Ülkücüleri akılsız mı sandınız?
Ülkücüleri akılsız mı sandık yoksa referandumdan ümidimizi mi kestik? Öyle ya, bugüne kadar ülkücüler dünyanın en kötü adamlarıydı; milliyetçiliğin de her türlüsüne karşıydık. Şimdi ne oldu birden bire: Ülkücüler için göz yaşı döküyoruz?
Evet, ülkücüleri o kadar akılsız mı bellediniz? Onlar ne için mücadele ettiklerini bilmiyorlar mıydı? Türk devleti bağımsızlığını ve bütünlüğünü korusun; işgal altına düşmesin ve bölünmesin diye mücadele etmiyorlar mıydı? Türk halkları diyenlere karşı değil miydi savaşları? Türklük yerine Türkiyeliliği getirmek için mi öldüler? Türk milletini, Türk, Kürt, Çerkez, Boşnak, Gürcü diye parça parça saymak için mi savaş verdiler? Devlet televizyonunda Kürtçe yayın yapılsın ve böylece Türkçe yanında ikinci bir dil resmî bir kurumda fiilen kullanılsın diye mi can verdiler? Öcalan’ın suç işlemiş elçileri sınır kapısında devlet yetkilileri tarafından karşılansın diye mi canlarını dişlerine taktılar? Irak’ın kuzeyi Kürdistan diye tanınsın, Irak Türkleri kaderlerine terk edilsin, Barzani kırmızı halılarda karşılansın diye mi ülkücülük yaptılar? Yani Türklük, Türk milliyetçiliği, ülkenin bağımsızlığı, vatanın bölünmez bütünlüğü, esir Türklere istiklal gibi kutsal ülkülerini, bu kavramlar için can verdiklerini, ülkü yolunda sehpaya gittiklerini, sehpaya giderken “milliyetçilik yaşayacaktır” dediklerini unutacaklar ve milliyetçiliğin her türlüsüne karşı olduğunu ifade eden birilerinin göz yaşlarına aldanacaklar öyle mi? Evet, ülkücüleri bu kadar
akılsız mı bellediniz?
Ülkücüler haklıydı
Geçmişteki olayları, bugünkü şartlara bakıp değerlendirenler “anakronizm=tarih yanılgısı” denilen hataya düşüyorlar. Bugün Sovyet tehlikesi yoktur diye, 1980’den önce de böyle bir tehlike yoktu sanıyorlar. Bu yanlış kanaatin sonunda da ülkücü ve milliyetçiler boşuna mücadele etti diye düşünüyorlar. 1980’den önce somut, canlı kanlı Sovyet tehdidi altında idi Türkiye. Ruslar, Afganistan’a girdikleri gibi İran ve Türkiye’ye de girmek istiyorlardı. Bunu da komünizm ideolojisi vasıtasıyla yapacaklarını düşünüyorlardı. Bu maksatla birçok terör örgütü kurmuşlar ve Türkiye’yi kan gölüne çevirmişlerdi. Kır ve şehir gerillası hakkında kitaplar tercüme etmişler, arabaları devirip sokaklara barikatlar kurarak kitaplarda okuduklarını uygulamaya koymuşlardı. 1980 öncesi gazeteler arşivlerde duruyor. Yürüyüşlerinde Lenin’in, Mao’nun posterleri, orak çekiçli kızıl bayraklar gazete sayfalarından silinmedi. Her şey apaçıktı. Doğu mitinglerinde, Türkiye İşçi Partisi’nde bölücü Kürtçülerle de birlikte hareket ediyorlardı. Sovyetlerin 1968’de Çekoslovakya’yı işgali üzerine Mehmet Ali Aybar’ın yerli Marksizmi seçtiğini ve Behice Boran’la yollarını ayırdığını kim inkâr edebilir? Türkiye İşçi Partisi’nin sonraki yöneticilerinin ve Barış Derneği’nin Sovyetlerden para aldığını daha sonra Cenk Başlamış, Milliyet gazetesinde KGB arşivlerine dayanarak açıklamadı mı? 1980’den önce bütün bunlar ve daha niceleri yaşandı. Sovyet tehdidi yoktu diyenler, Rusların Afganistan’a girdiğini de mi unutuyorlar? Afganistan’a girenler, Türkiye’ye neden girmek istemesinler? O kadar propaganda, o kadar örgüt, o kadar para, o kadar silah boşuna mıydı?
İşte ülkücüler bunlara karşı mücadele ettiler. Türkiye, Afganistan gibi Sovyet işgali altına girmesin diye can verdiler. Sıkışınca ülkücü ve milliyetçileri Amerikancılıkla suçluyorlar. Ülkücülerin yaptığı miting ve yürüyüşlerin de fotoğrafları 1980 öncesi gazete sayfalarında duruyor. Herhangi bir liberalist kuramcının, herhangi bir Amerikan liderinin, herhangi bir kapitalist simgenin ülkücüler tarafından bayraklaştırıldığını, pankartlaştırıldığını gösterebilirler mi? Veya herhangi bir Faşist, Nazist liderin? Ülkücüler sadece millî simgeleri taşıdılar; “Ne Amerika, ne Rusya, ne Çin / Her şey Türklük için”, “Türk için, Türk tarafından, Türk’e göre”, “Esir Türklere istiklal”, “Tanrı dağı kadar Türk, Hira dağı kadar Müslümanız” dediler. Onun için hiç kimse Marksist, Komünist ve Maoistlerle ülkücüleri bir kefeye koymasın. Onların mukaddes davaları üzerinden siyaset yapıp göz yaşı dökmesin. Ülkücü ve milliyetçiler hiçbir dış gücün maşası olmadılar. Bugün de ülkenin bağımsızlığı, vatanın bölünmez bütünlüğü için mücadele ediyorlar. Arkalarında hiçbir dış güç yok. Bugünkü düşman kim ise ona karşı savaşıyorlar ve savaşmaya devam edecekler.