Biber ve patlıcanın fiyatı vatandaşın cebini yakmaya devam ediyor.
Türkiye Perakendeciler Federasyonu (TPF) Başkanı Mustafa Altunbilek'in patlıcan, biber ve kabağın marketlerde satılmasının yasaklandığını açıklamasının ardından konuyu köşesine taşıyan Sözcü gazetesi yazarı Murat Muratoğlu, "ülke yönetimi böyle giderse bu ürünler karaborsaya düşecek" ifadelerini kullandı.
Market yasapını AKP'nin oy depoları olarak gören Murat Muratoğlu, "özellikle halkın alım gücünün düşük olduğu yerlerdeki şubeler” satmayacakmış biberi, patlıcanı… Yani AKP'nin oy depoları… Mal olmazsa fiyatını görmezler, siyasi tercihlerini değiştirmezler!" diye yazdı.
Murat Muratoğlu'nun Sözcü Gazetesi'ndeki "Alma biberi patlıcanı üzme tatlı canını!" başlıklı yazısı şöyle;
Hürriyet'te okudum haberi… Özeti, biber ve patlıcanı pahalı satmak zorunda kalan marketler başlarına iş açmamak için hiç satmama kararı almışlar.
Habere göre, “özellikle halkın alım gücünün düşük olduğu yerlerdeki şubeler” satmayacakmış biberi, patlıcanı… Yani AKP'nin oy depoları… Mal olmazsa fiyatını görmezler, siyasi tercihlerini değiştirmezler!
Neredeyse “marketlerinde patlıcan ve biber satılan lüks mahallede satılık konut” ilanları çıkacak yakında… Hele komşun şakşuka ve musakka yapıyorsa hiç kaçırma.
Utanmasa karaborsaya düşecek. Ülke böyle yönetilirse emin olun o günler de gelecek. İnsanlar yandaş kanallarda patlıcan ve biberin aslında ne kadar zararlı olduğunu anlatan haberleri seyredecek.
Yahu patlıcan artık zengin yemeği… Ülkede millet patlıcan ve biber yiyememe noktasına geldi… Hâlâ “Adamlar yol yaptı”! Başka dönemde yaşanmış olsa bizzat meydanlarda yuhalatırdı..
“Bu ülke bu zihniyetten neler çekti. Patlıcan karne ile veriliyordu. Biber sıralarıuzadıkça uzuyordu” diye başlardı, “Bunlar domates ithal ettiler, bizim böyle bir derdimiz yok” ile noktayı koyardı.
Ülke sanki çölde… Nasıl bir tarım politikası uygulanıyorsa öyle… Alıştık artık biz bunlara… Zamanında el arabasıyla, bağırılarak satılan sebzeler bugün lüks ayarında…
Barış Manço malum şarkıyı şimdi yazsaydı, “domates, biber, patlıcan” diye bağırsaydı, İktidar karşıtı şarkı okumakla suçlanırdı. Muhtemelen dava açılır, ifadesi alınırdı.
Soran olursa, ekonomimiz çok iyi… Sahi ekonomi dediğin sadece dolar ve faizden mi ibaretti? Neydi? Dengelenme, disiplin, değişim…
Kabul edin güzel dengelendik. Herkese bir disiplin geldi, para harcayamıyor. Ekonomi öyle bir değişti ki patlıcan, biber bile alınamıyor!
Meraklanmayın… Yakında ithal ederiz. Zaten ülkede üretim namına bir şey yok, bunları da alıveririz. Soran olursa 2053 yılında dünyanın en büyük 10 ekonomisi arasına gireriz. Patlıcanı değil ama bunları millete rahat yediririz.
Önce suçlu çiftçiydi… Sonra sıra aracıya geldi… Depocuları bastı zabıtalar. Halciler de kesmedi… Son durakta suçlu market sahibi… Oysa ülke ekonomisini yönetenler sütten çıkmış gibi…
Hâlâ “Tarlada 1 lira, markette 20 lira” goygoyundalar… Yok öyle bir dünya… Üretim miktarları, 2018 yılında bir önceki yıla göre tahıllar ve bitkisel ürünlerde yüzde 5.8, sebzelerde yüzde 2.6 azaldı.
Oysa Türkiye hariç dünyanın dört bir köşesinde tarım üretimi arttı! Fiyatlar indi. Kimse ekonomiyi yönetenlere arz-talep meselesinden bahsetmedi mi?
Tıpkı Venezuela… Fiyat etiketleri zabıta baskısıyla bir süre yoksullara uygun bir düzeyde kaldı. Tabii ki uzun sürmedi. Raflarda hükümetin belirlediği düşük fiyat etiketleri yer aldı ama malların kendisi kayboldu.
O Maduro'ydu… Bizimkiler hep mağdurdu… Aslında karikatür gibi ülke ama millet rezaletten gülmeyi unuttu.