Ülke nereye gider?
Türkiye hiç şüphesiz esenliğe kavuşacaktır.
Buna inanıyorum ve bunun için yaşıyorum. Felaketlerden kurtulmak ve esenliğe kavuşmak için inanmak şarttır. İnanmazsanız mücadele edemezsiniz, mücadele etmezseniz yenilirsiniz.
Durum vahimdir. Vahimdir ama...
Bir bela (FETÖ) def edilmiştir. İkinci belanın üzerine de şiddetle gidilmektedir. Devlet otoritesini hisseden Güneydoğu halkı Türk bayraklarıyla PKK terörünü protesto etmeye başlamıştır. PKK da eninde sonunda bitirilecektir.
Evet, ortada bir paradoks vardır. İki bela da kendilerini besleyip büyüten bir iktidar tarafından yok edilmektedir. Cumhurbaşkanı, FETÖ konusunda da PKK konusunda da aldatıldıklarını itiraf etmiştir. Yıllarca aldatılmış olmanın ülkeye nelere mal olduğu görülmektedir. Dolayısıyla itiraflar, Tanrı'dan ve milletten af dilemeler, yapılan hataları ortadan kaldırmaz.
***
Terör örgütleri üzerine mevcut iktidarın gitmesi olumludur. Başka bir iktidarın FETÖ üzerine gitmesi, kamuoyunda bu kadar taraftar bulamazdı; laikler yine dindarları eziyor yaygaraları ortalığı kaplardı. PKK üzerine mevcut iktidarın gitmesi de, sebebi açısından olumludur. Çünkü iktidar, çoğu kendilerine oy veren halkın baskısı sonucu, güvenlik politikaları uygulamakta ve PKK üzerine gitmektedir. Halk açılım politikasını tasvip etmemiştir; iktidar oy kaybedeceğini anlamıştır ve zorunlu olarak güvenlik politikalarına yönelmiştir. Ana fikri açılım olan iktidara Türk milleti, bu politikasını uygulamak için izin vermemiştir, olumlu olan budur.
Ancak iktidarın çekirdek kadrosunda değişmeyen bir maya vardır. 3 Ağustos 2016'daki Olağanüstü Din Şûrası'nın açılışında Cumhurbaşkanı Erdoğan FETÖ'den bahsederken "aynı menzile giden farklı yollardan biri olarak gördüğümüz bu yapının..." diyerek FETÖ ile "aynı menzil"e yöneldiklerini açıklamıştır. Değişmeyen maya budur. FETÖ'nün melaneti görüldüğü hâlde bu yapı ile menzilin aynı olduğu belirtilmiştir. İktidar partisi ileri gelenlerinin konuşmalarında buna benzer sayısız örnek vardır. Bir milletvekilinin cumhuriyeti parantez olarak nitelemesi, AKP İstanbul İl Başkanının "Partimiz iktidarından önce ... hepimiz Türk'tük." demesi gibi örnekler çoğaltılabilir. Üstelik bu düşüncelerini sadece sözde bırakmamışlar, "Ne mutlu Türküm diyene!" sözlerini birçok yerden kaldırmışlar, Türkiye Cumhuriyeti'ni ifade eden T.C. harflerini bazı kurumların isimlerinden çıkarmışlar, "Türküm, doğruyum" diye başlayan andımızın sınıflarda hep birlikte söylenmesini yasaklamışlardır.
***
AKP iktidarı kendini rahat hissettiği anda değişmeyen maya yine ortaya çıkacaktır. Belki başka ad ve ifadelerle açılım politikası yine gündeme getirilecek, Cumhuriyet'in tek millet yaratmak için asimilasyoncu bir politika izlediği yine tekrarlanıp durulacak, yine dindar ve kindar nesil yetiştirmekten bahsedilecek, yine ulemaya sormaktan, fetvalardan dem vurulacaktır. "Aynı menzil"e ulaşmak için yine bir takım eylemlere girişilecek, kapatılan FETÖ okullarının yerine bir takım vakıf okulları ikame edilecek, böylece dindar ve kindar nesil yetiştirmeye devam edilecektir. Şimdi de bunların söylendiğini ve yapıldığını düşünebilirsiniz. Haklısınız elbette. Ancak mevcut iki belanın üstüne gidilirken bunlar şimdilik geri planda kalmakta ve daha önemli olarak milletin gözüne batmamaktadır.
Türkiye'de yangın vardır ve Türk milletinin içi yanmaktadır. Bu felaketli duruma kimlerin sebep olduğunu da millet elbette idrak etmektedir. Türk milleti ülkenin bölünmesine yol açacak politikalara izin vermediği gibi aynı sonuca yol açacak eylemlere de girmeyecektir. Ancak rahatlayınca açılıp saçılacak olan iktidara da elbette bir diyeceği olacaktır.