Ülkeyi kim bu hale getirdi?
TSK'daki generallerinin neredeyse yarısı, Emniyet mensuplarının önemli bir kısmı bir meczubun talimatlarıyla harekete geçebildi. Devlette çalışan onlarca bürokrat devletin yasalarına değil meczubun talimatlarına uyduğu görüldü. Ölçme ve seçme sınavları, kadrolara yükselme ve atama işleri devlet bürokrasisinin değil FETÖ'nün onayı ile yapılır oldu. Devlete vergi vermemek için kırk dereden su getirenlerin FETÖ'ye himmet için gönüllü oldukları bir Türkiye ortaya çıktı.
Atatürk'ü hatırlamak gerek!
FETÖ'nün Özal ve Demirel'le başlayan 45 yıllık devlete sızma girişiminin ürünü olduğu doğrudur. Ancak on dört yıllık AKP iktidarı döneminde FETÖ'nün iyiden iyiye gemi azıya aldığı, korunduğu, beslendiği, sonsuz bir müsamahaya tabi tutulduğu ve 'ne istediyse' aldığı da bir başka doğrudur.
Yorumu bir kenara bırakıp dönemin aktörlerinin söylediklerine kulak verilirse koskoca ülkeyi FETÖ-CIA operasyonlarına açık hale kimin getirdiği de anlaşılır.
FETÖ'nün önce kurumları sonra da ülkeyi ele geçirme faaliyetleri üzerine Genelkurmay Eski Başkanı Necdet Özel şunları söylüyor: "Sadece biz değil, millet hepimizi affetsin. Asker-sivil, sorumluluk makamındaki herkes milletten özür dilesin".
TBMM Eski Başkanı Cemil Çiçek ise sorumluluk noktayı nazarından bir değerlendirme yaparak şunları söylüyor: "Bunların bu noktaya gelmesinde hepimizin günahı, vebali var... Türkiye siyasi, dini ve ticari açıdan kandırılmışlar ülkesidir. Kandırmanın en kolay yapıldığı alan da din. O yüzden sık sık kayıt dışı dine vurgu yapıyorum."
Bu değerlendirmeler yapılırken birilerinin Atatürk'ü hatırlayıp hatırlamadıkları bilinmiyor!
Beslenen karga sonunda göz oyar!
DGM Savcısı Nuh Mete Yüksel ise FETÖ'nün Devleti ele geçirme çabasını ilk defa Emniyetten başlattığını 'ondan sonra mülkiye, adliye, askeriye üzerinde yoğunlaştıklarını daha sonra da okullarını kurduklarını' söylüyor. Yetkililerin bunlara karşı hiçbir tedbir almadığını ifade ediyor.
"Fethullah'ın Copları" adlı kitabın yazarı Zübeyir Kındıra, Cemaat'in son dönemde yürüttüğü davalarda sanık durumuna düşen Hanefi Avcı, Sabri Uzun ve Emin Arslan gibi eski Emniyet müdürlerini hedef alarak, bu isimleri görevde oldukları uzun yıllar boyunca Cemaat ile birlikte hareket etmekle suçlamıştır.
Fetullah Gülen'in sağ kolu olan Nurettin Veren ise 'AKP'li eski Bakanlar Cemil Çiçek, Abdülkadir Aksu, Bülent Arınç ve Vecdi Gönül'ün Cemaatle çalıştıklarını' iddia etmiştir. Veren, "2008-2009'da bunlarla yüz yüze konuştum ama beni dinlemediler" diyor.
Daha vahimi ise Veren'in "Şu anda Cemaatin süzgecinden geçerek TSK'ya gelmiş yüzde 85 oranında asker var" demiştir.
Durum böyleyse olanın bitenin yadırganması için hiçbir neden yoktur. Çünkü atalar 'beslenen kargalar göz çıkartır' der.
Allah (C.C) affetsin!
Eski Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, bundan daha altı ay önce "Benim cemaat denen olguya karşı sevgimi ve sempatimi 78 milyon insan bilir... Amerika'ya giden benim, olimpiyatlara koşan benim, bu hizmetlerin ne kadar iyi olduğunu anlatan benim" şeklinde konuşmuştu.
Aynı Arınç bu görüşlerinde 15 Temmuz darbe gecesi bir miktar iskonto yaparak şöyle diyor: "Birileri, ne kadar da ahmak bir insanmışsın, herkes söylüyordu, herkes bunu söylüyordu, sen itiraz ediyordun diyebilir."
Nihayet ülkenin Cumhurbaşkanı Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) ile mücadelede geç kalındığını belirterek şunları söylüyor: "Bu hain örgütün gerçek yüzünü çok daha önceden ortaya dökmemiş olmanın üzüntüsü içindeyim... Bundan dolayı hem Rabbimize hem de milletimize verecek hesabımız olduğunu biliyorum. Rabbim de milletim de bizi affetsin..."
Bu örgütün hapse tıktıkları insanlar, ölümüne sebep oldukları masumlar, hakkını gasp ettiği garibanlar, yıllarca hapis yatanlar, 15 Temmuz şehitleri/gaziler onlar da affetsin!