Türk Milliyetçileri 'Hayır' Diyor Platformu ve binlerce vatandaş, Başkanlık sistemine 'hayır' demek için Ankara Yenimahalle'de bulunan Nazım Hikmet Kültür Merkezi'nde toplandı.
‘Türk Milliyetçileri Hayır Diyor' buluşmasına gelen partililer, davul zurna ile karşılandı. Toplantıya katılanlar, aranarak içeri alınırken, toplantı salonunun içinde ve dışında yoğun güvenlik önlemleri alındı.
TOPLANTIYA BÜYÜK KATILIM
Büyük toplantıya; Eski Devlet Bakanı Gürcan Dağdaş, Eski Bayındırlık ve İskan Bakanı Abdülkadir Akçan, Eski Devlet Bakanı ve Yeniçağ gazetesi yazarı Sadi Somuncuoğlu, Prof. Dr. Mustafa Kafalı, Eski Devlet Bakanı Ramazan Mirzaoğlu, Eski Tarım Bakanı Yusuf Gökalp, Eski Ulaştırma Bakanı Enis Öksüz, Eski Kültür ve Ticaret Bakanı ve Yeniçağ gazetesi yazarı Agah Oktay Güner, Eski Devlet Bakanı Şuayip Üşenmez, Eski Adalet Bakanı Şakir Şeker, Eski Diyanet İşleri Bakanlığı’ndan sorumlu Devlet Bakanı Muhammed Kelleci, MHP’nin kurucu Genel Başkanı Alparslan Türkeş’in kızı Çağrı Türkeş, MHP Isparta Milletvekili Nuri Okutan, MHP Balıkesir Milletvekili İsmail Ok, MHP Eski Genel Sekreteri Cihan Paçacı, Eski İçişleri Bakanı Hasan Hüseyin Türkoğlu, MHP İzmir eski İl Başkanı ve Ülkü Ocakları eski Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu, MHP Uşak eski Milletvekili ve Merkez Bankası eski Başkanı Durmuş Yılmaz, HEPAR Genel Başkanı Yücel Savaş, HEPAR Onursal Başkanı Osman Pamukoğlu, Yurt Partisi Genel Başkanı Saadettin Tantan, Millet Partisi Genel Başkanı Aykut Edibali, Demokrat Parti Genel Başkan Yardımcısı Doç. Dr. Mehmet Özdemir, Doğu'nun Başbuğu Yılma Durak ve Ülkücü camianın önde gelen isimleri ve birçok sivil toplum örgütü katıldı.
MHP Kayseri Milletvekili Prof. Dr. Yusuf Halaçoğlu açıklama yapıyor...
Halaçoğlu'nun açıklamalarından satırbaşları:
Kıymetli misafirler;
Türk Milliyetçileri Hayır Diyor Platformu’nun çok değerli organizasyon heyeti adına hoş geldiniz, sefalar getirdiniz.
Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere; tüm silah arkadaşlarıyla Türk Milliyetçiliğinin sembolü cennet mekan Başbuğumuz Alparslan Türkeş ve Ülkücü şehitlerimize ve şehitlerimize Allah’tan rahmet niyaz ediyorum.
"ALDATILDIK" DİYEREK İŞİN İÇİNDEN SIYRILMAYA ÇALIŞTILAR
Değerli dava arkadaşlarım; ülkemiz 14 yıllık AKP iktidarı döneminde yönetilen yanlış politikalar yüzünden içeride ve dışarı kangren halini alan problemlerle karşı karşıyadır.
Ekonomi çökmüş, işsizlik artmış, ülkenin birlik ve beraberliği büyük bir tahribata uğramış, komşularımızla sıfır sorun denilmesine rağmen neredeyse sorunsuz ülke ve komşumuz kalmamış, içeride patlayan bombalar yüzlerce insanımızın hayatına mal olmuş, Suriye’deki iç çatışmalar yüzünden milyonlarca mülteci yurdun dört bir yanına dağılmış, 14 yıllık AKP iktidarı döneminde, Gülen Cemaati, başta TSK olmak üzere, polis teşkilatında, yargı kurumlarında, Milli Eğitim’de, üniversitelerde, çeşitli kamu kurum ve kuruluşlarında yuvalanma imkanı bulmuş, 15 Temmuz’da da bir darbe girişimiyle hükümeti ele geçirmek istemiştir.
Hükümetin birçok isim değişikliğinden sonra çözüm süreci adını verdiği PKK teröristleriyle görüşmeler yapması Oslo, Habur, Diyarbakır, İmralı ve nihayet Dolmabahçe rezaletleri sonrasında ‘aldatıldık’ diyerek işin içinden sıyrılmaya çalışması, ülkede PKK’lı teröristlerin şehir yapılanmasına, ülkeyi kan gölüne çeviren patlayıcı stoklamalarına yol açmış ve bunun sonucu pek çok vatandaşımızın ve güvenlik görevlimizin şehadetine sebep olunmuştur.
