Ülkü Ocakları eski Gene Başkanlarının bir araya gelerek kurduğu Ülkücü Tavır Hayır Platformu referandum sonuçlarına ilişkin yazılı bir açıklama yaptı.
Cumhurbaşkanı’nın “Atı alan Üsküdar’ı geçti” sözlerine dikkat çekerek yapılan açıklamada “Ne var ki, Cumhurbaşkanı bu sözü, referandum sonucunun güvenilirliğine ilişkin tartışmalar üzerine söylemiştir. Bizlerin ilan edilen sonuca ilişkin söyleyebileceğimiz tek şey, bu sonucun Yüksek Seçim Kurulu’nun (YSK) tavrı kadar tutarlı ve şaibesiz (!) olduğudur” denildi.
Ülkü Ocakları eski genel Başkanları’nın açıklamaları şöyle:
"REFERANDUM SONUCUNA İLİŞKİN BASIN AÇIKLAMASI
Referandum sonrası yapılan açıklamalar içinde en akılda kalacak cümle, Cumhurbaşkanı’nın “Atı alan Üsküdar’ı geçti.” şeklindeki veciz (!) ifadesi olacaktır. Bizler, bu sözün gerçek muhataplarının –zamanla- referandumda “evet” oyu veren %51,4’lük seçmen kitlesi olacağına inanıyoruz. Ne var ki, Cumhurbaşkanı bu sözü, referandum sonucunun güvenilirliğine ilişkin tartışmalar üzerine söylemiştir. Bizlerin ilan edilen sonuca ilişkin söyleyebileceğimiz tek şey, bu sonucun Yüksek Seçim Kurulu’nun (YSK) tavrı kadar tutarlı ve şaibesiz (!) olduğudur. İç hukukumuzda kararları “tartışılmaz” olan YSK, millet vicdanında “tartışılır” bir karar vermiş; yasa gereği “geçersiz” sayılması gereken oyları “geçerli” saymıştır. Oyun devam ederken kuralları değiştiren YSK –hâliyle- bunun gerekçesini sunamamış; 2010 yılında gerçekleşen yasa değişikliğinden önceki uygulamaları “geçmişteki örnekler” olarak gösterme gafletinde bulunmuştur. Sonuçta; ‘Hukuki Meşruiyet’ ile ‘Siyasi Meşruiyet’ kavramlarını ayırt edemeyenler, siyasi meşruiyeti dahi şaibeli hâle getirmişler, YSK’yı da bunun aracı kılmışlardır. Anayasa değişikliğinin gündeme getirilme, hazırlanma, komisyonda görüşülme, Meclis’te oylanma ve referandum öncesi propaganda süreçleri ne kadar tartışmadan azade ise, referandum sonucu da ancak o denli tartışmadan azadedir. Cumhurbaşkanı’nın “Atı alan Üsküdar’ı geçti.” ifadesi de esasen sonuçların tartışılır olduğunun teyididir.
Cumhurbaşkanı’nın seçildiği oy oranının altında bir oranla sistemi değiştirmeyi düşünenler, bu değişikliğin meşruiyetinden çok da emin olmamalıdır. Zira –hiçbir şaibe olmasaydı dahi- oranların taşıdığı öncelikli mesaj, toplumu ortadan ikiye bölen siyasi adımların atılmadan önce iyi düşünülmesi gerektiğidir. Atılacak adımlara gerekçe olarak gösterilmek istendiğinde, referandum sonucu elde edilen oy oranı da “Millet İradesi” olarak değil –en fazla- “Seçmen İradesi” olarak adlandırılmalıdır. Zira toplumun neredeyse yarısı bu değişikliğe onay vermemiştir.
Sonuçlar tartışmalıdır; tartışmasız olan ise, Ülkücülerin “HAYIR!” iradesi doğrultusunda ve “O yalancı istikbale bir perde indir!/Gerçek yarın unutma ki bir gün senindir!” şuuruyla sadece siyasi tercihlerini değil mücadele azimlerini de ortaya koyarak bu sınavdan alınlarının akıyla çıkmış olduklarıdır. Bu azim ve irade var oldukça –bizlerin de- yarınlar için ümidi var olacaktır.
“Beka” gerekçesiyle, sadece bu sonucun değil yaşanan sürecin de sorumlusu olanlar; eğer %51’lik oranı gerekçe göstererek, “94 yıllık parantezi kapatmak”, ‘Tek Adam’, ‘Parti Devleti’ ve ‘Federasyon’ gibi heveslere kapılacak olursa bizim için “beka mücadelesi” asıl şimdi başlıyor demektir. Bundan sonra daha dikkatli ve kararlı bir şekilde bu heveslerin takipçisi ve amansız karşıtı olacağız.
Ülküdaşlarımız ümitlerini yitirmesinler. Mehmet Akif’in dediği gibi: “Ulvi gayelere müteveccih bulunan emeller hicrana uğrasa da hüsrana uğramaz”.
Netice itibariyle; tercihi ne olursa olsun ülkemizin geleceğini düşünerek vatandaşlık görevini yerine getiren milletimize ve ülküdaşlarımıza şükranlarımızı bildiriyor ve diyoruz ki:
Birlikte, omuz omuza verilen mücadeleyi namusumuz bilecek, gayesini bir an olsun unutmayacağız. Elbirliğiyle verdiğimiz mücadelede zaten bir zoru başardık; bir daha ve daha fazlasını da başarabiliriz!"