Sevgili okurlarım, "Referandumda istediğimiz sonucu alamazsak, iç savaş çıkar" diyen AKP'li Erdem'in ürkütücü sözleri, Sinan Oğan'ın "Halka silahlı eğitim veriliyor, paramiliter bir güç oluşturuluyor" iddiasını daha da önemli kılıyor.
Zira çok sağlam kaynaklardan aldığım bilgiler Oğan'ı doğruluyor.
Haber kaynaklarıma göre Türkiye, tıpkı sağ-sol çatışmasının sokakları kan gölüne çevirdiği 70'li yıllarda olduğu gibi, hatta onu bile geçen bir hızla silahlanıyor!.. Sınırlarımızın yolgeçen hanına dönmesi nedeniyle, ülkemize her türlü silahın sokulduğu öne sürülüyor!.. Aynı kaynaklar, ekonomide durgunluğun had safhaya ulaştığı günümüzde en büyük parayı silah ve insan kaçakçılarının kazandığını iddia ediyor!..
***
Bu tablo ister istemez akla Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın dış güçleri kastederek "Ülkemizin bekası söz konusu. Türkiye ikinci Kurtuluş Savaşı'nı veriyor" deyişini getiriyor. Ardından da şu soruyu:
"Türk Milleti Kurtuluş Savaşı'nı Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarının çevresinde kenetlenip, yekvücut olarak kazanmıştı. O halde yeniden birlik içinde olmamız gereken şu kritik süreçte, halkın bir kesimini diğer kesimine düşman etmeye çalışan iç savaş çığırtkanları kime hizmet ediyor?..."
Uğur Dündar Sözcü
***
Parti Devletine "HAYIR"
-------
Bir devletin bir partiyle özdeşleştirilmesi, tüm bir devlet aygıtının, yargısıyla, yasamasıyla, yürütmesiyle bir partinin emrine verilmesi, Faşizmin en net ve en saf biçimlerinden biridir:
Yakın tarihte Avrupa'da, Almanya'da ve İtalya'da çok kanlı bir biçimde yaşanmıştır!
Ne yazık ki, 16 Nisan'da referanduma sunulacak olan Anayasa değişiklik önerileri, Türkiye'de de, Cumhuriyet rejimini bitirecek ve yeni bir Parti Devleti kuracak maddeler içeriyor:
(...)
Parti Devleti önerisi, başarısız olduğu için gittikçe zayıflayan bir iktidarın, kendisini güçlendirmek için attığı son bir adım olarak ülkenin önüne konmuş izlenimi veriyor.
15 yıldır iktidarda olanların artık ülke sorunları için önerebilecekleri hiçbir yeni çözüm kalmadığı için de, kişisel iktidarlarının güçlendirilmesine yönelik değişiklik önerilerinin halka açıklanması ve anlatılması yerine, "Hayır" diyenlerin suçlanması gibi çok yanlış ve tehlikeli bir yol seçilmiş görünüyor.
Türkiye'deki demokrasi bilincinin, insanlık tarihinde bir kara leke olan, "Parti Devleti" önerisine "Hayır" diyecek bir düzeye eriştiğini düşünüyorum.
Emre Kongar Cumhuriyet
***
Esad'la seçimle geldi!
-------
İktidar partisinin süper başkanlık denilen sistemi niye istediği açık, net..
Doğal liderleri gördükleri..
Reis dedikleri..
Büyük saygı duydukları, Türkiye'yi çağ atlattığına inandıkları kişinin ülkeyi tek başına yönetmesini istiyorlar..
Onun hakkı görüyorlar..
Bu uğurda..
Başbakan başbakan olmaktan vazgeçmeye hazır..
İktidar partisinin Meclis grubu yetkilerini Beştepe'ye devretmeye razı..
İstiyorlar ki; en az 2033 yılına kadar Cumhurbaşkanı ülkeyi istediği gibi yönetsin..
(...)
Diyorlar ki; önemli olan, Türkiye'nin geleceği.. 2071 vizyonu..
İyi de; 2045 yılında bu yetkilerin faşist, ırkçı, dikta heveslisi bir kişinin eline geçmemesinin garantisi var mı?
***
Diyorlar ki; millet yanlış adam seçebilir deniliyorsa bu millete hakarettir.. Bu millet doğru adamı bulur..
İyi de; Esad da seçimle geldi.. Esad'ı seçen Arap kardeşlerimiz akılsız mı? Araplar doğru adam seçemiyor mu? Onların doğru adam seçme kabiliyetleri yok mu?
Mehmet Tezkan Milliyet
***
Artık Kemalist olmak moda
-------
Bir ara neredeyse aydın olmanın tek koşuluydu... Kemalizm karşıtı olmak.
(...)
Mete Tunçay Hoca, neredeyse Kadir Mısıroğlu işlevi görürdü.
Bedri Baykam'ın Kemalizm'ine vuruldukça içi açılırdı sanat piyasalarının.
İnkılap Tarihi ile dalga geçmeyene tarihçi denmezdi
Piyasa canlanırdı Murat Belge'nin tutkulu Kemalizm karşıtlığıyla.
Oktay Akbal'ın "Ah Menemen vah Menemen" yazılarıyla dalga geçmeyeni Sinema Günleri'ne almazlardı.
Behçet Kemal şairden sayılmazdı.
(...)
Kulakları çınlasın... Şahin Alpay'lar, Ahmet Altan'lar, Mehmet Altan'lar... Her fırsatta bir tane çakarlardı Kemalizm'e.
Nilüfer Göle Hanımefendi lisan-ı hal ile küçümserdi Kemalizm'i.
Gel zaman git zaman..
Artık nasıl bir rüzgâr estiyse memlekette... Neredeyse... Nilüfer Göle, Mete Tunçay, Murat Belge, Mehmet Altan, Ahmet Altan ve diğerleri... Hep birlikte bir koro oluşturup... "İzmir'in dağlarında çiçekler açar / Altın güneş orada sırmalar saçar" diye marş çığıracak kıvama geliverdiler.
*
Atatürk var ya...
Gerçekten büyük adammış.
Ahmet Hakan Hürriyet