HDP VE PKK İLE YENİDEN MÜZAKERE UZAK BİR İHTİMAL DEĞİL
Sur, Cizre, Nusaybin, Şırnak, Yüksekova gibi beldelerimizde yuvalanan terör örgütlerine karşı verilen zorlu mücadele halen hafızalarımızdadır.
Hatırlayalım; PKK açılımı süresince idari federasyonun alt yapısını kuran büyük şehir yasasının, MHP’nin baskılarına rağmen çıkarıldığı bilinmektedir. Ve bunun zararları görülmüş ve yaşanmıştır.
AKP Başkanlık Anayasası’ndan her bahsettiğinde gündeme yerel yönetimlerin yetkilerinin genişletilmesi gibi masum görülen bir başlık altında özerklik ve federasyona gidilebilecek bir başlığı da getirmektedir.
Özetle; daha birkaç yıl önce İmralı’da Öcalan ile ortak Anayasa yazan bir partinin, bugün üniter ve milli devleti kabul ediyor görünse de, yarın Başkanlık sistemi kabul edildikten sonra ilk iş olarak HDP ve PKK ile yeni müzakere sürecini başlatması uzak bir ihtimal değildir.
"TÜRK MİLLETİ UNUTMAMIŞTIR!"
Çünkü İstiklal Harbimizin sonucunda kurulan aziz Cumhuriyet’imizi hiçbir zaman benimsemeyen Türk milleti ve milli üniter devlet anlayışına karşı olan bir politik zihniyetin, Türkiye’yi hızla federasyona ve bölünmeye sürüklemeyeceğini kimse söyleyemez.
Bugün Türkiye’nin içinde bulunduğu beka savaşı verme durumunun sorumlusunun AKP hükümeti olması da bu inancımızın doğruluğunu göstermektedir. Ayrıca unutulmamalıdır ki; 2002’den bu yana AKP hükümeti parlamentodan istedikleri her türlü yasayı çıkarmışlardır. Öyleyse devletin yönetilmesinde parlamenter sistemin aksaklığı nedir ve Başkanlık ne için istenmektedir?
Görüldüğü gibi; aslında yönetimdeki zaafiyetin parlamenter sistem olmadığı, aksine devleti yönetenlerin riyakat sahibi olup olmadığı bunda etkili olduğu anlaşılmaktadır.
Nitekim AKP hükümetleri sürekli olarak kendilerinin aldatıldığını söyleyerek itirafta bulunmuştur. Onları PKK ve HDP aldatmıştır, Esad aldatmıştır, Fetullah Gülen cemaati aldatmıştır, ABD aldatmıştır.
Bütün bunlara karşılık, herhalde yüce Türk milleti Habur’u unutmamıştır.
Çözüm süreci ve bu sürecin neye mal olduğunu unutmamıştır.
PKK ile görüşmediklerini söyleyip, görüştüklerini itiraf ettiklerini unutmamıştır.
Bebek katili Abdullah Öcalan’la nasıl ittifak halinde olduklarını unutmamıştır.
HDP’lilerle Dolmabahçe görüşmelerini unutmamıştır.
Diyarbakır’da Şivan Perver, Barzani ve diğer PKK’lılarla el ele, göz yaşları içinde ‘megri megri’ diye şarkı söylediklerini unutmamıştır.
"MİLLİYETÇİLİĞİ AYAKLAR ALTINA ALDIK" DİYENLERİ...
PKK’lılar için Valilere ‘görmezden gelin’ dediklerini unutmamıştır.
PYD’ye yardım için Türk topraklarını peşmergeye açtıklarını unutmamıştır.
Cemaate, onun başına övgüler yağdırdıklarını, ‘ne istediniz de vermedik?’ dediklerini asla unutmamıştır.
FETÖ’nün devlet içinde yapılanması ve bu kadar etkili hale gelmesinin asıl suçlusu kendileriyken, ‘yanılmışız, aldatılmışız ve hatta akılsızmışız’ gibi sözler söyleyip özür dilemekle sorumluluktan kurtulduklarını sandıklarını unutmamıştır.
Görülüyor ki; AKP ve mensuplarını hemen herkes aldatmıştır. Ancak yüce Türk milleti vatansever Türk subay ve generallerinin Balyoz ve Ergenekon adı altında hapislere atılmasını, eziyet edilmesini, TSK’nın en mahrem odalarına girilmesine göz yummalarını unutmamıştır.
Esad’la yeyip içtikleri ayrı gitmeyip, birlikte Antalya’da tatil yapıp, ortak Bakanlar Kurulu toplayıp sonra ‘diktatör’ diyerek düşman olduklarını ve Esad’ın birdenbire Esed olduğunu unutmamıştır.
Cumhurbaşkanı’nın BOB Eş Başkanı olduğunu söylediğini unutmamıştır.
Cumhurbaşkanı’nın “Milliyetçiliği ayaklar altına aldık” dediğini unutmamıştır.
“Bana Türklükle gelmeyin” dediğini unutmamıştır.
“Ne mutlu Türk’üm diyene!” sözünü kaldırdıklarını unutmamıştır.
Andımızı kaldırdıklarını unutmamıştır.
