Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Sadi SOMUNCUOĞLU
Sadi SOMUNCUOĞLU

Ufuktaki "yeni" anayasa ve milli egemenliğimiz (2)

“Türk’e İtiraz”
“İHD, ’Türk vatandaşı, Türk milleti, Türk devleti, Türk uyruğu, Türk toplumu, Türk milli eğitiminin amaçları, milli ahlak ve milli kültür, Türk çocuğu, Türk vatanı, Türk yurdu, Türk ulusuna ait egemenlik, Türk milliyetçiliği, Türk sanayi, Türk Silahlı Kuvvetleri, Türk bilimcileri, Türk büyükleri, Türk kültürü, Türk kara suları, Türk havaları, Türk aile yapısı, Türk halk ve sanat müziği, Türk tarihi, Türk milletinin şanlı geçmişi, Türk folkloru, Türk töre ve gelenekleri, Türk olmanın şeref ve mutluluğu, Türk ve İslam tarihi, yüce Türk devleti, Türk varlığı vb.’ kavramların çıkarılacağı kanunların listesini de vermiştir. İşte örnekleri:
“Türkiye Cumhuriyeti Anayasası, Nüfus Kanunu, Soyadı Kanunu, Köy Kanunu, Özel Öğretim Kurumları Kanunu, Yabancı Dil Eğitimi ve Öğretimi Kanunu, Yüksek Öğretim Kanunu, Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Kanunu, Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu, Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayınları Hakkında Kanun, İskan Kanunu, Türk Vatandaşlığı Kanunu, Bazı Kisvelerin Giyilemeyeceğine Dair Kanun, Efendi, Bey, Paşa gibi Lakap ve Unvanların Kaldırılmasına Dair Kanun, Tekke ve Zaviyelerle Türbelerin Seddine ve Türbedarlıklar ile Bir Takım Unvanların Men ve İlgasına Dair Kanun, Şapka İktisası Hakkında Kanun, Türkiye Bilimler Akademisi’nin Kurulması Hakkında KHK, TÜBİTAK Kanunu, TRT Kanunu, Devlet Memurları Kanunu, TCK, Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu, Dernekler Kanunu, Basın Kanunu, MGK ve MGK Genel Sekreterliği Kanunu, İlköğretim ve Eğitim Kanunu, TSK İç Hizmet Kanunu, Milli Eğitim Temel Kanunu, Siyasi Partiler Kanunu Anayasanın 66. maddesi, “Türk Devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türk’tür” demektedir. Burada Türk olmak için Türk Devleti’nin vatandaşı olmanın yeterli görüldüğü açıktır. İddia edildiği gibi bir etnik gruba mensubiyet şartı yoktur. Türk kavramı ise bir ırkın veya etnik grubun değil, bir milletin adıdır. Lozan’da azınlık statüsü verilen gayrı Müslimlerin dışında kalan vatandaşlarımızın hepsinin de dili, dini, kültürü, örf ve adetleri, gelenekleri hasılı milleti millet yapan değerleri ortaktır. Kısacası asırlar ötesindeki etnik köken adları ne olursa olsun her vatandaşımız bu milletin şerefli, eşit ve egemen üyesidir.
Bu sosyolojik ve siyasi bütünleşmeye bir takım etnik veya ırk adlarıyla itirazda bulunmanın gereği de, geçerliliği de yoktur. 70 milyonluk bu ülkede sömürgecilerin de tahrikiyle PKK yanlıları dışında, üst kimlik olan Türk milleti kimliğine itiraz eden ve ayrı bir kimlik talebinde bulunanlardan bahsetmek mümkün değildir. (2003’de) Her vatandaşımız dilediği gibi yaşama hakkına ve her türlü özgürlüğe sahiptir. Dolayısıyla da kimlikler meselesi ile karşı karşıya olduğumuz iddiası gerçek dışıdır. Mesele küçük bir grubun terörle gündeme getirdiği, ayrılıkçılıktan ibarettir.
İHD, gerek Anayasa’nın 66. maddesindeki, gerekse de diğer kanunlardaki değişiklik taleplerinde “Türk” yerine “Türkiye” kavramının kullanılmasını istemektedir. Türkiye ne demektir? Türkiye, “Türk yurdu” demektir ve Türk milletine ait vatan toprağının ifadesidir. Demek ki, bu yoldan hareket edecek olsak da Türk kavramına ulaşıyoruz. (Ama İHD, coğrafi bir kavram saydığı için Türkiye’ye sığınıp, herkesi temsil eden Türk Milletini reddetmektedir.) O halde mesele nedir? Herhalde buna Türk düşmanlığı demek yerinde olacaktır. Asıl kaynağını da dışarılarda aramak gerekmektedir.” Bu isteklerin bir kısmı yasalaştı. Diğerlerinin de Başbakanın her vesileyle tekrarladığı; üst kimliğin “vatandaşlık” yapılması, devletin sadece Türk etnik (!) kimliğine dayanmaması ve “devletin temel amaç ve görevlerinin de buna göre belirlenmesi” gerektiği gibi hususların önümüzdeki dönemde ele alınması beklenmelidir.
Yol haritamız böyle. PKK pilot bölge seçtiği Hakkari’de, 23 Eylül’de özerk Kürdistan’ı ilan edeceğini açıkladı. Başbakanın “2002’de başlattık” dediği “açılım” bizi buraya getirdi. Şimdi sıra, “yeni anayasa”da.
Şu anda gelen özel bir bilgiye göre, “dil” hariç her konuda anlaşma sağlanmış. Demek ki, 12 Eylül milli egemenliğimizin “dönüştürülmesi”nin miladı olacak.
Acaba manevracı bazı “evet”çilerin vicdanı hâlâ rahat mı? Bekleyip göreceğiz.

Yazarın Diğer Yazıları