Ülkücülük MHP'de olur: Olsa dükkân sizin...
"Ülkücülük MHP'de olur" mottosuyla sosyal medyada yapılan paylaşımların, sosyal medyadaki hesap sâhiplerinin anlaşılabilir romantizminden öte hiç ama hiç bir anlamının kalmadığına dair ne yazılabilir ki, hangi kelimeye ne söyletilir?
Nihâyetinde 'ülkücülük' Kerime Nadir romanlarından bir replik ya da mehtaptaki serenat değildir, devlet, millet ve insan hayatı için karşılığı olan bir kavramdır ve kavramın muhatapları yani ülkücüler geride bıraktığımız yarım asırlık zamanın ilk yarısında bahse konu karşılığa dair destansı bir mücadele vermişlerdir...
Mücadele dediğimiz de, ilâ-nihâye devam edecek, nesilden nesile aktarılacak bir kararlılık, bir azim, bir miras, bir metot, bir üslûp, bir kavga, bir hayattır...
Ülkücülük ve mücâdele yan yana gelmediğinde ve aralarına fersah fersah mesâfeler girdiğinde geriye kalan bakiyenin adı hayal kırıklıkları, yorgunluklar, yenilgiler, yutkunmalar, kısaca hüsrandan ibârettir...
Nitekim özellikle son on yılı itibarıyle durum bundan ibârettir...
Dilde kalan bir şarkı vardır:
"Demek yine bana hüsran, bana yine hasret var..."
Ve tabii Suat Başaran'ın kendine has içtenliğiyle özel isim olarak da yorumladığı ülkücülüğün siyâsî bir zemininin, siyâsî bir çatısının yani partisinin ve bu partinin siyâsî çizgisinin ve karnesinin de hayatî öneminden burada bahsetmek abesle iştigâl olsa gerektir...
Her siyâsî partinin karnesi seçim neticeleridir, gerisi "senin annen bir melekti yavrum" şeklindeki naif Yeşilçam kandırmacasından ibârettir. "Devleti aslında biz yönetiyoruz" cümlesi siyâsetin değil, psikiyatrinin ilgi alanına girer...
Konuyla alâkalı olarak ciltler dolusu yazabilirim, yazılabilir, buna ne tâkâtim var, ne de niyetim...
Siyâsî başarı var mıdır?
Hayır, tam tersine seriye bağlanmış yenilgiler söz konusudur...
Ülkücülüğün sinir uçları devletin bekası söz konusu olduğunda harekete geçer... Tabii olarak âhenkli bir biçimde siyâsî yapısının yani partisinin de geçmesi gerekir....
Açılım süreci denilen sürecin başlangıcından buzdolabına kaldırılana değin bu mümkün olmuş mudur?
Hayır... Yüzlerce hadiseyle örnek yazmak kelâmı uzatmak olacaktır, çünkü her şey herkesin hafızasındadır ve tazedir...
Siyâsî yapının sözünün bir değeri kalmış mıdır?
Hayır... Dün söylenenler ile bugün söylenenler, dün yapılanlar ile bugün yapılanlar arasında Tanrı Dağları kadar büyük fark ve tezatlar vardır...
Siyâsî yapının gelecek nesillere söyleyeceği bir söz var mıdır, ortalama yüz-yüz elli kelimeyi geçmeyen naftalin kokulu hamâsî birkaç retorik hâricinde?
Hayır... Yoktur...
Siyâsî yapının kadroları ülkücülere, yeni nesillere açık mıdır?
Hayır... Üyelikleri kapatılan bir siyâsî yapının daha nesi konuşulmaya değerdir?
Siyâsî yapı vefalı mıdır?
Hayır.. Sürekli kendi evlâtlarını yemiştir, yemeğe devam etmektedir, yemeğe de devam edecektir...
Siyâsi yapı demokratik midir?
Gülmeyin, burada ciddi ciddi yazı yazıyoruz...
Hâl böyle iken...
"Ülkücülük MHP'de olur" diyen arkadaşlara yıllar öncesinin bir Akbank reklâmını hatırlatmak isterim.
Artık kulakları duymayan ve yaşları yetmişi aşmış, bastonla yürüyen üç ihtiyar yolda karşılaşırlar, aralarındaki diyalog şöyledir:
"Akbank'a mı gidiyorsun?"
"Hayır, Akbank'a gidiyorum"
"Haa! Ben de seni Akbank'a gidiyorsun sanmıştım"
Çok acıdır ama gerçek böyledir, keşke böyle olmasaydı...
Ne kadar hayıflansak azdır...