Ücretli öğretmenin çilesi

Millî Eğitim yeni ders yılına "paradigma değişikliği" ile girdi, bu öğrenciler için bir "umut" belki ama, tek başına, "eğitim" gibi çok unsurlu bir yapının "kronikleşmiş" yahut "dünden gelen" dertlerine şifa olmaya muktedir olabilmesi zor.

Öğrenciler kadar öğretmenleri de mağdur eden bir sistem var ortada.

Kadrolu olanın çilesi başka bir de kadro bekleyen ücretli öğretmenin çilesi var masada.

O öğretmenlerden biri yazmış dün, sıcağı sıcağına paylaşayım:

"Bu yazıyı mağdur edilip hayallerine tecavüz edilen, yıllanmış binlerce ücretli öğretmen adına yazıyorum. Ben de onların içinden bir Türk Dili ve Edebiyatı öğretmeniyim.

Eski bakanımız Sn. İsmet Yılmaz, Kasım 2017'de 5 yıl ücretli öğretmenlik yapan ücretli öğretmeni KPSS şartı aramaksızın, 3 katı şartı olmadan atayacağız müjdesini bize verdi. Biz de nasıl olacak diye düşünsek de devletimiz 2016 yılında sorgu sual olmadan dershanelerde çalışan öğretmenlerimizi atadı, bizi neden atamasın diyerek bu müjdeye sarıldık.

27.03.2018'de nihayet bu söz kanunlaştı. Kanun söylendiği gibi değildi ama yine de "tabii ki kriterler olacak" diyerek "eyvallah" çektik.

Kanuna göre başvuru şartları şunlardı:

1- 2017-2018 eğitim ve öğretim yılında bakanlığa ait herhangi bir kurumda öğretmen olarak çalışmış olmak,

2- 2017 KPSS'den yeterli (50 ya da üstü) puanı almış olmak.

3- Başvurunun son gününe kadar 540 prim gününü sağlamış olmak.

Milli Eğitim müdürlüklerinin ilden ile, ilçeden ilçeye yaptığı farklı uygulamalar bir takım sıkıntılara yol açmış olsa da bir çok arkadaşımızın atanması için yeterli diyerek bunu da görmedik. "Eyvallah".

2017 KPSS'ye girmemiş arkadaşlar bu yasa üzerinde hak iddia ederek kalacak kontenjanların 2018 KPSS'ye göre yeniden değerlendirileceğini içeren bir duyuru yayınlanmasını sağladılar. Bundan sonra işler adeta 2018 KPSS'ye umut bağlamış arkadaşları memnun etmek için yürütüldü. Atanmak istiyorsunuz, bunun için temel yol KPSS, siz bu sınava girmiyorsunuz, sonra da diyorsunuz ki bakan KPSS olmadan atanma sözü verdi, biz KPSS'ye girmedik ama siz bizi de atayacaksınız.

Ben bu haksız isyanı Piyango bileti almayıp büyük ikramiye niye bana çıkmadı diye ortalığı velveleye vermeye benzetiyorum. Kısacası kontenjanlar dolsun diye değil, boş kalsın diye işletildi süreç.

Kontenjanlar branşlara dağıtıldığında gözlerimize inanamadık:

Sınıf Öğretmenliği: 1363

DKAB Öğretmenliği: 577

Okul Öncesi Öğretmenliği: 605

Özel Öğretim: 254

İngilizce: 380

İlköğretim Mat: 303

ile bu bölümler neredeyse 5 bin kontenjanın 2/3'ünü alırken

Türk Dili ve Edb: 96

Biyoloji: 32

Coğrafya: 26

Tarih: 38

Fizik: 43

Kimya: 51 kontenjan ile adeta perişan edildi. Birçok meslek branşına dalga geçer gibi 1 kontenjan verilirken İmam Hatip Lisesi meslek dersleri için 124 kontenjan verildi. Nihayet bugün tercihlerin son günüydü.

Bakanlık sitesinde yayımlanan tabloya göre en fazla 2214 kişi atanacakken en az 2786 kadro boş kalacak.

Bu eğer 2017 KPSS'ye girmemiş arkadaşları memnun etmek içinse vicdansızlık, adaletsizlik, bürokratların istemediği bu atama yapılmasın diye ise daha büyük bir vicdansızlık. Eğer bu kontenjanların dolmayacağı öngörülememiş ise tamamen liyakatsizlik, iş bilmezliktir.

Kapı kapı gezip durumun böyle olacağını yetkililerimize aktardık. İkinci bir alım olacağı, kontenjanların boş kalmayacağı bize söylendi. Madem boş kalmayacak bu eziyet bunca arkadaşımıza neden çektirildi? Bu durumda MEB Personel Dairesi Başkanı orada ne iş yapıyor?"

***

Nasıl bir zamandan geçiyoruz?

Okur mektubuyla başladık, öyle devam edelim bugün...

Okurumuz Bekir B. soruyor:

"Gün geçtikçe ülkede mağdur, mazlum, suçlu sayısı artıyor. Sürekli birileri hain ilan ediliyor, birileri aklanıyor, birileri sürekli aldatılıyor, kandırılıyor, fabrikalar, tesisler, iş alanları yerine cezaevi inşaatları yükseliyor. Ülkemin etrafı ateş çemberi birileri tepemize binmeye çalışıyor, masada anlaştıklarımız arkamızdan iş çeviriyor.

Vatanını milletini seven kamu görevlileri özellikle kritik konumdaki askerler terörist suçlamasıyla ihraç ediliyor.

FETÖ'ye tüyü bitmemişin hakkından bina, arazi verenler, FETÖ ile kucak kucağa olanlar, dönmesi için gözyaşı döküp türkü yakanlar, "aldandık aldatıldık" diyerek "Allah bizi affetsin Millet bizi affetsin" diyerek yakayı kurtarıyor. Amma gel gelelim sadece dini duygularla sohbete katılmış insanlar terörist suçlamasıyla soruşturma geçiriyor, kurumlarından ihraç ediliyor. Kanunlar gariban memura gelince işlemeye başlıyor...

Nasıl bir zamandan geçiyoruz?"

Yazarın Diğer Yazıları