Türk milletinin sembolü olan bozkurttan dolayı Ülkücüleri hayvan yerine koyduğunu unutmamıştır.
Yani aslında devlet yönetimindeki kendi eksikliklerini, beceriksizliklerini, parlamenter rejimin üzerine atarak hatalarını örtmek istemektedirler. Başkanlığın getireceği ise Türkiye Cumhuriyeti’nin tasviyesi ile tek adamlıktan başka bir şey değildir.
"HUKUK DEVLETİ TARİHE KARIŞACAK"
Değerli Ülküdaşlarım;
Cumhurbaşkanı’nın Anayasa’yı ihlal etmede ısrar etmesinin Türkiye’yi bir kaosa götüreceği açık olmakla beraber, bir referandum sürecinin ve olası başkanlığın Türkiye’yi çok daha büyük bir felakete sürükleyeceği aşikardır.
Anayasa değişikliğinin gerçekleşmesi, özerklik, federasyon ve parçalananmanın önünü açacaktır. Bir Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile 3 buçuk milyon Suriyeliye Türk vatandaşlığı verilmesi sözkonusu olabilecektir.
‘Hayır’ diyenlerin bir bölümü gelecek umutlarını yitireceklerdir. Terörist olmakla suçlanmanın baskısı insanları yabancılaştıracaktır. Toplumsal çatışma riski artacaktır.
Cumhurbaşkanı’nın kontrolünde olan mahkemelere olan güven, tamamen son bulacak, hukuk devleti tarihe karışacaktır. Bu sebeple bir kez daha ‘yanıldık’ demelerini istemiyoruz.
Üstelik Türk milleti, Erdoğan’ın Anayasa’yı değiştirmek için 400 milletvekili istediği 7 Haziran seçimlerinde Başkanlık referandumunu yapmış ve Başkanlık talebini sandığa gömmüştür.
Bu arada izlenen yanlış Orta Doğu politikası sonucunda Irak’ta ve Suriye’de meydana gelen iç çatışmalar, ve PKK’nın uzantısı PYD’nin Suriye’de kurtarılmış kantonlar yoluyla Akdeniz’e çıkma tehlikesi baş göstermiş, bu durum karşısında Türk Silahlı Kuvvetleri Cerablus üzerinden Suriye’ye girerek halen El Bab’ta fiilen çatışmalara dahil olmuştur.
"NİYET HAYIR! AKIBET HAYIR!"
Bunların arasında da ‘evet’ ve ‘hayır’ diyenler vardır. Herkesin bunu iyi bilmesi gerekir. Ama bunun ötesinde, Yunanistan tarafından işgal edilen 18 ada ve adacık ile Kıbrıs meselesi Türkiye’nin gündemindedir. Cumhurbaşkanı Erdoğan Misak-ı Milli ve Lozan konularını sık sık gündeme getirerek devletimizin kurucularına saldırmıştır. Oysa kendi hükümetleri döneminde Yunanistan’a alenen teslim edilen Türk adalarının sorumluluğunu almamaktadır.
Lozan’ın 12 ve 15. Maddesinde bahsi geçen toplam 23 ada, 30 Ekim 1918 tarihinde işgal altında olduğu için Misak-ı Milli sınırları içersinde yer almamıştır.
Halbuki Erdoğan hükümetleri dönemine Yunanistan’a itirazsız teslim edilen Türk adaları ise, hem Misak-ı Millli hem de Türkiye Cumhuriyeti’nin sınırları içersindedir. Bu adalar Anadolu anakarasına o kadar yakındır ki; sesimizi duyurmak için bağırmak yerine fısıldamak yeterlidir.
Bugün Kıbrıs’ta Türkiye’nin garantörlüğü tartışılmaktadır. Türkiye böyle iç ve dış sorunlarla meşgulken, Anayasa’nın değiştirilerek Parlamenter Sistem yerine Partili Cumhurbaşkanlığı’nı getirecek bir süreç başlatılmıştır.
Gerekçe olarak da Cumhuriyet’in kuruluşundan itibaren her bir buçuk yılda bir hükümet değişikliği olduğu ve bu istikrarsızlığın giderilmesi gerektiği, Türkiye’de Başkanlık sisteminin gelişiyle terörün biteceği, halk tarafından seçilmiş bir Cumhurbaşkanı’yla, yine seçilmiş bir Başbakan’ın bulunmasının yönetimde meydana getirdiği kargaşaya son verileceği iddia edilmektedir.
Halbuki, bugüne kadar ki olan hükümetin uygulamaları göstermektedir ki; Parlamenter sistem ülkemiz için yalnızca yönetim biçimi değil, aynı zamanda milli güvenlik rejimidir.
Türk Milliyetçileri ve Ülkücüler olarak; yemin ettik bir kere!
Yılmayacağız! Yıkılmayacağız!
Tanrı Dağı’ndan Hira Dağı’na bir and içtik!
Başaracağız!
Destanları biz yazdık, Çin sarayını biz bastık!
Yılmayacağız! Yıkılmayacağız!
Kalsak da 40 çeri; teslim olmadık, olmayacağız!
Niyet hayır! Akıbet hayır!