Dikbayır bu olayın gelecekte savunma sanayi özelleştirmelerine de örnek olması açısından ayrıca önem arz ettiğini ve bu kanunsuzluktan bir an evvel geri dönülmesinin memleketin hayrına olacağını vurguladı.
Savunma sanayinin yerli ve milli olarak kalması gerektiğinin altını çizen Dikbayır: “20 Aralık 2018de Cumhurbaşkanlığı 481 sayılı kararnamesiyle gördük ve ne olduğuna baktık ki adrese teslim edilmiş. Şimdi Sayın Cumhurbaşkanı özelleştirilmediğini iddia etse de o 481 sayılı kararnameyi okuyan herkes bunun özelleştirildiğini görecektir. Kaldı ki bizim itirazımız milli savunma milli kalmalı. Amerika’nın en büyük şirketleri savunma sanayi şirketleridir. Kaldı ki 4046 sayılı özelleştirme kanununa göre de özelleştirilmesi mümkün değil. Yapılan işlem tam kanunsuzluktur” dedi.
"DİĞER SAVUNMA SANAYİ FABRİKALARININ ÖZELLEŞMESİNE ZEMİN OLUR"
Bu özelleştirmenin daha sonra yapılacak savunma sanayi özelleştirmelerine de örnek teşkil edeceğinin altını çizen Dikbayır şunları söyledi:
“Anayasa’mızın, savunmanın devletin görevi olduğu, savaşa hazırlık yapması gerekliliği ilkesi, Türk Silahlı Kuvvetleri ve Millî Savunma Bakanlığı Kuruluş ve Teşkilat Kanunu’na ve en önemlisi 4046 sayılı Özelleştirme Kanunu’nun 1’inci maddesinde sayılan özelleştirme kapsamına alınabilecek kuruluşları belirleyen maddeye aykırıdır.
Bu nedenle de bu fabrikanın özelleştirme kapsamına alınması, Türk Silahlı Kuvvetlerinin bir birliğini özelleştirmekle aynı hukuki sonuçları doğurmaktadır. Bakın, bu yol olur yani diğer savunma sanayi fabrikalarımızın özelleşmesine yol olur.
Çanakkale Savaşı sürerken Asteğmen Mehmet Muzaffer Komutanımızın, Yahudi bir tüccardan ordumuza kamyon lastiği alabilmek için sahte senet düzenlemek zorunda kaldığını unutmayın. Türk Silahlı Kuvvetlerinin fabrikaları milli ve yerli kalmalıdır. Bu, çok önem arz etmektedir.”
