. Ben de, “Yukarı çıkıyorum, birazdan seni çıkaracağız, korkma” dedim. İlk birkaç denemede çıkamadım. Bir an orada kalacağımı düşündüm. Son bir denemeyle kendimi dışarı attım. Kurtarma ekiplerine, ‘Bu çocuk parmaksız yaşar ama oradaki bir moloz kafasına düşerse onu hayata döndüremeyebiliriz’ diyerek pozisyonu hakkında bilgi verdim.”
"TELEFONU O KADINA VER"
Azize telefonunun alarmını sabah ezanı saatine göre kurup uyumuş. Depremden sonra sabah ezanında Azize’nin alarmı çalınca yanan ekran ışığıyla telefonunu bulabilmiş. Şebeke çekince de abisini aramış. Biz de o sırada Azize’nin hemen önünde olan Hatun Teyze ve çocuklarıyla konuşuyorduk. Azize benim sesimi duyunca abisine, “Telefonu o kadına ver” demiş. Telefonu ben aldım, Azize önce çok heyecanlıydı, sürekli, “Oğlum, kocam” diyor; beni dinlemiyordu. “Azize canım, dinle beni, sen annesin. Sen bizim oradaki elimiz kolumuzsun, lütfen bize yardım et. Sen içerdeki herkesin annesisin” diyerek onu sakinleştirdim. Azize annelikten güç aldı ve ona söylediğim Kürtçe kelimeleri çok güzel telaffuz ederek sadece Kürtçe konuşabilen yaşlı komşusunun hayatta kalmasını sağladı. Bana sürekli onlar hakkında bilgi verdi. Direktiflerime uyarak içerdeki sekiz kişinin uyumamasını sağladı.
"TARİF EDİLEMEYECEK BİR DUYGU"
Azize Çelik’i yoğun bakımda ziyaret ettin, neler yaşandı ilk buluşmada?
Tabii ki çok duygusal bir andı. Onu hayatta ve sağlam görmek benim için tarif edilemeyecek bir duygu. Biraz o anlardan bahsettik. Ben Azize’ye, “Herkese seslen, kimse uyumasın” demiştim. O andan sonra oğluna devamlı “Ayağınla babanı dürt, uyandır onu” demiş. Sonra kocasından da ses almışlar.