Ülkücü milliyetçi hareketin son sınavı mı?
Ülkücü milliyetçi hareket Türklük üzerine, Türk ülküsü üzerine kurulmuş bir harekettir. Ülkücüler, ülkenin bağımsızlığını, millet ve devletin birlik ve bütünlüğünü canlarından aziz bilirler. 1980 öncesinde verdikleri destani mücadele ile Türkiye'nin Moskof pençesine düşmesine, Afganistan'a dönüşmesine engel olmuşlardır. Ülkücü milliyetçi hareket, düşmanı doğru tespit eden uzak görüşü, bütün stratejik cephelerde varlığını gösterebilmesi, elindeki bütün güçleri cepheye sürebilmesi, sağlam karakteri, mücadele gücü ve azmi sayesinde Türkiye'nin kaderini belirleyen asli unsurlardan biri olmuştur.
1980, özellikle 1990 sonrası için aynı şeyi maalesef söyleyemiyorum. Hasım değişmiş, fakat ülkücü milliyetçi hareketin azımsanmayacak sayıdaki mensubu bunu fark etmemiştir. Yeni hasımlar, Türklüğü, Türk kavramını ortadan kaldırmak isteyen; ülkeyi bölme talebini saklamayan bölücü teröristlerin liderleri ve siyasi uzantılarıyla müzakereler yapan; Cumhuriyet'in temel ilkelerini reddeden gruplardır. Ve bu grupların Türkiye'de ele geçirmediği neredeyse hiçbir şey kalmamıştır.
Bir yanda alenen ülkeyi bölmek isteyen, taleplerini mitinglerde, TBMM'de alenen ifade eden siyasi uzantılar, bir yanda bir bölgemizin şehir ve kasabalarını işgal eden, büyük şehirlerde canlı bombalar patlatan, sivil asker yüzlerce insanımızın canına kasteden bölücü terör örgütü. Öte yanda da yıllardan beri bölücülerle pazarlıklar yapan siyasi kadrolar. "Ne mutlu Türk'üm diyene!" sözünden nefret edenler, "Türk'üm, doğruyum" andını okullardan kaldıranlar, bu ülkenin sadece Türklere ait olmadığını her ağızlarını açtıklarında söylemekten çekinmeyenler ve milyonlarca sığınmacı ile Türkiye'yi Türk ülkesi olmaktan çıkarmaya çalışanlar...
1980 öncesinden çok daha vahim bir tablo ile karşı karşıyayız ve ülkede yaprak kıpırdamıyor. Türkiye'yi sallaması gereken ülkücü milliyetçiler ortada yok. Yürekler çarpmıyor, meydanlar inlemiyor. İdari ve siyasi makamlar, gazeteler, televizyonlar, sivil toplum kuruluşları işgal altında ve ülkede ülkücü milliyetçi hareket var mı yok mu belli değil. Ülkeyi silkeleyen, yüz binler olup meydanları dolduran, Türk kavramını yok etme cüretini gösterenleri korkudan titreten bir hareketten eser görünmüyor. Tam tersine, vaktiyle milliyetçi harekete mensup milyonlar, bölücülerle görüşmeler yapan ve Türklük kavramını ortadan kaldırmak isteyen gruplarla beraber oluyor. Türk düşmanını milliyetçi zannediyor.
Bu vahim durumdan utanması gerekenler ise tam bir pişkinlik içinde yollarına devam etmek istiyorlar. Her şeye rağmen...
Her şeye rağmen ülkücü milliyetçi hareket içinde durumdan memnun olmayanlar, bir çıkış noktası bulmak isteyenler var. Siyasi hareketin bir kısım delegeleri işin vahametinin farkında ve demokratik bir taleple yönetimin karşısına çıkıyorlar, kurultay istiyorlar.
Ülkücü milliyetçi hareketin içinde bulunduğu çıkmaz ortada değil mi? Haydi her şeyi bir yana bırakalım, sayılar ortada değil mi? Sayılar yanılabilir mi? 80 ile 40 aynı mı? Dördüncü ile üçüncü aynı mı? Alınan oy miktarları ortada, matematik bu kadar açık. Bundan kim sorumlu? Elbette yöneticiler.
***
Yöneticilere söylüyorum, yapacağınız en iyi iş çekilmektir. Hiç olmazsa kurultaya gitmek ve demokratik bir seçime imkân sağlamaktır. Aksi takdirde ülkenin içinde bulunduğu vahim durumdan dolayı siz de çok ağır bir vebal altında kalacaksınız.
Kurultay, ülkücü milliyetçi hareketin son sınavı mı? İnşallah son olur ve kurultaydan başarı ile çıkılır. Mahkemeler yoluyla kurultayı engellemek, yargıyı baskı altında tutanlardan yardım alarak kurultayı engellemek asla taşınamayacak bir vebal olur.
Kurultayın engellenmesi hâlinde ülkücü milliyetçi hareket ya başka bir sınava girer, yahut da yok olur. Tabii ki bu durum çok daha vahim sonuçlar doğurur ama bu millet içinden elbette başka vatan evlatları da çıkar.